Önsöz

Öte alemlerde yaratılışın başlaması

İnsanın asli vatana dönüşü

İnsanın esfeli safiline reddi

Ruhların cesetteki yerleri

İlimlere dair

Tevbe ve telkin üzerine

Tasavvuf ehline dair

Zikirleri beyan eder

Zikrin şartları

Rü'yetullah - İlahi- Zati tecelliye ermek ve görmek

Nur ve zulmet perdeleri

Saadet ve şekavet
Fukara zümresi

Taharet beyan olunur

Şeriatta ve tarikatta namazın manası

Tecrit alemi marifet temizliği

Şeriatta ve tarikatta zekat

Şeriatta ve tarikatta oruç

Şeriatta ve tarikatta hac

Vecd ve safa

Halvet ve uzlet
Halveti evradı

Rüyalar

Tasavvuf ehli anlatılır

Sonsöz

 

Onların Tasavvuf Ehli olarak ad almalarına yegane sebep; iç alemlerim Tevhid ve marifet nuru ile aydın kıldıkları içindir. İkinci bir sebep de, Ashab-ı Suffa’ya (RA) intisapları.

 

İlk zamanlarında koyun postu giydikleri için de olabilir. Orta halde olanlar koyun postundan elbise giyer.

 

Tasavvufun son devresine gelenler de eski, yamalı libasa bürünür… Dış halleri böyle olduğu gibi, iç alemleri de aynıdır… Yemek, içmek işlerinde de mertebe takib ederler.

 

Mecma tefsiri sahibi der ki: “Zühd ehline gerek yemek, gerekse giymek işlerinde kaba saba şeyler giymek yaraşır. Marifet ehli yumuşak ve narin olmalı… Çünkü onlar, insanların uğrak ve durak yerleridir. Sünneti takip etmek onlara gerekir. Onlar birinci ilk safta gözükür, ilk bakanların yoldan şaşmaması için, ilk saftakiler iyi giyinmeli, kibar olmalı… Sonra onlar Ehadiyet makamındadır.

 

Tasavvuf kelimesi dört harften ibarettir: Ta, Sad, Vav, Fa…

 

Ta: Tevbeyi ifade eder. Bu da ikiye ayrılır:

 

Zahiri tevbe, batıni tevbe… Zahiri tevbe odur ki: Sözde, işde, bütün dış duygular, günahtan ve kötü işlerden beri alınıp taate sevk edile… Baş kaldırma bırakılıp uyarlık hali alınmalı…

 

Batınî tevbeye gelince… Ona da: Kalbin tasfiyesi ve zahirî tevbeden bir başka olan, tam muvafakata geçmek… denilebilir…

 

Kötü halin, iyiye geçmesi ile Ta makamı tamam olur.

 

Sad: Safa halini ifade eder. Bu da, Ta harfi gibi iki yönden mütalaa edilir. Biri, kalbin safiyeti, öbürü de sırrın…

 

Kalbin safası odur ki: Beşeri kederlerden beri ola… Mesela çok yemek, çok içmek, çok uyumak ve çok konuşmak kalbi dünyaya çeker. Dünyalık işleri düşünmek onu yorar…

 

Kalbi yoran, dünyaya salan şeyler arasında: Çok kazanmak, cinsî ifrat, ehlini ve evladını haddinden fazla sevmek gösterilebilir. Bu anlatılan şeyler bir kalbde olursa, saflık ve temizlik çağına eremez.

 

Kalbin safiyeti zikrullah ile olur. Bu zikir ilk zamanda cehren yapılmalı. Sonra, hafi zikre geçilir.

 

Allah-ü Teala (CC) bir Ayet-i Kerimede şöyle buyurur:

 

“Müminler, onlara denir ki: Allah (CC) anıldığı zaman, kalbleri titrer.”[1]

 

Buradaki titremenin bir manası da haşyet olur. Haşyet, kalbin ayık hali bulması ile başlar. O gaflet uykusundan uyanır, temizlenir, parlarsa, gayb aleminden hayır ve şerre dair işlerin sureti kalbine nakşedilir. Peygamber (SAV) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:

 

“Alim, teftiş eder, arif ise, kalbini parlatmaya bakar.”

 

Sırrın temizliğine gelince, o da Allah’ın (CC) zatından gayri işlerden beri durmaktır. Ve O’nun (CC) sevgisini kalbe yerleştirmektir. Sır dili iıe, Tevhid esmasına devamdır; bu içten yapılır. Bu hal de tamam olursa, Sad makamı da tamam olur.

 

Vav: Velayet hali olarak anlatılır. Bu hal, iç alemin safiyeti üzerine düzenlidir.

 

Allah-ü Teala (CC) velayet halini bulanlar için şöyle buyurur :

 

“Ayık olunuz, Allah’ın (CC) velî kullarına korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.”[2]

 

Yine buyurur: “Onlara dünya ve ahiret müjdeler olsun.”[3]

 

Velayet halinin neticesi ilahî huylarla bezenmiş olmaktır. Peygamber (SAV) Efendimiz bu manada şöyle buyurdu: “İlahî huyları, huy edinin….”

 

Bu halde beşeri sıfattan soyunup, ilahî sıfata bürünmek vardır. Bunu Allah-ü Teala (CC) şu kudsi hadisle bize bildirir:

 

“Bir kulu seversem, gözü, kulağı, dili, eli vs. ayağı olurum. Benimle işitir. Benimle görür. Benimle konuşur. Benimle tutar ve benimle yürür.”

 

Allah-ü Teala’nın (CC) zatından gayri şeylerden temiz olunuz. Şu Ayet-i Kerime bu makamı daha iyi anlatır:

 

“Hak geldi, batıl eridi. Batıl mutlaka eriyip gitmeye mahkumdur.”[4]

 

İşte bundan sonra, Vav makamı hasıl olur.

 

Fa: Fena -yokluk- makamıdır. İlahi sıfatlar arasında eriyip gitmektir. Beşeri sıfatlar gidince, yerini Ehadiyet sıfatı alır.

 

Haddi zatında, Hakk Teala (CC) ne fena bulur, ne de zeval… Bu olanlar arasında kul, baki yaratanla beka bulur. O’nun (CC)  rızasına varır… Fani kalb, baki sırla varlığa kavuşur.

 

“Onun vechinden gayrı herşey helak olur.”[5]

 

Ayet-i Kerimesi, bu iddiamızın şahididir. İhtimal ki, O’nun (CC) varlığına rıza ile gidilir. O’nun (CC) varlığı için iyi işler görülür, rızası gözetilir ve zatına varılır. Bu arada; bir razı olan, bir de razı olunan kalır… İyi amel, manalar çocuğu -Tıfl-ı Maani- olarak adlandırılan hakikî insanlığın hayatını doğurur.

 

Allah-ü Teala (CC) şöyle buyurur: “Güzel kelam, O’na (CC) varır; iyi işler O’na (CC) yükselir.”[6]

 

Hangi iş olursa olsun, Allah (CC) için yapılmıyorsa, şirktir. Sahibini helak eder. Fena hali hasıl olunca, beka tamam olur. Bu beka yakınlık alemindedir. O alemi Allah-ü Teala (CC) şöyle anlatır: “Doğruluk otağında. güçlü padişahın katında…”[7]

Orası lahût aleminde olup, nebilerin, velilerin makamı olmuştur. Sonra; Allah (CC) doğrularla beraberdir.

 

Sonradan olan bir varlık, ezeli var'la birleşince ona vücud düşünülemez.

 

Fark halin tamam olunca, Hakk’la (CC) ebedî safiyet kalır. Bu hali bulanların sonsuz lezzetini Allah-ü Teala (CC) şöyle anlatır:

 

“Cennete gidenler, orada ebedî kalırlar.”[8]

 

Yine buyurur:

 

“Allah (CC)  sabredenler iledir.”[9]

www.GAVSULAZAM.de


[1] Enfal S. A.2

[2] Yunus S. A.62

[3] Yunsu S. A.64

[4] İsra S. A.81

[5] Kasas S. A.88

[6] Fatır S. A.10

[7] Kamer S. A.55

[8] Araf S. A.42

[9] Enfal S. A.66

www.GAVSULAZAM.de  © 2003-2005   •   Her Hakkı Mahfuzdur..