Derviş olan kişiler

Deli olağan olur...

Aşk nedir bilmeyenler

Ona gülegan olur...

Bu dervişlik yoluna

Aşk ile gelen gelsin...

Ya dervişlik nolduğun

Bir zerre bilen gelsin....

 

K O N U L A R

 

Sofun Manasi
Sofiyyenin Zuhuru
Ashab-i Suffa Gibi Olanlar
Ayetlerde Dervisler
Hadislerde Dervisler
Zikreden Dervisler
Dervisin Sülûku
Mürid - Mürsid Bagi
Müride lazim gelen haslet
Müridin Edebi
Dervisligin Sifati
Dervislere Tenbih

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DERVİŞLİĞİN SIFATI

Dervişin tasavvufa (tarikata) girdikten sonra dikkat edeceği hususlar şunlardır: 1-Teslimiyet. 2- Tevekkül. 3- Telkini Tarikat. 4- İtikat. 5- Söz tutmak.

Tarikata girenn derviş bu beş hususa dikkat edip inanmaz ve teslim olmazsa, tarikatta yol alamaz. Bu hususa çok önemle dikkat edilmelidir. Zira tarikat telkin aldığı şeyhine derviş teslim olup yolunda tevekkül etmezse ve itikat etmeyip söz tutmazsa, tasavvuf yolunda yol alamaz, vesilesi ile de tarikata girmiş sayılmaz. Bir misal verecek olursak bir yere arabayla veyahut da herhangi bir vasıtayla bulunduğu yerden her hangi bir istikamete giden kişi bilet alır, biletinde gideceği yer yazılıdır. Bineceği vasıtada da biletine göre gideceği yer yazılıdır. Vasıtaya binen yolcu vasıtanın önünde vasıtanın nereye gideceğini görüp ona göre vasıtaya bindiği halde vasıta kalkınca şoföre: “Bu vasıta nereye gidiyor?” diye soracak olursa, şoför ona der ki: “Sen vasıtanın önünde okumadın mı?” Yolcu da: “Evet okudum!” dediği zaman şoför: “Biletin nereye ise oraya kadar gidersin.” der. (Bu bir misaldir) Derviş de evliyaya teslim olduğu zaman itikad ile vazifesine devam etmelidir. Şoför nasıl yolcusunu biletinde yazılı olan yere götürmeye taahhüt ettiyse, evliya da dervişini itikatı çerçevesinde Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne vuslat ettirir. Bu vuslat, dervişin itikatına ve teslimiyetine ve teslimi olduğu efendisine bağlılığına göre değişir.

Aziz talib olan kardeşim! Bu vesile ile batınını dünya muhabbetinden ve şehvetlerinden temizle. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin zikrini çoğalt. Batının cilası tamam olunca, o zaman Allah (CC) Hz.leri seni hikmetle konuşturur ve zamanın sevgilisi ve Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin sadık muttaki kullarından olursun.

Ey sadık dost! Sakın kendini bilmezlerin, tasavvuftan tarikattan zevk almazların ayıplamasına, atıp tutmasına aldırarak zikir meclislerinden ve dervişlerden, ve Zikrullah sohbetlerine katılmaktan geri kalma. Bakarsın onların hallerinden sana da bir nasip düşer. Eğer uzak kalırsan, sen de fakirlerden olursun. Sonra kıyamet gününde onlar sevinip gülerken, sen ağlayanlardan olursun. Çünkü tasavvuf (tarikat) ortaya çıkalıdan beri ,kafir ve münafıklar, nasıl İslam Dini’yle ve Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’le alay etmişlerse, dervişlerle ve sofilerle de  kendini bilmezler o şekilde alay etmişler, onlara küfür ve sitemde bulunmuşlardır. Sövmek ve alay etmek ise münafıkların huylarındandır. Kur'ana ve Sünnete inanan bir müslüman, dervişlere taş atmaz ve onlarla alay etmez, yollarını da inkar etmez. Sadık müridler bu gibi münafıkların sözlerine ve sövmelerine aldırmazlar. Bilakis kendilerine hücumlar yapıldıkça daha da şevke gelir ve iki cihanda saadet ve devlete ulaşmaya çalışırlar. Çünkü dervişlik Mürselin libasıdır, salihlerin örtüsüdür, müttakillerin tacıdır, ariflerin ganimetidir, müridlerin idealidir, Rabbil Alemin’in (CC) rızasıdır, ve Ehl-i Velayetin Kerametidir. Allah (CC) Hz.leri ile ünsiyet herkese nasip olmaz. Ancak tahareti tekemmül etmiş, Zikri safa bulmuş ve Allah (CC) Hz.leri’nden kendisi meşgul edecek herşeyden ürken kimsede olur.

Allah-ü Zülcelal (CC) Hz.leri’ni tanımanın üç mertebesi vardır, 1: Avamın tanıması. 2: Seçkinlerin tanıması. 3: Seçkinlerin de seçkinlerinin tanıması.

Seçkinlerin de seçkinlerinin Allah (CC) Hz.leri’ni tanıması, aynen müşahede suretiyle olur. Buna hakiki marifet derler, bunlar Allah (CC) Hz.leri’ni hakikaten tanımış olanlardır. Dervişlikte öyle haller vardır ki, ne sözle ne de yazı ile anlatılabilir. Bunu ancak tadan bilir.

Dervişliğin bir sıfatı da, sadece öğrenmeyle kalmayıp öğrendiklerini tatbik etmektir. Gece  kıyamı yani gece kalkıp namaz kılmak, ibadet etmek ve mümkün olduğu kadar sadakalar vermek ve halka ezayı terk etmekle de meşgul olmak, seher vakitlerinde teheccüd namazı kılmak ve bolca istiğfar etmek, Salat-ü Selam getirip tevhid ile çokça meşgul olmaktır.

İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA) Hz.leri’ni vefatından sonra rüyada görmüşler. “Ya İmam-ı Azam (RA)! Yüce Allah (CC) Hz.leri sana ne yaptı?” diye sormuşlar. Demiş ki: “Heyhat! İlmimden dolayı kurtulamadım, çünkü ilmin şartları ve afetleri var, bunlardan halas olan çok az oluyor. Ancak Cenab-ı Hak Celle ve Ala (CC) Hz.leri beni sabah ve akşam çektiğim tesbihlerin sebebi ile mağrifet etti.” buyurmuştur.

Dervişin öğreneceği ilim, kendisinden dünya ve ahirette ayrılmayacak ilim olmalıdır ki, bu da Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne ve O’nun (CC) sıfatlarına ve esmasına ait olan ilimlerdir. Ve Yüce Allah (CC) Hz.leri ile edeb çerçevesinde bir olmaktır.

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri, “Besmele-i Şerif’in Be'sinden bir deve yükü ilim çıkarırım.” demiştir. İmam-ı Ebu Hanife (RA) Hz.leri’nin elli sene ömrü, akşam abdesti ile sabah namazını kılmakla geçmiştir. Bu hal, İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA) Hz.leri’nin ömrünü bütün geceyi ibadetle geçirdiğini göstermektedir. Bu vesile ile bizim daima Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne yönelmemiz, daima O'nunla (CC) beraber olmamız bize farz kılınmıştır.

Aziz Mü'min kardeşim! Rivayete göre insanda yirmidört saatte yirmi dört bin nefes vardır. 24 bin nefesi karşılayacak şekilde 24 saatte 24 bin defa Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmeliyiz ki, o günkü nefeslerimize, taksim edilince gafletle bir nefes almış olmayalım.

Ey kardeş! Bil ki, senin ömründen sana hesab edilecek yani ahiret lehine kaydedilecek olan, ancak dünyada iken Rabbin (CC) ile huzurda olduğun zamanlardır.

Hz. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz Muaz (RA) Hz.leri’nin elini tuttu. “Ben seni severim! Sana bir tavsiyede bulunacağım. Her namazın arkasından sakın terketme bunu daima oku!” buyurdu. “Ey Allah’ım (CC)! Seni zikretmek ve sana şükretmek ve güzel ibadet etmek için bana yardım et.”[1]

Hülasa zikir, ibadetlerin en şereflisi ve efdali ve azamı büyüğü ve ekmelidir. Kalbi tasfiye ve nefisleri temizleme ve tekmili bakımından dervişler Zikrullahla devamlı meşgul olurlarsa, hiç bir kimse hariç kalmaksızın hepsi de çok esrara ve türlü vuslata nail olurlar. Zira muhakkak ki, zikir güzel bir ameldir. Bir kavim Allah (CC) Hz.lerini zikretmeye otururlarsa, melekler onların etrafını muhakkak kuşatırlar. Onları Rahmet-i İlahi (CC) kaplar, üzerlerine sekinet ve vakar iner. Allah (CC) Hz.leri onları, katında bulunan melekleri arasında yad ader.[2]

Yine buyurdu ki: “Gafillerin içinde Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikreden kimse, Allah (CC) Hz.leri’nin yolunda cihad eden kimse gibidir.”[3]

Derviş olanlar, tüm bu sayılanları kendilerinde taşımalı, hayatlarında bütün bunları yaşamalı, ve Hadis-i Şerif’lerde buyurulduğu gibi kendine çeki düzen vermelidir.

“Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni çok zikredin. O halde ki, münfıklar ‘Siz riyakar adamlarsınız’ diyecek şekilde çok zikredin.”[4]

“Bir kimse Cennet nimetlerinden nimetlenmeyi severse Allah (CC) Hz.lerini çok zikretsin.”[5]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’e: “Amellerin hangisi daha efdaldir?” diye sorulduğunda, buyurdu ki: “Senin dilin Allah (CC) Hz.leri’nin zikri ile ıslanmış halde iken ölmendir.”[6]

Allah (CC) Hz.leri’ne giden yolların en yakını ve vasıl edecek olanı zikir yoludur. Allah (CC) Hz.leri’ne ancak zikir yolu ile ulaşılır.[7] Dervişin devamlı zikirle uğraşması da, dervişliğin sıfatlarındandır. Çok zikretmeden derviş olunmaz. Herkese de dervişlik nasip olmaz vesselam.

Bir padişah, şayet Zikrullahtaki fazileti bilse, padişahlığını terk edip zikirle uğraşırdı. Tüccar da Zikrullahtaki fazileti bilse, ticaretini terk edip onunla uğraşırdı ve zakirin (zikreden) teşbihinin sevabı arz ehline, paylaştırılsaydı, her birine dünyanın 10 katı sevab isabet ederdi.[8]

Her kim ki, dört hasleti kendinde toplarsa dünya ve ahiret hayrını toplamış olur. 1; Şükredici kalb, 2: Zikredici lisan, 3: Orta derecede bir ev, 4: Saliha bir kadına nail olmak.[9] Buna göre derviş, kalbini şükürden, dilini zikirden ayırmamalıdır. Dünyayı geçici bir konak olarak görmeli, ve Allah (CC) Hz.leri’nin vermiş olduğu nimetleri, ahireti için azık yapmalı, ve vuslat yolunda dem be dem yürümelidir.

İmdi ey aziz kardeşim! Her kim zikir ehli (derviş) olmak dilerse, bütün nefsani muradlarını ardına atmalı, halvete oturmalı ve Zikrullah ile meşgul olmalıdır. Ne zaman ki, nefis arzularından birisini terkederse gönüle hayattan bir nasib verilir. Ne zaman da nefsin arzularına uyarak, nefs üzerine şehvet kapılarını açarsa, o kimse nefs nevasında olur. Nefsine esir olanların ve şeytana uyanların vasıfları, onun üzerine galib olur. Bu gibi kimseler bidat dalalet devlerinin kolları arasında şaşkın ve boynu bükük kalırlar ve büyük zararlara uğrarlar. Mahrum ve mahzun bu alemden giderler. Onun için zikrederken bütün düşünceleri hatırdan çıkarmak ve gönlü yalnız Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne doğrultmak gerektir.

Ey Talib! Her vakit zikre devam edersen, Cenab-ı Hak Celle ve Ala (CC) Hz.leri seni gafletle yaptığın zikirden kurtarır, uyanık olarak yapılan zikre yükseltir. Ve bundan sonra da uyanıklıkla yapılan zikre devam sayesinde huzurla yapılan zikre yükseltir. Bu zikir esnasında Allah (CC) Hz.leri’nden başka her şey yok olur, Ancak Allah (CC) Hz.leri kalır. Bu anlayışla zikir yapmak mazhariyyetine eriştirir.

Alemlerin Efendisi Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Müminler ölmezler! Fani ve muvakkat olan dünya evinden baki ve ebedi olan ahiret alemine göçerler.”[10]


www.GAVSULAZAM.de


[1] Riyazül Cennet. S.26 ve S.91 (Muaz (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.)

[2] Riyazussalihin. (Ebu Said (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.

[3] Taberani ve Damad. C.2. S.552

[4] Ahmed bin Hanbel (RA). Zühd Bahsi

[5] Taberani

[6] İbni Hıbban (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer. (Taberani)

[7] Allah’ı Niçin Anıyoruz? (Buhari ve Müslim)

[8] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.58

[9] Ramuz Metni. S.416

[10] Müzekkin Nüfus. S.542

 

HOME       ::     GAVSULAZAM    ::      12 İMAMLAR    ::      SİLSİLE     ::       YOLUMUZ

©2003 - 2004 GAVSULAZAM.DE      Her hakkı mahfuzdur...