Önsöz

Öte alemlerde yaratılışın başlaması

İnsanın asli vatana dönüşü

İnsanın esfeli safiline reddi

Ruhların cesetteki yerleri

İlimlere dair

Tevbe ve telkin üzerine

Tasavvuf ehline dair

Zikirleri beyan eder

Zikrin şartları

Rü'yetullah - İlahi- Zati tecelliye ermek ve görmek

Nur ve zulmet perdeleri

Saadet ve şekavet
Fukara zümresi

Taharet beyan olunur

Şeriatta ve tarikatta namazın manası

Tecrit alemi marifet temizliği

Şeriatta ve tarikatta zekat

Şeriatta ve tarikatta oruç

Şeriatta ve tarikatta hac

Vecd ve safa

Halvet ve uzlet
Halveti evradı

Rüyalar

Tasavvuf ehli anlatılır

Sonsöz

 

Bu görüş iki çeşittir. Biri öbür alemde vasıtasız olarak Cemal sıfatının tecellisini görmek. Öbürü de, kalb aynası delaletiyle bu alemde ilahî sıfatların tecellisine ermek… Cemal nurlarının tecellisi olarak, bu sıfatlar Fuad –kalb- gözüyle görülür… Bu görüşü Allah-ü Teala (CC) şu Ayet-i Kerime ile bildirmektedir:

 

“Kalb, -Fuad- gördüğünü yalanlamadı.”[1]

 

İlahî tecellilerin görünüşü üzerine, Peygamber (SAV) Efendimizin buyurduğu şu Hadis-i Şerif de önemlidir:

 

“Mümin müminin aynasıdır.”

 

Burada anılan, birinci müminden murad, müminin kalbi olup, ikincisinden ise, bizzat Allah-ü Teala (CC) murad edilmektedir. Herkim bu alemde sıfat tecellisine ererse, öbür alemde, şekilsiz olarak, zatını görür…

 

Arz edilen bu kelamlar, Allah’ın (C) sevgili kulları tarafından teyid edilmiştir.

 

Hz. Ömer (RA) der ki: “Kalbim, Rabbımın (CC) nuru ile, Rabbımı (CC) gördü…”

 

Hz. Ali (KV) der ki: “Görmediğim Allah’a (CC) kulluk etmem.”

 

Bu anlatılanların cümlesi, ilahi sıfatların müşahadesini anlatır. Bir kimse pencereye düşen güneşin ışığını görse ve: “Güneşi gördüm.” dese, yalan olmaz.

 

Allah-ü Teala (CC) sıfat tecellileri itibarı ile, bir misal olarak anlatacağımız şu Ayet-i Kerimeyi inzal eyledi:

 

“O’nun (CC) nuruna misal bir penceredir ki, orada aydınlık veren madde bulunur. O aydınlık veren madde bir billur içinde durur. O, mübarek zeytin ağacından hasıl olan şeyle inci gibi yanar ve parlar gibidir.”[2]

 

Yukarıda arz edilen ayette bahsi geçen pencereden murad, imanlı kulun kalbidir. Oradaki lambadan murad ise, Fuad’ın -kalbin- özündeki sır olduğu söylenir. O sır ise bizzat sultanî ruhtur. Birinci olarak vasfedilen billurdan kasd ise, Fuad’dır. O tam bir nurla kaplandığı için Hakk Teala (CC) onu inciye benzetti… Sonra o nurun kaynağı bir mübarek zeytin ağacından alınıp yakıldığı şeklinde anlatılışı, halis Tevhid halinin telkin ağacıdır. Ki bu, vasıtasız olarak, kudsiyet dilinden alınır… Aslında, Kur’an-ı Azim’i Peygamber (SAV) Efendimiz dilden vasıtasız olarak almıştı… Cibril’in (AS) sonradan getirmesi, bazı maslahat icabı idi ki, bunda umumî bir fayda vardır. Bilhassa kafir ve münafıkların meydana çıkması…

 

Peygamberimize (SAV), Kur’an’ın vasıtasız verildiğini şu Ayet-i Kerime, beyan eyler:

 

“Sen, katî olarak bu ki, Kur’an-ı, Hakîm ve Alîm (CC) zatın katından aldın…”[3]

 

Peygamber (SAV) Efendimiz, Cibril (AS) Kur’an’ı getirmeden, alacağı yerden vahyini almıştı… Bu hikmete binaen Cibril (AS), vahyi tebliğ ederken, Peygamber (SAV) Efendimiz daha önce kalbinde bulurdu. Ve daha önce okurdu… Bundandır ki, şu Ayet-i Kerime nazil oldu: “Vahyi tamam almadan acele ile Kur’an-ı okumaya başlama.”[4]

 

Yine bu hikmet icabıdır ki, miraç gecesi Cibril (AS), sidre-i müntehayı geçemedi: “Bir adım daha geçersem yanarım.” dedi ve Peygamber (SAV) Efendimizi haline terk etti…

 

Sonra, daha önce zikri geçen Ayet-i Kerimede, o ağacı Hakk Teala (CC) şöyle tavsif ediyor: “O ne şarka aittir, ne de garba…”[5]

 

Yani ona bir had ve yokluk tanınmaz. Yeniden doğması veya batması da akla gelmez. Belki o, ezeli bir vasıf tacir ve daimî kalır. Nasıl ki, Allah-ü Teala’nın (CC) bir vasfı, ezeli, bir vasfı da ebedîdir. O’nun (CC) zatının yokluk yeri olmaz, sıfatları da öyle olmalı değil mi ya. Çünkü o sıfatlar, kendi nurlarıdır, tecellileridir. Zatı ile kaim olan sıfatlarıdır. O’na (CC) tam ibadet edilebilmesi için, kalb yönünden perdelerin kalkması gerekir. O zaman, kalb o ilahî nurların feyzini alır. Ruha gelince, o ulvî pencereden Hakk’ın (CC) sıfatını müşahede ederler.

 

Her ne olursa olsun, bu alemin yaratılışından kasd, o gizli hazinenin keşfidir. Bunu anlatan kudsî hadisin zikri yukarıda geçti. Faydasına binaen bir daha anlatalım:

 

“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim. Halkı da beni bilsinler diye yarattım.”

 

Demek oluyor ki, dünyada sıfatlarımı bilsinler, zatımı görme işine gelince, o, öbür alemde olacak… Orada vasıta olmayacak… İnşallah… Tıfl-ı Maani adı ile anılan sır gözü ile bakılacak… Bu manayı şu Ayet-i Kerime teyid eder: “O gün yüzler vardır, parlar; Rablarına bakarlar…”[6]

 

Peygamber (SAV) Efendimizin şöyle bir Hadis-i Şerifi vardır: “Rabbımı (CC), güzel bir delikanlı şeklinde gördüm.”

 

Bu -Tıfl-ı Maani- demek olur. Ve yaratanın o surette tecellisidir. Ruh aynasına öyle tecelli eyledi… Suret, ruhun aynası sayılır. Tecelli ile, ona mazhar olan arasında bir vasıta olur. Yoksa, Hakk Teala (CC) suret ve yemek şekline görmekten, cismin özellikleri ile favsif edilmekten münezzehtir.

 

Suret bir aynadır. Görünen ne aynadır, ne de gören… anla… çünkü o, sır aleminin özleridir. Ki bunlar sıfat aleminde olmaktadır. Zat alemine gelince, orada bütün vasıtalar yanar ve mahvolur. O alemde olanlar Allah-ü Teala’nın (CC) zatından gayrını duyamazlar. Bu hali Peygamber (SAV) Efendimizin şu Hadis-i Şerifi bize daha iyi anlatır:

 

“Rabbımı (CC), Rabbımla (CC) anladım…”

 

Yani O’nun (CC) nuru ile… İnsanın hakikati işte bu nurun mahremi sayılır. Bunu da şu kudsî hadis bize anlatır:

 

“İnsan benim sırrımdır; ben de onun sırrı…”

 

Peygamber (SAV) Efendimizin şu Hadis-i Şerifi de bu babda önemlidir:

 

“Ben, Allah’tan (CC), müminler de bendendir.”

 

Yeri gelmişken şu kudsî hadisi de zikredelim :

 

“Muhammedi (SAV) yüzüm nurundan yarattım.”

 

Burada bahsi geçen yüzden murad, Erham sıfatı ile tecelli eden, mukaddes zattır. O, Erham -en çok merhamet eden- sıfatını şu kudsî hadisle beyan eyler:

 

“Rahmetim, gazabımı geçti.”

 

Hazret-i Resul (SAV) Hakk’ın (CC) nurudur. Hakk Teala (CC) nuru için aşağıdaki ayet ve kudsi hadisleri buyurdu… Teberrüken zikredelim:

 

“Biz seni ancak; alemlere rahmet olarak gönderdik.”[7]

 

“Size Allah’tan (CC) nur ve herşeyi beyan eden kitap geldi.”[8]

 

“Sen olmasaydın,felekleri yaratmazdım…”[9]

www.GAVSULAZAM.de


[1] Necm S. A.11

[2] Nur S. A.35

[3] Neml S. A.6

[4] Taha S. A.114

[5] Nur S. A.35

[6] Kıyamet S. A.22

[7] Enbiya S. A.107

[8] Maide S. A.15

[9] Kudsi Hadis

www.GAVSULAZAM.de  © 2003-2005   •   Her Hakkı Mahfuzdur..