KONULAR  
 

 

Tevbe: Ayetlerle Geniş İzah
.........................................

 
 

 

Tevbeye Ait Hadis-i Kudsiler
.........................................

 

 

 

Tevbeye Ait Hadis-i Şerifler
.........................................

 

 

 

Tevbenin Kabul Şartı
.........................................

 

 

 

Tevbeye Mani Şeyler
.........................................

 

 

 

Tevbede Devamlılık
.........................................

 

Nasuh Tevbesi

.........................................

 


 

 

 

 

 

 

......................................

Tevbeden maksat şudur ki, nefsin kötü ve çirkin sıfatlarını iyiye döndürmektir.
......................................

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

......................................


"Rabbinizden (CC) mağfiret dileyin. Sonra, günahlardan tevbe edip O'na (CC) sığının." (Hud S. A.90)

......................................

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

......................................


"Rabbinizden (CC) mağfiret dileyin. Sonra, günahlardan tevbe edip O'na (CC) sığının." (Hud S. A.90)

......................................

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

......................................


Huzurunda elimi açtım. Bu elleri boş çevirme Ya RAbbi. Padişahsın. Kapına gelenleri boş çevirmezsin, b iliyorum. Sana elimi açmaya yüzüm yok. Lakin Senden Sana sığındım Ya RAbbi. Beni bağışla. Seni bilemedim. Beni afveyle. Bana acı, Ey Rahmeti bol Padişah...!

......................................

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

......................................


İlahi! Hz. Resul Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz'in aşkına...

İlahi! Hz. İmam-ı Ali (KV) Efendimiz'in aşkına...

İlahi! Hz. Hasan (RA) ve Hüseyin (RA) Efendilerimiz'in aşkına...

İlahi! Silsile-i Saadet (RA)  Efendilerimiz'in aşkına...

İlahi! Oniki İmam (RA) Efendilerimiz'in aşkına...

İlahi! Hz. Pirimiz, Abdulkadir-i Geylani (KSA) Efendimiz'in aşkına...

İlahi! Hz. Üstadımız Hak Halili (KSA) Efendimiz'in aşkına...

İlahi! Seyyidet Hz. Zehra (RA) Annemiz'in aşkına...

İlahi! Hz. Kadir Sultan (RA) Efendimiz'in aşkına...

İlahi! Şeyhimiz, baş tacımız Hz. Hacı Halil (RA) Efendimiz'in aşkına...

 

KAPINA GELDİM!

Cümle Enbiyalarının (AS) aşkına....

Cümle Evliyalarının (RA) aşkına...

 

KAPINA GELDİM!

Yardım eyle şu düşküne...

 

Aşkınla bizi yandır...

Nurunla bizi nurlandır...

Lütf-u Kerem'inden bize de bahşeyle YA İLAHİ!

......................................

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

......................................

Ey biçare... Şunu iyi bil ki, insan tevbe kapısından geçmedikçe, ne kadar ibadet ederse etsin, onun kurtulması muhaldir. Tevbe, ibadetlerin abdesti mesabesindedir. Nasıl abdestsiz namaz olmazsa, tevbesiz de ibadet makbul olmayıp sonu hüsran, perişanlık ve nedamettir, nadimi pişman olmaktır.

......................................

 
 

TEVBEYE AİT HADİS-İ ŞERİFLER

 
 

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Ey insanlar! Allah (CC) Hz.lerine tevbe ediniz ve O'ndan (CC) Mağfiret dileyiniz. Allah (CC) Hz.lerine andolsun ki, hakikat ben de günde yüz. defa tevbe etmekleyim.”[1]

Yine Resul (SAV) buyurdu ki: “Benim kalbime nurani bir perde arız olduğunda olur da bir günde yüz kerre Allah (CC) Hz.lerinden mağfiret dilerim.”[2]

Bir başka Hadis-i Şerif’te şöyle buyurulur: “Allah’a (CC) and olsun ki ben günde yetmiş defadan fazla Allah'an (CC) mağfiret diliyorum.”[3]

Şayet: “Peygamberler (AS) günah işlemezler, bunların istiğfarı lüzumsuz olmaz mı?” dersen, buna dört şekilde cevap veririz:

1- Peygamberlerin (AS) gönlüne ümmeti hakkında bir perde gelse hemen istiğfar ederdi.

2- Peygamber (SAV) Efendimiz daima ilerlemede ve yükselmede idi. Bir mertebe ileri geçtiği vakit, geride kalan mertebesi daha iyi olduğu için ona istiğfar ederdi.

3-  Hicap dediğimiz bir mestliktir. Bu da muhabbet yolunda Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’e gelir ve öyle bir hal alır ki, kendinden geçerdi. Sonra kendine gelince bu halinden tevbe ederdi.

4- Gönlüne gelen hatıralardan dolayı tevbe ve istiğfar ederdi. (İlk üç açıklama hakikat ehlinin, son açıklama da zahir ehlinindir.)

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz bir başka Hadis-i Şerif’inde buyurdu: “Allah (CC) Hz.leri gündüz günahkarları tevbe etsin diye geceleyin elini açar, gece günahkarları tevbe etsin diye gündüz elini açar. Ta güneş batıdan doğuncaya kadar bu böyle devam eder.”[4]

“Kim güneş batıdan doğmadan tevbe ederse, Allah (CC) Hz.leri tevbesini kabul eder.”[5]

“Yüce Allah (CC) Hz.leri can boğaza gelmedikçe kulunun tevbesini kabul eder.”[6]

Ey bir çare. Şunu iyi bil ki, şeytan mel'unu insanoğlunu daima nefsinin hevasına ve şehvet düşkünlüğüne çekmek ve kendi avanesi vasıtasıyla onları kandırarak dünya gururuna düşürmek ve hak yolundan saptırmak için çalışmakta ve gayret etmektedir.

Eğer bir kimse Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif ile kendilerini cemal tahtına davet eden Fahr-i Alem (SAV) Efendimiz Hz.leri’nin vasiyyet ve nasihatlerine kulak vermez, iblis ve avanesinin hilelerinden hasıl olan kötü düşüncelere ve desiselerine meyletmeye başlar.

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor ki: “Ademoğlunun bir dere dolusu altını olsa, onun iki dere dolusu olmasını sever. Onun ağzını gözünü ancak toprak doldurur. Allah (CC) Hz.leri tevbe edenin tevbesini kabul eder.”[7]

Hz. Cebrail (AS) ölüm vaktinde, Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’e geldi: “Ya Muhammed (SAV)! Hak Teala (CC) Hz.leri sana selam ediyor ve ‘Her kim ölümünden bir yıl önce tevbe ederse, onun tevbesini kabul ederim’ diye buyuruyor.” dedi. Peygamber (SAV): “Ya Cibril (AS)! Bir yıl benim ümmetime çoktur.” Cebrail (AS) gitti yine dönüp geldi. “Hak Teala (CC) Hz.leri selam ediyor. Buyuruyor ki: “Her kim ölümünden bir ay evvel tevbe ederse, kabul ederim.” Peygamber (SAV) Efendimiz: “Ya Cebrail (AS)! Benim ümmetime bir ay da çoktur.” Cebrail (AS) gitti yine geldi. “Hak Teala (CC) Hz.leri ‘Her kim ölümünden bir hafta evvel tevbe ederse, tevbesini kabul ederim’ diye buyuruyor.” dedi. Peygamber (SAV) Efendimiz: “Bir hafta, hatta bir gün ve bir saat bile benim ümmetime çoktur.” dedi. Cebrail (AS) gitti yine geldi. “Ya Muhammed (SAV)! Allah (CC) Hz.leri ‘Eğer bir yıl, bir ay, bir hafta, bir gün çoksa, can boğaza gelince tevbe eylesin, kabul ederim. Eğer dili ile söyleyemezse, kalb ile olsun, kabul ederim, yarlığarım.’ diye buyurdu” dedi.[8]

Yine Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah (CC) Hz.leri için tevbe eden günahkarın sesinden daha güzel bir ses yoktur. Kul: ‘Ey Rabbim (CC)!’ dediği zaman Allah (CC) Hz.leri: ‘Buyur ey kulum’ diye cevap verir ve devam eder: ‘Dile dileyeceğini. sen benim yanımda, bazı meleklerim yerindesin. Ben senin sağında, solunda ve üstündeyim. Sana senden daha, yakınım. Ey meleklerim! Şahid olun, bu kulumu affettim.’ buyurur.”[9]

İbni Ömer (RA) Hz.leri demiştir ki: “Biz Resulüllah (SAV) Efendimiz’in bir mecliste yüz defa şu duayı okuduğunu saydığımız olurdu: ‘Rabbim (CC)! Beni yarlığa, tevbemi kabul et. Hakikat sen, tevbeleri çok kabul edensin ve esirgeyensin’.”[10]

Hz. Resul (SAV) Efendimiz zamanında bir kadın ağlayarak Huzur-u Nebeviyye’ye geldi. Efendimiz (SAV) neden ağladığını sordular. Kadın: “Kalabalıkta söylememe hicabim manidir.” deyince orasını halvet ettirdiler ve kadın anlatmaya başladı: “Ya Resulallah (SAV)! Zina ettim, bir çocuğum oldu. Cehalet ettim. O gayri meşru çocuğumu öldürdüm ve sirke fıçısına atarak erittim. Sonra da o murdar sirkeyi sattım ve halka içirdim. Şimdi bütün yaptıklarıma nadim oldum. Acaba benim cezam nedir?” Efendimiz (SAV) tevbe ve nedamete devam etmesini tavsiye buyurduktan sonra dünya ve ahirette çekeceği azabı bildirdiler. Kadın tekrar sordu: “Ya Resulallah (SAV)! Ben bu musibete neden mübtela oldum?” diye sordu. Efendimiz (SAV) saadetle buyurdular: “Sen ikindi namazlarını kazaya bırakıyordun da, ondandır buyurdular.”[11]

Alemlerin Efendisi (SAV) yine buyururlar ki: “Ey Büsre! Her günah işlediğin zaman Allah (CC) Hz.leri’ni zikret ki, Allah (CC) Hz.leri de seni mağfiretiyle zikretsin.”[12]

“Bir kimse günah işler sonra pişman olursa, bu pişmanlığı günahına keffaret olur. Yani affına sebep olur.”[13]

İmam-ı Mücahid (RA) Hz.leri buyuruyorlar ki: “Her sabah ve akşam tevbe etmeyen kimse kendine zulmeder.” Ey Müslüman kardeşim! Malumdur ki, günahlarına tevbe etmek, herkese farzı ayındır. Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin kat'i emridir. (Teferruat Ayet-i Kerimeler kısmında) Hiç kimse tevbeden kurtulamaz. Nasıl kurtulur ki, bütün Peygamberan-ı İzam (AS) Hazeratının hepsi tevbe ederlerdi. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz yine buyururlar ki: “Günahın tevbesi onu bırakıp bir daha ona, dönmemektir.”[14]

Gerçekten bilmiş olasın ki, gece ve gündüz yirmidört saattir. İnsan her saatte ortalama bin nefes alıp verir. Yirmidört saatte insandan yirmi dört bin nefes çıkar. Bu nefesleri dünyaya rağbet ve dünya sevgisi için verince hepsi ma'siyet (günah) olur. Her gün onun hesabına yirmi dört bin günah yazılır. O bunu bilmez, farketmez. Ha böyle olunca bak ki, istiğfar (tevbe) yapmak lazım mı değil mi? İnsan tevbe edince ve tevbenin şartını yerine getirince, onun bütün nefesleri taat (ibadet ve sevap) olur. Bu vesile ile tevbe, her şeyin anahtarı olmuştur. İbni Abbas (RA) Hz.leri Resulullah (SAV) Efendimiz Hz.leri’nin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kim istiğfara devam ederse, Allah (CC) Hz.leri o kimse için her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir sevinç yaratır ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır.”[15]

Hz. Aişe (RA) validemiz dedi ki: “Resulullah (SAV) vefatından önce şu duayı okumaya çok devam etti. ‘Allah'ı (CC) noksan sıfatlardan tenzih ve hamdiyle tesbit ederim. Allah'tan (CC) mağfiret diler ve O'na (CC) tevbe ederim’.”[16]

Enes (RA) Hz.leri: “Ben, Resulullah’ı (SAV) şöyle söylerken işittim: ‘Allah-ü Teala (CC) şöyle buyuruyor: ‘Ey Ademoğlu! Sen bana dua ettiğin ve mağfiret umduğun müddetçe senden sudur eden günahının üzerine mağfiretimle örterim, hiç aldırış etmem. Ey Ademoğlu! Şayet senin günahın bulutlara ulaşacak olsa, sanra bana istiğfar etsen, seni yarlığarım. İsyanının  çokluğuna aldırış etmem. Ey Ademoğlu! Sen bana yer dolusu hatalar getirip sonra bana bir şeyi eş tutmadan kavuşacak olursan, ben de sana yer dolusu mağfiret ederim.’ buyurdu.”[17]

Yüce Allah (CC) Hz.leri Habib-i Azamına (SAV) kötülük yapanlar hakkında şöyle buyuruyor: “(Buna rağmen) sana isyan ve muhalefet ederlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan beriyim.”[18]

Yüce Peygamberimiz (SAV) bir gün şöyle buyurur: “Beni İsrail zamanında adamın biri doksandokuz adam öldürür. Af umarak, bir alime gider o alim ‘Af olamazsın.’ Der. Bu kişi o alimi de öldürür. Son bir alimi tavsiye ederler, ona varıp sorar, o da ‘Af olursun fakat falan, şehire git, oranın insanları iyi kişilerdir, bulunduğun yerdeki insanlar kötü insanlardır. Bu vesile ile kurtulursun.’ der. Adam onun sözüne uyarak o şehire yollanır ve iki şehir ortasında ölür. Cenab-ı Hak (CC) Hz.leri o insana iki melek gönderir. O meleklerin biri cennete, diğeri de cehenneme götürmek ister. Bunlar münakaşa ederlerken Allah (CC) Hz.leri insan şeklinde hakem melek gönderir. Hakem melek ‘Gittiği yeri ölçün’ dedi. Ölçtüler. ‘Adamın gideceği yer iyi insanların tarafına yakınsa, o tarafta ve tövbesinin kabulüne alamettir’ der. Ölçünce adamın tam orta çizgide öldüğü fakat başının gideceği yer tarafına dönük oluşu, cennettliklere teslim edilmesine sebep olur.”[19]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz Hz.leri: “Bir kimse yetmiş yıl ibadet etti. Birden ondan bir günah sadır oldu ki, onun amelini zayi etti. Sonra bir fakirin yanından geçip ona bir ekmek sadaka verdi. Allah (CC) Hz.leri o sadakanın hürmetine ona inayetle nazar eyledi, bütün günahlarını affetti ve o yetmiş yıllık ibadetini geri verdi.” buyurdu.”[20]

Ariflerden biri çamurda giderken bir ara düşer ve ve her tarafı çamurlara karışıp gider. Bir taraftan da için için ağlar. Soranlara der ki: “Benim halim şu günahkara benzedi ki, o kişi günaha düşmemek için gayret eder fakat bir ara günaha girdi mi, nasıl olsa olan oldu misali, benim çamurda eteklerimi toplamaya lüzum görmeyişim gibi, o da dalar gider, geri dönemez. maksat ve önemli olan ilk günahı işlememektir.”

Nebiler Nebisi (SAV) bir Cuma günü Sahabe-i Kiram’a (RA) dönerek: “Ey insanlar! Vakit geçirmeden Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne tevbe ediniz. O'na (CC) dönünüz. Fırsat elde iken salih ameller yapınız.” buyurdu.

Resulullah (SAV) Efendimiz’e bir kimse gelip: “Ya Resulullah! Bir günah işledim.” dediğinde, Resulullah (SAV) Efendimiz ona Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne istiğfar eyle.” buyurmasıyla o kimse: “Tevbe ederim, yine yaparım.” dediğinde Resulullah (SAV) Efendimiz: “Her günah işledikçe tevbe eyle. Şeytan ümitsiz ve üzüntüde oluncaya kadar.” buyurması üzerine o kimse: “Ya Resulullah (SAV)! Günahım çoğaldığı zaman ne yapayım?” dedi. Resulullah (SAV Efendimiz: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin affı senin günahlarından çoktur.” buyurdu.[21]

Kainatın Efendisi (SAV) Efendimiz yine buyurdu: “Bir kimse bir günah işlediğinde, kalbinde bir nokta meydana gelir. O kimsenin tevbesi, inlemesi, feryad ve istiğfar etmesi olmazsa, günah üzerine günah, siyah üzerine siyah, hatta o siyah noktalar kalbini kaplayıp kalb gözü kör olur. Bu hal üzere ölür. Günahı terk,, tevbe etmek istemekten kolaydır. O halde ölmeden önce hayatta bulunduğun zamanı ganimet bil. Günahları terketmede acele davran.”[22]

Ey biçare! Şunu iyi bil ki, insan tevbe kapısından geçmedikçe ne kadar ibadet ederse etsin, onun kurtulması muhaldir. Tevbe ibadetlerin abdest mesabesindedir. Nasıl abdestsiz namaz mümkün olmazsa, tevbesiz de ibadet makbul olmayıp sonu hüsran, perişanlık ve nedamettir, nadimi pişman olmaktır. Ulu Allah (CC) Hz.leri ceza ve gadabını, günahlar için gizlemiş. İnsanın en küçük günahtan bile ateşten kaçar gibi kaçması lazımdır ve bunun yanında ibadet ve taatına güvenip günahını hiç saymamalıdır. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Pişmanlık tevbedir. Bir kimse bir günah işlese, sonra pişman olsa, pişmanlığı günahına keffarettir.”[23] Tevbe edilmeyen bir günahtan, Allah-ü Azimüşşan (CC) Hz.leri intikam alabilir. Allah-ü Zülcelal (CC) Hz.leri lütfü kadar da intikam alıcıdır.

Kişinin tevbesinin kabul oluşuna delil, onun beraber olduğu arkadaşlarından bellidir. O kişi günahkâr olanlardan ayrılıp iyilerle beraber olmaya gayret ederse, onun af olunduğuna işaret eder. İnsan her kötü hali, günahı için bir iyilik yapışı, onun günahlarına keffaret olur. Hatta insanın günahı beş olmayınca yazılmaz. Melekler onun sevap işlemesini beklerler. Eğer o kul bir sevap işlerse ona on hasene verilir. Beş hasenesi ile günahları silinirken, beş de sevap yazılır. Buna kızan şeytan: “Böyle kullar cehenneme girerler mi?” diyerek oradan uzaklaşır.

Alemlerin Efendisi (SAV) buyurur ki: “İnsanın amelini yazmak için sağ tarafında bulunan melek sol tarafında ulunan meleğin amiridir. Bir kimse bir iyilik işlediği zaman, sağ tarafta bulunan melek o kimse için on sevap yazar. O kimse bir günah işler ve sol taraftaki melek onu yazmak isteyince, sağındaki melek solundaki meleğe ‘Bekle! Dur! Yazma!’ der. O melek, altı yedi saat durur. O kimse eğer yedi saat içerisinde istiğfar ederse, ona bir şey yazmaz. Eğer bu zaman içinde tevbe ve istiğfar etmezse, ona bir günah yazar.”[24]

Yine bir Hadis-i Şerif’te şöyle der Allah (CC) Resulu (SAV): “Bir kimse tevbe ettiği zaman ve Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onun tevbesini kabul ettiğinde Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onu korumaya memur meleğe, onun kötü amellerini kusur ve eksikliklerini unutturur ve işlediği hatalarını organlarına ve bedenine ve bunları işlediği yerlere de unutturur. O kimse kıyamet günü gelir, ona şahidlik edecek bir şey yoktur.”[25]

Resul (SAV) Efendimiz tevbe edenler için şöyle buyurdu: “İnsan kıyamet günü amel defterine bakar, defterin başında günahlarını, sonunda da sevaplarını yazılmış görür. Yine amel defterinin baş tarafına dönünce defterin içinde yazılmış olanların hepsinin sevaptan ibaret olduğunu görür.”[26] Bu bildirilen, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin günahlarını sevaba çevirdikleridir. Ayet-i Kerime’lerine tamamen uygundur. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kendisine tevbe ve inabe ile hüsn-i hatime ihsan buyurduğu tevbekâr ve istiğfar edenler hakkındadır. Seleften bazısı: “Kul günah ve kusurlarından tevbe ettiği zaman, geçmiş günahlarının hepsi sevaba çevrilir.” demişlerdir.

İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri’nin naklettiğine göre Resulullah (SAV) Efendimiz: “Sizden biriniz yerle gök arası dolusu günah işlese, sonra tevbe etse, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri kabul eder.” buyurmuştur.[27]

Yine Resul (SAV) Effendimiz buyurdu ki: “Günahtan tevbe bir daha ona avdet etmemek (dönmemek)tir.”[28] Çünkü istiğfarın bir çok faideleri vardır. Bir kimse daima istiğfara devam etse, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri ona her bir elem ve gamdan ferahlık verir ve her sıkıntısına açılış ve (Minhaysülayahtesib)den rızık verir. Günahtan tevbe eden kimse günahı olmayan gibidir.[29] İstiğfar kalb hastalığına şifa olduğu gibi günahların mahvına sebep olur ve rızkın genişlemesine, kalbin açılmasına ve Hakk (CC) Hz.leri’ne yönelmeye bir vesiledir.

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nden naklen Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurdu ki: “Her hastalığın bir ilacı vardır. Günahların ilacı da istiğfardır.”[30] Fakat istiğfardan sonra bir daha günah işlememeye gayret etmeli ve lisanla tevbe-i istiğfar ettiği gibi, kalb ile de nedamet etmelidir. Beşeriyyet icabı tekrar günah işlerse derhal tevbe-i istiğfar eylemelidir.

Ebûşşeyh ve Deyleminin İbni Abbas (RA) Hz.leri’nden rivayet ettiği Hadis-i Şerif’te Alemlerin Fahr-i Ebedisi (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Küçük günahı israrla işlemekle küçük kalmaz, büyük olur ve büyük günaha istiğfar etmekle büyük kalmaz, mahfolur.”[31]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in buyurduğu Hadis-i Şerif’lerde her gün yüz kere tevbe-i istiğfar etmek için sarahat (Hüccet) vardır. İşte “Mü'minim, Allah (CC) Hz.leri’ni ve Resulünü (SAV) seviyorum, îman ettim.” diyen kişi Alemlerin Efendisi Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in: “Ben günde yüz defa tevbe ediyorum.” Hadis-i Şerif’ine bakıp daima günahına her gün tevbe-i istiğfar ettikçe, kötü amellerinin suretinden istiğfarı kadar çirkin suret mahfolur ve salih ameller işledikçe affa mazhar olur. Eğer, kötü ameller devam ederse, işlediği irtikap ettiği kötülüklere nadimi pişman olup daima tevbe istiğfara yönelmezse, öyle çirkin ve korkunç suretler vücuda gelir ki, insan gördü mü tüyler ürperir.

Bir kimsenin işlediği bir günah kendisi bulunmadığı halde gıyabında anlatan bir kimse, elbette o günahı işleyen gibidir. Sahabeden (RA) birisi: “Bu nasıl olur Ey Allah’ın (CC) Resulü (SAV)?” diye sorduklarında, Resul (SAV): “O kimse başkasının işlediği günahı gıyabında başkalarına yayar ve bu yaptığı da hoşuna gider ve bundan dolayı aynı günahı işlemiş gibi olur.” buyurdu.[32]

“Bir kimse Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin haram kıldığı bir şeyi görse de karşı çıkmayıp ondan hoşlansa, o günahı işlemiş sayılır. Şerre delalet (rehberlik) eden kimse, onu işlemiş gibi olur.” buyurulmuştur. Evet bir kimse tevbe edince şeytan ona düşmanlığını artırır. Tevbe eden kişiyi tekrar günahlarına döndürmeye çalışır, tevbesini bozdurmak ister. Şeytan yaman düşmandır. Tevbe edeni görür, tevbe eden şeytanı göremez. Mevlâna Celâleddin-i Rumi (KSA) Hz.leri: “Salihlerle sohbet et, salihlerden olursun. Zalimlerle sohbet etm,e zalimlerden olursun.” buyurmuştur. Vaktini kaçırmadan önce namazınızı kılmakta acele ediniz. Ölüm gelip çatmadan önce tevbe etmekte acele etmelidir ki, sonra ölüm anında dil mi tutulur, insan konuşamaz mı hiç bilinmez. Azizim! Seyyid-i Kainat Aleyhi Efdalüttahiyyat (SAV) Efendimiz her gün her gece yüzlerce defa tevbe-i istiğfar ederdi. Sen ne duruyorsun? Cenneti mi garantiledin? Sıratı mı geçtin? Terazinde sevapların mı ağır geldi? ....? O Sultan-ı Din-i Mübin (SAV), günde yüzlerce tevbe ederse, sana ve bize binlerce kerre tevbe-i istiğfar etmek düşer. Belki bizler için bu kadarı bile azdır.

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz yine buyuruyor: “Hak Teala (CC) Hz.leri katında tevbe edenlerin seslerinden sevgili ses yoktur. Tevbe eden kul bir kerre ‘Ya Rabb (CC)’ dese, Arş üzerinde ‘Lebbeyk ya kulum! Dile benden ne dilersen. Şimdi sen benim katımda meleklerim gibisin’ diye nida gelir.”[33]

Tevbe edenler için ne büyük saadet ne büyük beşaret. Fakat tevbe edenlere tevbelerinden sonra bir daha kötülüklere dönmemeye gayret edip tevbeyi lisanen, kalben daima yapmak gerekir.  Bu da ancak takva yoluna sülûk etmekle, mümkün olur. Ey bir çare! Öyle ise ne duruyorsun? Günahlarına tevbe etmek için ne bekliyorsun? Yukarıdan beri yazılan Hadis-i Şerifleri hiç duyup okumuyor musun? Akılları başta olan kimseler her gün ve hatta her nefeste tevbe ederler. Şu halde sende bugün yarın deme, hemen tevbe etmeye başla… Tevbeye gel. Zira Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Tevbe etmek istedikleri halde tevbe etmeyenler helak oldular.”[34]

Bazı azizler: “Tevbe-i biatte şeyhin eli, Resul (SAV) Efendimiz’in eli gibidir. Şeyh Resulullah (SAV) Efendimiz’in varisi, halifesi ve Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz de Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin Halifesidir.” buyurmuşlardır. Demek ki sen de önce tevbe etmelisin, ondan sonra diğer şartlarını yerine getirmelisin.

Tevbeden maksat şudur ki, nefsin kötü ve çirkin sıfatlarını iyiye döndürmektir. Alemlerin Efendisi (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Ümmetim üzerine korktuğum günahların en korkulusu, son derece çirkin ve kötü olan Lût kavmi amelidir. Yani demek olur ki, günahlarını bir bir saysalardıi bundan korkunç ve büyük günah olmazdı.”[35]

Ve bir başka Hadis-i Şerif’inde buyurdular ki: “Lût kavmi amelini (livata) işleyen, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin Rahmetinden mahrum ve uzak olmuştur.”[36] Ve yine buyurdular: “Lût kavmi fiilini işleyen iki kişi görürseniz, mef’ulün rızası dahi olsa her ikisini de tepeleyiniz.”[37]  Bir başka Hadis-i Şerif de şöyle: “Her kim güzel yüzlü, bir oğlana şehvet nazarıyla bakarsa, o haram şeye tevbe edinceye kadar kalbinin kararması devam eder.”[38]

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri şöyle buyurur: “Hangi erkek şehvetini defetmek için bir başka erkeğe livata ederse, kıyamette onu büyük bir ateşe koyarlar ve öyle bir yere asarlar ki, işlediğini ve tevbe etmeden öldüğünü ve bu yüzden azaba duçar olduğunu anlar ve ona lanet ederler.”[39]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Muhakkak Allah (CC) Hz.leri Ademoğlunun üzerine zinadan nasibini takdir etmiştir. Elbet bu zinaya yetişicidir. Binaenaleyh gözlerin zinası, harama bakmaktır. Kulakların zinası, kendi arzusu ile yabancı kadın sesini ve konuşmasını işitmektir. Dilin zinası, şehvet kelimelerini konuşmaktır. Elin zinası, (şehvetle ve mazeretsiz) yabancı kadına yapışmak (tokalaşmak)tır. Ayağın zinası, zina yoluna yürümektir. Kalb (o fenalığı) arzu ve temenni eder. Fert de onu (zinayı) ya tasdik eder veya tekzib eder, (reddeder).” Bu gün bu Hadis-i Şerif’in hükmü, sokaklarda, otobüslerde, tren ve diğer vasıtalarda, sinema, tiyatro, park ve bahçelerde alenen el zinası, dil zinası, göz zinası, kulak zinası işlenmektedir. Bunu işleyenler veya işleyenleri seyredenler, haz duyanlar, tevbe etmedikçe imanın lezzetine eremezler. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz: “Kendi karısı ve cariyesi olmayan yabancı güzel kadınlara bakmak şeytanın zehirli oklarından ağulu bir oktur. Genç çocuğa bakmak, ondan da beterdir ki, kişinin dinine ve ameline ziyanı çoktur. Eğer, harama bakmaktan tevbe ederse, Hak Teala (CC) Hz.leri ona kamil bir iman verir ve onun lezzetini gönlünde bulur.”[40]

“Ben fena gözle bakmam” diyerek Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin Ayetleriniü Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in Hadis-i Şerif’lerini hafife alan, alay eden, inkar eden, “Benim nefsim temizdir” diyerek genç çocuklara ve yabancı kadınlara şehvetle bakanlar fasıklardır. Eğer (bize bakmak helaldir) derlerse, Neuzübillahi Teala kafir olurlar.

Resûl-i Ekrem (SAV) Efendimiz: “Dünyada şarap içen ve sonra tevbe etmeyenlere, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri ahirette kevser şarabını haram eder.”[41] buyurmuştur. Bu Hadis-i Şerif umumidir, bunda hususiyet yoktur. Nasıl ki, içkinin bütün mü'minlere haram olduğunu beyan buyuran Ayet-i Kerime de umumidir.

Ey biçare! Şunu da asla unutma ki, her kim Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden korkmaz, Resul-ü Azam (SAV) Efendimiz’den utanmaz, Allah (CC) Hz.leri’nin azabından sakınmaz ve günahına devamlı tevbe etmez, cennet ile Cemalullaha, şefaati Resulullaha heves etmezse, o kimse gayet bedbaht bir kimsedir. Onun yeryüzünde yürüdüğünün, gezip tozduğunun hiç bir faydası yoktur. Zira her yerde bir isyan işler, günahına tevbe etmez. Bir yanlış söz söyler ve bulunduğu yer dahi ona lanet eder. Yaşadığı ömür, geçirdiği vakit onun üstünden hayırla geçmez. Ahiret alemine hayırla göçmez.

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurdu ki: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri buyurur: ‘İzzetim hakkı için rahmet etmek dilediğim kulumu hatasız olarak huzuruma almak için, onu dünyada üç şey ile ibtida ederim. Bunlar geçim sıkıntısı, hastalık ve fazla can çekişmektir. Bu sıkıntılar sayesinde kusurlarından arınır ve anasından yeni doğduğu gibi günahı kalmadan huzuruna gelir. Azab etmeyi murad ettiğim kuluma da üç şey vermekle bütün iyiliklerini mahvederim. Bunlar sıhhat, bol nafaka ve kolay ölümdür.”[42]

Yine Resulullah (SAV) Efendimiz buyurdu ki: “Şeytan mahzun olup kovulunca ‘Ya Rabbi (CC)! İzzet ve Celalin hakkı için insanın canı bedeninde olduğu müddetçe onun kalbinden dışarı çıkmam’ dedi. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri de buyurdu ki, ‘İzzetim hakkı için, ben de insanın canı bedeninde oluduğu müddetçe, tevbe kapısını ona kapamam’.”

Resulüllah (SAV) Efendimiz’in yanına bir Habeşistanlı geldi. “Ya Resulullah (SAV)! Benden çok büyük günahlar sadır olmuştur, benim tevbem kabul olur mu?” diye sordu. Resulullah (SAV) Efendimiz: “Kabul olur.” buyurdu. Habeşli bunu duyunca döndü gitti, sonra geri geldi ve: “Ben o günahları işlerken Rabbim (CC) beni görür müydü?” dedi. Resulullah (SAV) Efendimiz: “Evet görürdü.” buyurdu. Habeşli feryat etti ve düşüp canını Hakk’a (CC) teslim etti.

Fudeyl Bin İyad (RA) der ki: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Peygamberlerden birine buyurdu ki: ‘Günahkar kullarıma müjde ver! Tevbe ederlerse tevbelerini kabul ederim. Sıddıklarıma (Sadık) kullarıma da korku ver, eğer onlara adaletle muamele yaparsam, hepsi azaba duçar olur’.”

Talk bin Habib der ki: “Allah (CC) Hz.leri’nin, hakları uhdesinden gelemeyeceğiniz kadar büyüktür. Hepiniz sabahleyin tevbe ile kalkınız ve akşam tevbe ile yatınız.”[43]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Kulunun tevbe etmesi ile Allah (CC) Hz.leri’nin hoşnutluğu, ıssız bir çölde devesini kaybedip onu bulan sizden birinizin sevincinden daha fazladır.”[44]

Ey dost! Sağlık ,sıhhat, selamet sermayesi tükenip ihtiyarlık gelmeden, bir nefsini hesaba çek. Ahir ömrünü ziyanla geçirip, boşuna harcama. Sonra dokuz tahtanın altına girince pişmanlığın sana hiç bir faydası olmaz. Ey kul! Ruhlar aleminde vermiş olduğun ahd-i misaki unutmayasın. Yüz aklığı ve karalığı bu imtihan odası olan alemden geçmektedir. Düşün, orada verdiğin sözünün gereğince Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne nedamet içiresinde niyaz edip ebediyyet alemine daime hazırlıklı ol. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri büyük ve küçük günah sahiplerinden dilediğini affettiği gibi, dilediğini de ateş ile temizlemedikten sonra bağışlamaz. Cehennemin azabından Allah (CC) Hz.leri’ne sığınırız.

İbni Abbas (RA) Hz.leri’nin anlattığına göre Hz Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’in ümmetinden bir taife, sırat üzerinde tutuklanırlar. Bunlar cehennemde yanıp temizlenmesi gereken kimselerdir. Herkesten sonra cennete girerler. Allah (CC) Hz.leri’nin Resulü (SAV): “Ümmetinden geride kimse kaldı mı?” diye Hz. Cebrail’e (AS) sorar. Mahşer yerine bakınır. Kimseyi görmeyince hepsinin cennete girdiğini sanarak oda cennete gider. Fakat geride günah sahipleri kalmştır. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Zebanilere (AS): “Bunları cehenneme atın!” diye emreder. Bunlar cehennemin kapısına gidip Malik’e (AS) selam verirler. Malik (AS): “Ey mücrimler, günahkarlar! Siz kimsiniz? Kimin ümmetisiniz? Kafirler ayakları bağlı boyunları zincirli ve yanlarında birer şeytanları ile gelirler. Onların yüzleri karadır. Sizde bunların hiç biri yok. Neliksiniz? ” diye sorar. Onlar: “Ey Malik (AS)! Bize sorma. Zira biz cevap vermeye bile utanırız. Biz Kur'an okuyan, oruç tutan, hacca giden, gaza edip zekat veren, yetimleri koruyan, gusledip namaz kılanlar idik.” derler. Malik (AS): “Ey günahkarlar! Kur'an sizi kötülüklerden sakındırmadı mı?” diye sorar. Onlar: “Ey Malik (AS)! Bizi perişan etme. Bu kepazeliklerden meleklerin ve Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin bunları, yüzümüze vurmasından yeni kurtulduk.” derler. Bu sırada bir ses: “Ey Malik (AS)! Bunları cehennemin en üst katına at!” diye emreder. Malik (AS): “Gelen emri duydunuz mu?” diye sorar. Onlar da: “Evet duyduk. Fakat ne olur, kendi halimize ağlamamız için bize mühlet tanı.” derler. Malik (AS): “Benim buna yetkim yok.” der. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: “Bırak hallerine ağlasınlar.” buyurur. Bunun üzerine Kur'an okuyucular bir araya, hacılar, kadınlar böylece her sınıf bir araya toplanıp ağlarlar. Bunların ağlamasını Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’e duyururlar. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz hemen secdeye kapanıp: “Allah'ım (CC)! Ümmetim cehennemde azab olurken ben bu zevki sefayı istemem. Ümmetimi bana bağışla!” Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: “Ümmetini sana bağışladım. Cebrail (AS) ile git ve onları kurtar.” buyurur.[45]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurur ki: “Cehennemliklerin çoğu tevbeyi geciktirenlerdir.”[46]

Ey biçare! Bu gün tevbeyi niçin geciktiriyorsun? Eğer şehvetleri bırakmak zor olduğu için geciktiriyorsan, yarın da zor olacaktır. Zira Allah-ü Teala (CC) Hz.leri şehvetleri bırakmanın kolay olduğu bir gün yaratmamıştır. Allah (CC) Hz.leri’ne ve Resul-ü Azamına (SAV), ahirete gerçek inanan kula tevbe etmek müyesser olur. Tevbe eden, Allah (CC) Hz.leri’nin sevgilisidir ve Allah (CC) Hz.leri tevbe edenleri sever. Tevbe de ne kadar başarılı olursa (ne kadar unutmadan nedametle devamlı olarak tevbe ederse), o kadar sevaba nail olur.[47]

Abidlerden birisi dedi ki: “Büyük bir günah işlemiştim. O günahım için altmış seneden beri ağlıyor ve durmadan istiğfar ediyorum.” Bunun üzerine o zata: “O büyük günahın neydi?” diye sordular. O da: “Olmayan bir şey için ah keşke olsaydı dedim. Böyle söylemekle Rabbimin (CC) tasarrufuna ve kadere müdahalede bulunmuş oldum. Bundan daha büyük günah olur mu?” diye cevap verdi.

Hz. Süleyman (AS) zamanında Asaf diye bir isyankar vardı. Bir gün Hz. Süleyman’ın (AS) yanına geldi. Hz. Süleyman (AS), Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin ona söylediklerini anlattı. Asaf çıkıp sahranın yolunu tuttu. “Ey benim kudreti sonsuz Yüceler Yücesi Allah’ım (CC)! Sen sensin, ben de benim. Yani Sen her şeyi yoktan var eden, eşi ortağı olmayan Allah'sın (CC). Ben de yarattıkların içinde nefsinin zebunu olmuş aciz, hakir ve günahkar bir kulunum. Eğer sen bana günahlarımdan tevbe etme gücü vermezsen, ben kendi kendime nasıl tevbe ve istiğfarda bulunabilirim? Senin korumadığını kim himaye eder ve himayeye kimin gücü yeter?” dedi. Cenab-ı Hakk (CC) bizzat Asaf’a ilham ederek: “Ey Asaf! Söylediklerin doğrudur. Gerçektende ben benim, sen de sensin. Hatalarından af dileyerek artık bana yenebilirsin. Çünkü seni bağışladım.” buyurdu.[48]

Allah’ım (CC)! Bizleri de kulluğuna kabul buyur. Kendilerini nazlandırdığın, sevgine ve muhabbetine layık gördüğün dostlarının yakınlığından ayırma (AMİN)

Ey Allah (CC) Hz.leri’nin kulu. Adem Nebi (AS) bir hata için üç yüz sene ve daha fazla ağladı. Biz ise her gün yüzlerce günah işliyoruz da bir kere olsun suçumuzu hatırlayarak bir katre (damla) göz yaşı dökmüyoruz. Allah (CC) Hz.leri’nden hiç affımızı istemiyoruz. Nemize güveniyoruz? Bu günah bu isyan ile halimiz ne olacak? Bir düşündük mü? Bu isyan sebebi ile ya imansız olarak göçersek halimiz ne olur? Ya Ahiretimiz harap olursa, ya cehenneme atılırsak, o korkunç azaba nasıl tahammül ederiz? Bir düşünelim de Allah (CC) Hz.leri bizi hesaba çekmeden biz kendimizi hesaba çekelim. Yaptığımız fenalıklara, günahlara tevbekar olup “Aah” edelim.  Gelin suçlarımız için tevbe-i istiğfar edelim. Ağlayalım!  Ağlayamıyorsak, işte o zaman ağlayamadığımıza ağlayalım.

Resulullah (SAV) Efendimiz bir Hadis-i Şerif’inde şöyle buyuruyor: “Sizden biriniz tevbe edince, tevbe edenin sevinmesinden daha çok Allah-ü Teala (CC) Hz.leri memnun olur ve kulunun tevbesine Allah-ü Teala (CC) Hz.leri sevinir.” buyurdu.[49]

Hz. Resul (SAV) Efendimiz yine buyurdular: “Bir kul bir günah işlediğinde kalkıp abdest alıp namaz kılar ve günahından tevbe-i istiğfar ederse, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri elbettc günahını mağfiret eder.”[50]

Ey Ahiret yolcusu! Ömür sermayen her gün biraz daha azalıyor, günah üzerine günah işliyorsun. Tevbe etmek için Ramazan ve Kurban Bayramlarını mı bekleyeceksin? Kadir gecelerini mi bekliyeceksin? Veyahut son nefesini mi bekleyeceksin? Ya son nefesinde nutkun (dilin) tutulursa, veyahutta sana tevbe vermek için çağrılan hoca o gün izinli ise o zaman ne yaparsın? Aklını başına alsan, tevbeye gelip her gün günahına tevbe etsen, umulur ki günah işlememeye azmetmek şartı ile Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin affına mazhar olursun. İnsafa gel de şöyle bir düşün. Üzerine giydiğin çamaşırlar haftada bir değil de ayda bir değiştirip, vücudunun temizliğini de ayda, veyahutta altı ayda veya senede bir yapsan, yanına kokudan varılmaz. Bir de kalbin kirlenmesi var. İnsanda dört adese (yani algılama duyusu) vardır. İki göz, iki kulak… Göz görür, kulak duyar ve kalbe aksettirir. Her günah işleyişte kalbe bir kara nokta konar. Günahına tevbe etmeyen bir insanın kalbi bu vesile ile kararır ve tamamen katılaşır. Ey müminim diyen! Sen hiç günah işlemez misin ki, günahına tevbe etmiyorsun? Allah (CC) Hz.leri’nin Resulü (SAV), ins ve cinnin Peygamberi, Alemlerin Efendisi’nden daha mı temizsin? Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz günahı olmadığı halde her gün yetmiş ile yüz defa arasında tevbe-i istiğfar ediyor da, sen kendini ne zannediyorsun? Günahına tevbe etmiyorsun, daha ne kadar zalim nefsin ve şeytan mel'unu ile arkadaşlık edeceksin? İyi düşün!!! Sonunda dünyadan pişman olarak gitmeycsin. Dünya bir ekim yeridir. Her ne ekersen, ne yaparsan, kendi lehine veyahutta aleyhinedir bilmiş olasın. Yüce Allah (CC) Hz.leri bu hususta şöyle buyurur: “(Ey Resulüm SAV) o kafirleri bırak yesinler, dünyalıkları ile zevk etsinler; emel kendilerini oyalayadursun, sonra (başlarına gelecek musibeti) bilecekler.”[51]

Ey bir çare! Şunu iyi bil ki, kul kullukta gerektir. Bu dünya imtihan alemidir. Cenab-ı Allah (CC) Hz.leri kullarına dünyada bütün emirlerini ve yasaklarını kesin delillerle haber vermiş, rızasını bildirmiştir. Bu dünyanın bir imtihan alemi olduğunu da bildirerek: “Ey kullarım! Sizler rızamı tahsilde olun. Rızıklarınızı ben Azimüşşan veririm. Bu hususla bana mütevekkil olun. Miktarınıza ben kefilim.” diye bir çok Ayet-i Kerime’lerde vaadlerde bulunmuştur. Öyle olunca kul kullukta gerektir. Şu aleme gönderiliş gayesini araştırıp gereği mucibince amel etmeye çalışıp, kula layık olan, efendisinin (Allah CC Hz.leri’nin) emirlerini yerine getirmektir. Daima rızasını gözetmek ve neyi gerektiriyorsa çalışıp gayret etmektir. Kul efendisinin kudret elindedir. Kula lazım olan, Mevlasının (CC) rızasıdır. Mevlasının (CC) emirlerini daima yerine getirmeli ve nehiylerinden sakınmalıdır.

Ey Müslüman kardeşim! Sakın “Bu dünya ne hoş bir yermiş” deyip aldanmayasın. Zira bütün Ehlullahın “ELAMAN” diye çağrıştıkları yerdir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, cümlemizi korusun. Nefs-i emmaresinc kul olanların Allah (CC) Hz.leri’nin yolundan kovularak imansız gitmesinden korkulur.

Ey biçare kul! Aciz ve naçiz, hiç bir şeye yaramayan, isyan deryasına batmış, iki elinde bir şeyler yok, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yüce katında bir müflis (iflas eden) durumundasın. Öyle ise, her an ve her nefes, rıza kapısını açabilmek için sana ihsan edilen sayılı nefesini boşuna harcayıp tüketmeyesin. Aman kapısında “EL-AMAN” diye çağırmalısın.

Ey Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni sevme gayreti içinde olan salik! Muhakkak ki, bütün müminler Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni sevmen niyyetinde ve gayretindedirler. Fakat nasıl ki, her insan marifette ve dünyayı sevmekte aynı derecede değilse, ona olan sevgi de aynı derecede değildir. İnsanların çoğunun maneviyattan, marifetten, tevbeden nasibi yoktur. O’nu (CC) gerçek sevgi ile sevebilen kimselerin hayatı marifettir. Lüzumsuz şeyleri bırakıp Allah (CC) Hz.leri’nin ve Resulü (SAV) Efendimiz’in nurlu yolunda salih amel işleyerek “Turuk-i Aliyye-i Muhammediyye” yoluna devam eden bahtiyar kimselere, “Ehl-i İslam”, “Ehl-i Mü'min”, “muttaki”, “takva sahibi” denir. Dünyanın haylinin peşinde durmadan koşan ve emeline de nail olamayan ve şu köhne dünyadan doymadan gidenlere “Ehl-i Dalalet” denir. Hakikatleri duyarak itiraz etmeden, gerçek inanıp görerek yol alanlara da “Mukarrebler” adı verilir. Bir kimsenin Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin eşsiz sanat eserleri olan yüce saltanatına hayranlığı arttıkça, onun büyüklüğünü de daha iyi anlar. Böylece O’nu (CC) daha iyi sevip O’nun (CC) yolunda gitmeye gayret eder. Marifet sahibi olup, Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni ve O'nun (CC) Resul-ü Azami (SAV) Efendimiz’i en üstün seviyede sevip, yolunda daim olanların ahiretteki dereceleri, elbetteki en üstün dereceler olacaktır.

Nebiler Nebisi (SV) Efendimiz buyuruyor: “Ya Allah (CC)! Günahlarımın hepsini, küçüğünü ve büyüğünü, öncekini ve sonrakini, açıktakini ve gizli olanı yarlığa.”[52]

Yine Resul (SAV) Efendimiz buyurdular: “Ya Allah (CC)! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, bunamaktan ve kabrin azabından sana sığınırım. Ya Allah (CC)! Nefsime takvasını ver. Onu (günah, kirinden) temizle. Onu temizleyecek olanın hayırlısı sensin. Ruhumun velisi ve Mevlası sensin. Ya Allah (CC)! Faydasız ilimden, korkusuz kalbden, doymayan nefisten ve kabul olunmayacak duadan sana sığınırım.”[53]

Ey Müslüman kardeşim! Alemlerin Efendisi Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz, on sekizbin alemin nuru olduğu haldeböyle niyaz ederse, sen ne güne duruyorsun. Daha ne zamana kadar zamanını heder edeceksin? Aklını başına al da, sayılı nefeslerinin geriye kalanını günahlarına nedametle ve Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin emirlerini yerine getirmeye bak.

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz yine buyurur ki: “Ölüye feryad ederek ağlayan, ölümünden evvel tevbe etmezse, kıyamet günü üzerinde katrandan bir gömlek ve uyuzdan bir zırh bulunduğu halde (kabrinden) kaldırılır.”[54]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Bir genç günahtan uzaklaşıp ibadete gittiği vakit, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: ‘Ey meleklerim! Bakın, bu genç kulum benim rızam uğrunda şehvetini yenmiş ve bana kulluğa yönelmiştir. O Benim katımda aynı melekler gibidir.’ İhtiyar ve yaşlılara gelince Allah-ü Teala (CC) Hz.leri akşam ve sabah bunlara bakarak: ‘Ey saçı sakalı ağarmış, kemikleri zayıflamış, belik bükülmüş pir! Artık bana gelmen yaklaştı. Ben sana azab etmek için senin ak sakalından utanırım. Sen de benden utan da kendine gel.’ buyurur.”[55]

İnsanların isyan etmeleri, nefislerinin zevklerine düşkünlüklerindendir. Dünya ile meşgul olup riya ile amel etmekten son derece sakınılmalıdır. Ayet-i Kerime’lerde de beyan edildiği gibi Nasuh tevbesi ile tevbe etmek farzdır. Nasuh tevbesi demek yapmış olduğu bir günaha bir daha dönmemek üzere tevbe etmek demektir. Büyük ve küçük günahlara azab etmek haktır, bu günahların hepsinden tevbe etmek Vacibdir.

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurur: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin katında en büyük günah, biri diğerine: ‘Allah'tan (CC) kork!’ Deyince karşıdakinin: ‘Sen kendine bak’ demesidir. Akıllı kimseye yakışan, tevbeyi kendisine adet edinmesi, işlediği hata ve günahlardan sonra pişman olması ve istiğfar etmesidir. Umulur ki, böyle yapan kimse, nefsinin şerrinden ve amelinin kötülüğünden kurtulur. Çünkü tevbe ve istiğfar kalbi düzeltir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin rızasını kazandırır.”

Hz. Ömer (RA) Hz.leri buyurdu ki: “Tevbe edenlerle beraber oturup kalkınız. Çünkü onlar, en ince kalbli kimselerdir.”[56] Çünkü tevbe eden kimse günahı işledikten sonra pişman olmaktadır. Bu ise günah üzerinde iken, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni hatırlayarak o günahtan vazgeçmektir. Kim istiğfarı çoğaltırsa, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri ona her keder ve gamdan bir rahatlık, her darlıktan bir çıkış yolu ve ummadığı yerden rızık nasib eder.[57]

Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri: “Eğer insan günahını küçük görürse, ona ehemmiyet vermez, o zaman o günah büyük günah halini alır. Eğer insan günahını büyük görür, onun için istiğfar yapar, onu gizler ve tevbe ederse, o günah küçücük kalır.” buyurdu.[58]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz yine buyurur ki: “Günahından tevbe eden kimse, günahı olmayan gibidir.”[59]

Bir kimse yaptığı hatalı işlere pişman olur ve ahiret işlerine rağbet ederse, dünya işlerinden soğur. Tevbenin esası, pişmanlık neticesi meydana gelen bir iradedir. Pişmanlığın alemeti daima üzülmek, hasret çekmek, ağlamak ve yalvarmak üzere olmaktır. Çünkü günah sebebiyle kalbe yerleşen karartı ve paslar üzüntü ve pişmanlık ateşinden başkasıyle temizlenmez. Nefsi daima kontrol etmek, ondan gafil olmamaktır. Ondan gafil olursan kendi şehvetlerine ve tembelliğine döner.

Biri Cüneyd-i Bağdadi (RA) Hz.leri’ne: “Sokakta kadınlara kızlara bakmaktan kendimi men edemiyorum. Bu günahtan, kurtulmak için ne yapayım?” deyince, Hazret (RA): “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin seni, senin o kadını görmenden daha çok gördüğünü düşün.” buyurdu.[60]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Üç kişinin hiç bir değeri yoktur. Günahını çekinmeden ilan eden, nefsani arzularının esiri olan, zalim hükümdar.”[61]

Bir diğer Hadis-i Şerif de şöyle: “Akıllı olan adam, nefsini hesaba çeken, ölümden sonrası için güzel hareketlerde bulanan kimsedir. Aciz nefsini kötü arzularına tabi edip Allah'a (CC), (hiç bir şey yapmadan kuru kuruya) güvenen kişidir.”[62]

Ey insan! Nefsinin hilelerinden emin olmaktan kaçın. Zira nefs, yetmiş şeytandan daha kötüdür. Dünyada nefsani ve şehevani arzularına tabi olmayıp istikamette olan, ve Allah (CC) Hz.leri’nden korkan mümin, müttakî ve evliya kimselerin ahirette arzuları verilecektir.

Kıyamet günü bir kişi huzura getirilir. Sevapları ile günahları karşılaştırılır. Fakat günahları ağır basar. Bunun üzerine cezasının verilmesi emredilir. Bu arada kirpiklerinden bir tel der ki: “Ey Rabbim (CC)! Senin Resulün Hz. Muhammed (SAV): ‘Kim Allah (CC) korkusu ile ağlarsa, Allah (CC) o gözü cehennem ateşine haram kılar.’ buyuruyor. Halbuki ben dünyada iken Senin korkundan ağlamıştım.’ Bunun üzerine Allah (CC) Hz.leri o kimseyi afveder, dünyada sırf Rabbının (CC) korkusundan ağlayan bir kirpik bereketine azabdan kurtarır. Hz. Cebrail de (AS): “Filan kişi, Allah (CC) Hz.leri’nin ağlayan bir kirpik telinin hürmetine cezadan kurtulmuştur.” diye ilan eder.[63]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Dikkat ediniz. Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi olursa, bütün vücut iyi olur, o buzulursa, bütün vücut bozulur. İşte o kalbdir.”[64]

Ey müslüman kardeşim! Senin vücudunda bulunan o et parçasının hali nasıl, kalbin tercümanı olan diline sahip olabiliyor musun? Gözüne kulağına sahip olabiliyor musun? Olabiliyorsan ne mutlu sana. O zaman kalben ağlarsın, ve harama baktırmadığın gözün ağlar. Ebedi alemde mağdur olmazsın. Günahı terk edip gözünden rıza bari için gözyaşı akıtanlara ne mutlu. Bu tevbe edenler için ne büyük bir saadet, ne büyük bir devlettir. Ama iş bu kadar basit değildir. Tevbe edeceklerden bundan önce istenen bazı şeyler vardır ve bunları mutlaka yerine getirmelidir. Kötü arkadaşları terketmelidir. Ve daima tövbekarlarla düşüp kalkmalıdır. Bu tevbekarlar, takva tasavvuf yolunda olup daima nedamet içerisindedirler ve günahlarına devamlı nedametle tevbe ederler. Zira Yüce Peygamber (SAV) Efendimiz’i geçmiş ve gelecek bütün günahların affedileceği tebşir edildiği halde yine, Allah'ın (CC) en çok zikreden, istiğfar eden, dua eden ve yalvaran kulu idi.

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Allah (CC), kulun, Allah'tan (CC) başka kimsenin günahlarını bağışlamadığını bildiği halde, ‘Allah'ım (CC)! Günahlarımı bağışla!’ demesinden hoşlanır.”[65]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurur ki: “Ruhum kudret elinde olan Allah (CC) Hz.leri’ne and olsun ki, siz günah işlemiş olmasaydınız, Yüce Allah (CC) Hz.leri sizi götürerek günah işleyen, peşinden Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden mağfiret dileyip Allah (CC) Hz.leri’nin de kendilerini yarlığayacağı bir kavmi getirirdi.”[66]

İbni Mesud (RA) Hz.leri’nden Resulullah (SAV) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kim bu istiğfarı yaparsa, düşman karşısından kaçmış olsa bile, günahı yarlığanır. ‘Kendisinden başka hiç bir ilâh bulunmayan ve Hayyü Kayyûm olan Allah (CC) Hz.leri’nden mağfiret diler ve O'na (CC) tevbe ederim’.”[67]  Bu Hadis-i Şerif’te tevbei istiğfara teşvik bulunmaktadır. Günaha teşvik manası çıkarmak, ancak sakim yani inkarcı zihniyet erbabının işidir. Teşvik, mevcud olmayan bir işi elde etmeye heveslendirmek için yapılır. Günah yükü altında kıvranıp yanan kimseye, afvına bir hudut gösterip şirk ve küfürden gayri diğer suçların bağışlanacağını söylemek, günah yolcusunu tevbe kapısından içeri alıp yoluna engel olmaktır. Yoksa günaha teşvik değildir.

Sevban (RA) Hz.leri dedi ki: “Resulüllah (SAV) Efendimiz Namazı bitirdikten sonra Allah (CC) Hz.lerine üç defa istiğfar eder ve: ‘Allahümme entesselamü ve minkesselamü tebarekteya zelcalali vel ikram! derdi.” Hadis-i Şerif’i ravilerinden bulunan Evzaiye: “İstiğfar nasıl olacak?” denildi. O da: “Estağfirullah, Estağfirullah der.” cevabını vermiştir.[68]

İbni Ömer (RA) Hz.leri şöyle rivayet etti: Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu: “Ey kadınlar cemaati! Sadaka veriniz ve istiğfarı çok yapınız. Zira ben, ateş ehlinin en çoğunu, siz kadınların teşkil ettiğini gördüm.” Kadın cemaatından biri: “Bize ne oluyor ki, ateş ehlinin en çoğu oluyoruz?” dedi. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz: “Laneti çok yaparsınız. Kocanıza, küfranı nimet edersiniz. Aklı ve dini noksanlardan, aklı tam olana sizden daha galip olanını görmedim.” buyurdu. Bir kadın: “Akıl ve din eksikliğimizin sebep ve mahiyeti nedir?” dedi. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz: “İki kadının şahidliği bir erkeğin şahidliğine denk olmasıdır. Bir de bazı günleri namaz kılmayarak duruyorsunuz.” buyurdu.[69]

Şeddat b. Evs (RA) Hz.leri’nden Peygamber (SAV) Efendimiz’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “İstiğfarın seyyidi her zaman kendine müracaat edilecek olanı, kulun şöyle söylemesidir: ‘Ya Allah (CC), sen benim Rabbimsin (CC). Senden başka hiç bir ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Gücümün yettiği kadar ezelde benimle yaptığın misakın ve vaadin üzerindeyim. Yaptığım fenalıkların zararından sana sığınıyorum. Üzerimdeki ni'metlerini sana itiraf ve günahlarımı sana ikrar ediyorum. Beni Yarlığa. Zira günahları ancak sen yarlığarsın.’ Kim bunu hulus-i kalb ile gündüzün okursa ve o gün akşam olmadan evvel ölürse, o kimse cennet ehindendir. Kim bu istiğfarı hulus-i kalb ile geceleyin okuyacak ölürse ve o gece sabah olmadan evvel ölürse, cennet ehlindendir.”[70]

Yine buyurdu ki: “Çok konuşan çok hata yapar. Çok hata yapanın yalanı çok olur. Yalanı çok olanın günahı çok olur. Günahı çok olan kişi ise cehennemi hak eder.”[71]

Bir diğer Hadis-i Şerif de şöyle: “Kim istiğfara devam ederse, Allah (CC) Hz.leri ona her sıkıntısından bir çıkış yolu kılar. Her üzüntüsünü giderir. Ummadığı yerden de ona bol rızık ihsan eder.”[72]

Resul-i Ekrem (SAV): “Cebrail (AS) Bana gelerek dedi ki: ‘Allah-ü Teala (CC); ‘Bir kulum kılıcını çekip bütün insanları öldürse, sonra tevbe edip benden bağışlanmasını istese, onun suçunu bağışlar ve tevbesini kabul ederim’ buyurdu.” demiştir.[73]

Nakledildiğine göre kıyamet günü adamın birini Allah (CC) Hz.leri’nin huzuruna getirirler. Allah-ü Teala (CC): “Ey kulum! Bana isyan ederken benden utanmadın mı? Ey zebaniler, alın bunu cehenneme götürün.” diye emreder. Adam ağzını açıp bir şey söyleyeceği zaman melekler ağzını kapatırlar. Cenab-ı Hakk (CC): “Ey kulum! Bana ne diyecektin?” diye sorar. Adam: “Ya Rabb (CC)! Söyleyeceklerimi biliyorsun. Beni rüsvay etme!” der, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: “Söyle! Melekler de duysunlar.” Buyurur. Adam: “Ey Rabbim (CC)! Hayatta aile efradım bana türlü eziyetler ettiler. Ölürken Azrail (AS), mezarda Münker ve Nekir melekleri (AS) ve burada da Zebaniler (AS) çeşitli eziyetler ettiler. Bütün bu eziyetlere katlandım. Buna karşılık tek ümidim sende idi. Şimdi sen de beni cehenneme gönderince ümidim kesildi. Bunu diyecektim.” der. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: “Ey kulum! Ben kulumun benim hakkımdaki zan ve itikadı üzereyim. Hakkımda hüsn-i zan beslersin. Hadi seni de bağışladım. Cennete gir.” buyurur.[74]

Yine nekledildiğine göre Resul-i Ekrem Buyurdu ki: “Kıyamet günü Allah-ü Teala (CC) Hz.leri hesaba çekilmek için mü'minleri bir araya topladığı vakit, günahlarının çok olduğunu gören bazı mü'minler: ‘Ey Rabbimiz (CC)! Bu kadar çok günahlarla cennete girmek bizim hakkımız değil. Cehenneme girmemizi emret.’ derler. Allah-ü Teala (CC): ‘Ey kullarım! Yoksa benden ümidinizi mi kestiniz? Eğer siz devamlı günah işlediniz ise, zerre kadar rızam yok idiyse de onu benim irademle yaptınız. Dünyada mukadderatımın dışına çıkamadınız. Şimdi nereye kaçabilirsiniz? Haydi benim fazlımla cennete girin.’ buyurur.”[75]

Yüce Allah (CC) Hz.leri o bahtiyar kularından bizi ayırıp mahrum etmesin. (AMİN) Tevbe bahsimizin Hadis-i Şerif kısmını Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in ümmeti için müjde verici Hadis-i Serif’leriyle bitirelim. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Ümmetim rahmete nail olmuş bir ümmettir. Çünkü kabirlerine günahları ile giderler ve yarın kıyamette günahsız olarak çıkacaklardır. Çünkü, bütün ümmetim devamlı olarak ölmüş Ümmet-i Muhammed (SAV) için istiğfar ederler. Onlara dua eder ve Kur'an okurlar. Bunların istiğfarları ile kıyamete kadar kabirdeki günahlı ümmetlerimin günahları kalmaz.”[76] Yüce Allah (CC) Hz.leri bizi Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in gerçek ümmetinden eylesin.

YA İLAHİ! KILMA BİZİ DÂLLÎN! BU DUAYA CÜMLEMİZ DİYELİM AMİN, AMİN, AMİN! Bİ HURMETİL MURSELİN!

www.GAVSULAZAM.de


[1] Buhari ve Müslim

[2] Eğarrül Müzeni (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[3] Buhari; Riyazussalihin. S.1103

[4] Ebu Musa Abdullah B. Kays El-Eş’ari (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[5] Müslim

[6] Tirmizi rivayet etmiş ve: “Hadis Hasendir.” demiştir; Riyazussalihin. S.34

[7] Buhari ve Müslim

[8] Peygamberler Tarihi. S.699; Envarul Aşikin. S.286

[9] İlahi Nizam. S.117

[10] Ebu Davud ve Tirmizi (RA) rivayet ettiler ve Tirmizi: “Hadis hasendir.” buyurdu.

[11] İrşad. Cild3. S.276

[12] Sahih-i Buhari, Müslim

[13] Hz. Ebubekir (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[14] Ramuzel Ehadis. S.247. 2335 Nolu Had.Şer.

[15] İbni Abbas (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[16] Aişe (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[17] Enes (RA) Hz.leri’nden rivayet edildi.

[18] Eş-Şuara S. A.126

[19] Riyazussalihin. S.37; Buhari ve Müslim

[20] İbni Mesud (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.; Buhari ve Müslim

[21] Cabir Bin Abdullah (RA) Hz.leri rivayet etti.

[22] Sahih-i Buhari; Müslim

[23] Sahih-i Buhari; Müslim

[24] Ebu İmame (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.; Sahih-i Buhari

[25] İbni Abbas (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[26] İbni Mesud (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[27] İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.; Müslim

[28] İbni Mesud (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[29] İbni Mace, Zühd bahsi 30

[30] İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[31] Keşfül Hafa. S.64

[32] İbni Mesud (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[33] Sahih-i Buhari; Müslim

[34] Enes (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[35] Sahih-i Buhari; Müslim

[36] Sahih-i Buhari; Müslim

[37] Riyazussalihin; Buhari

[38] Riyazussalihin; Buhari

[39] Buhari ve Müslim

[40] Sahih-i Buhari

[41] Riyazussalihin; Müslim

[42] Envarül Aşikin. S.298

[43] Kimyayı Saadet. S.258

[44] Ensari ve Resulullah (SAV) Efendimiz’in Hadimi Ebu Hamza Enes B. Malik (RA) Hz.leri’nden rivayet etti; Buhari ve Müslim

[45] Sahih-i Buhari; Envarul Aşikin. S.574

[46] Sahih-i Buhari

[47] Kimyayı Saadet. S.537

[48] İrşad adlı kitap

[49] Sahih-i Buhari; Müslim

[50] İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[51] El-Hicr. S. A.3

[52] Buhari ve Müslim

[53] Zeyd B.Erkan (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer; Müslim

[54] Ebu Malik El-Eş’ari (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[55] İbni Abbas (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.; Buhari

[56] İslam Ansiklopedisi. Cild5. S.182

[57] İslam Ansiklopedisi. Cild5. S.183

[58] İslam Ansiklopedisi. Cild5. S.183

[59] İslam Ansiklopedisi. Cild5. S.183

[60] İslam Ansiklopedisi. Cild6. S.306

[61] Ramuzel Hadis. 3341 Nolu Had.Şer.

[62] Ramuzel Hadis. 2823 Nolu Had.Şer.

[63] Rekaikul Ahbar

[64] Sahih-i Buhari; Tecrid-i Sarih Tercemesi. Cild1. S.60

[65] Remuzel Hadis. S.174. 1623 Nolu Had.Şer.

[66] Sahih-i Buhari

[67] Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mesud ve Hakim rivayet ettiler ve Hakim “Hadis hsahihtir.” dedi.

[68] Riyazussalihin. S.1106; Müslim

[69] Riyazussalihin. S.1107; Müslim

[70] Riyazussalihin. S.1105; Müslim

[71] Ramuzel Hadis. S.529. 5496 Nolu Had.Şer.

[72] Ramuzel Hadis. S.530. 5506 Nolu Had.Şer.

[73] Ömer bin Hattab (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.; Müslim

[74] İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer; Buhari

[75] Envarul Aşikin. S.510

[76] Cevahirül Bihar. Cild2. S.323.

 

 


© 2003 - 2004 Gavsulazam.de   Her Hakkı Mahfuzdur ...