ŞABAN-I ŞERİF


Beraat Gecesi Hakkındadır



Burada, beraat gecesinin özelliği, ayrıca, ona mahsus olan rahmet, keramet ve faziletler anlatılacaktır.

Aziz Celil Allah (CC) şöyle buyurdu:

- “HAMİM. Her şeyi apaçık bildiren bu kitap hakkı için. Gerçekten biz onu, mübarek (uğurlu) bir gecede indirdik.”[1]

İbn-i Abbas (RA) bu surede birinci âyet olan:

- “HA MİM.”[2]

Cümlesinin açıklamasını yaparken şu manâya geldiğini söylemiştir:

- Yüce Allah (CC), kıyamet gününe kadar olacak şeyler hakkında neler olacağı ve nasıl olacağı üzerine hükmünü vermiştir.

- “İndirilen bu kitab.”[3]

Cümlesinde geçen kitabın dahi, Kur'an olduğunu söylemiştir.

Aynı âyet-i kerimede geçen:

- “Mübarek (uğurlu) bir gece.”[4]

Âyet-i kerimesinde geçen gece tâbirini ise şöyle açıklamıştır:

- O gece, Şaban ayının ortasıdır. Yani: On beşinci gece. Bu gece BERAAT gecesidir.

Ancak, İkrime dışında kalan müfessirlerin çoğu, o gece için şöyle demişlerdir:

- O gece, KADİR gecesidir.

Allah-ü Teala (CC), Kur’an’da bir çok şeyleri:

- “Mübarek. (Uğurlu.)”

Olarak anlatmıştır. Bu arada, Kur’an için dahi şöyle buyurmuştur:

- “İş bu indirdiğimiz, mübarek (uğurlu) bir zikirdir.”[5]

Yani: Kur’an.

Kur’an’ın bereketleri şöyle sıralanmıştır:

- Kur'an’ı okuyan ve ona inanan hidayeti bulur. Cehennem azabından dahi, halâs olup ondan uzaklaşır.

Ayrıca, Kur’an’ın uğuru babalara ve çocuklara da geçer. Bu manâda, Rasulüllah (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu:

- “Bir kimse, mushafa bakarak Kur’an okur ise. Aziz Celil Allah (CC) o kimsenin ana babasının azabını hafifletir. İsterse onlar, kâfir olsunlar.”

Allah-ü Teala (CC) su için daha, bir Ayet-i Kerimede:

- “Biz semadan mübarek (uğurlu) bir su indirdik.”[6]

Buyurmuştur. Suyun uğuru bereketi için şöyle bir açıklama yapılmıştır:

- Hemen her şeyin canlanması, suyun uğuru ve bereketi ile olmuştur. Nitekim, bir başka Ayet-i Kerimede, Allah-ü Teala (CC) şöyle buyurdu:

- “Hemen her şeyin canlılığını sudan yarattık. Hâlâ inanmayacaklar mı?”[7]

Denilmiştir ki:

- Suda on özellik vardır; sırası ile şöyledir: Yumuşaklık, kolaylık, kuvvet, konuşma kudreti, safiyet, hareket, rutubet, soğukluk, tavazu, hayat.

Allah-ü Teala (CC) su için anlatılan özellikleri bir mümin kulun kalbine yerleştirmiştir. Şöyle ki:

Mümin kulun kalbi yumuşaktır; katı kalbli değildir.

Mümin kulun huyu iyidir; huysuz değildir.

Mümin kul, taat ve ibadete güçlüdür.

Mümin kulun özü latiftir; kaba saba değildir.

Mümin kulun ameli saftır; temizdir. Karışık iş görmez.

Mümin kul, daima hayra karşı hareket halindedir.

Mümin kulun gözleri, daima yaşlıdır.

Mümin kul, masiyetlere karşı soğuk davranır.

Mümin kul, Allah’ın (CC) kullarına karşı tavazu sahibidir.

Mümin, hakkı ve hakikati dinlediği zaman, canlanır, hayat bulur.

ZEYTİN…

Bu arada, Allah-ü Teala (CC), zeytinin dahi mübarek ve uğurlu olduğunu anlatmış ve şöyle buyurmuştur:

- “Mübarek zeytin ağacından.”[8]

Zeytin ağacı, öyle mübarek bir ağaçtır ki:

Âdem aleyhisselâm, yere ilk inişinde ondan yemiştir.

Zeytin ağacı, hem yemek için meyve verir; hem de yakılıp aydınlık olması için kandile yağ verir.

Allah-ü Teala (CC), bir başka Ayet-i Kerimede ise, şöyle buyurdu:

- “Yiyeceklere bir katık olur.”[9]

Allah-ü Teala’nın (CC):

- “Mübarek ağaç.”[10]

Olarak anlattığı manâ üzerinde açıklama yapanlar sırası ile şöyle demişlerdir:

- O, İbrahim aleyhisselâma bir işarettir.

- O, Kur’an’dır.

- O, İmandır.

- O, manevî bir doyuma ulaşan nefistir ki: Sahibine daima hayrı yaratır; emri yerine getirir; yasaklardan çekinir; kadere teslim olmuştur; Yüce Rabbın (CC) her yazısına hükmüne razı olmuştur.

Allah-ü Teala (CC), İsa aleyhisselâm için; O’nun (AS) dilinden anlatarak:

- “Nerede bulunursam bulunayım, beni mübarek (uğurlu eyledi).”[11]

Buyurmuştur.

İsa aleyhisselâmın bereketindendir ki: Anası Meryem için, meyvesiz hurma ağacından hurma dökülmüştür.

Bu arada, İsa aleyhisselâmın bereketi ile onun ayaklan altından su dahi çıkmıştır.

Aziz Celil Allah (CC), bu manâda şöyle anlattı:

- “Alt tarafından kendisine şu ses geldi:

- Mahzun olma; Rabbın (CC) senin alt yanında bir su arkı meydana getirdi. Hurma ağacını, kendine doğru silkele; üstüne taze toplanmış hurmalar dökülecektir. Ye, iç; gözün aydın olsun.”[12]

Allah-ü Teala (CC), Kâbe-i Muazzama için dahi:

- “İnsanlar için, Mekke’de ilk kurulan ev mübarektir.”[13]

Buyurmak sureti ile, mübarek (uğurlu) ismini vermiştir.

Kâbe-i Muazzama’nın bereketleri arasında şu vardır ki: Bir kimse, üzerinde ağır günahları ile oraya girecek olsa; bağışlanmış olarak çıkar.

Bir başka Ayette dahi, Allah-ü Teala (CC), üstte anlatılan manâ üzerine şöyle buyurdu:

- “Her kim oraya girer ise, emin olur.”[14]

Amma, oraya giren kimsenin mümin olması, tevbekâr bulunması, sevabını da Allah’tan (CC) beklemesi şarttır.

Anlatıldığı gibi olan bir kimsenin tevbesini Allah (CC) kabul buyurur; günahlannı da bağışlar.

Üstte anlatılan Ayet-i Kerime üzerine denilmiştir ki:

- Oraya giren kimse, taa, oradan çıkıncaya kadar eziyet edilmekten emin olur.

Üstte anlatılan manânın bir gereği olarak; oranın av hayvanlarını avlamak, ağaçlarını koparmak haramdır.

Kâbe-i Muazzama’ya saygılı olmak, dolayısı ile Allah’a (CC) saygılı olmak sayılır.

Mescid-i Haram’a karşı saygılı olmak dahi, Kâbe-i Muazzama için saygılı olmaktadır.

Mekke-i Mükerreme’ye saygılı olmak dahi, Mescid-i Haram’a saygılı olmak sayılır.

Harem-i şerife saygı göstermek dahi, Mekke-i Mükerreme’ye saygılı olmak sayılır.

Nitekim, üstte anlatılan manâda şöyle demişlerdir:

- Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Haram’da bulunanların kıblesidir.

Mescid-i Haram, Mekke halkının kıblesidir.

Mekke-i Mükerreme dahi, tümden yer halkının kıblesidir.

Mekke-i Mükerreme için:

- “Bekke.”[15]

Adının verilmesine bir neden olarak şöyle anlatıldı:

- Oradan izdiham ve kalabalık olur; ayaklar birbirine karışır. Bunun için o isim verilmiştir.

Bekke ile Mekke ikisi aynı manâdadır. Tıpkı: Kemed (ciğer manâsına) kebed, lâzım ile lâzib gibi.

Ve, mübarek ismini alanlardan biri de, daha önce de anlatıldığı üzere: Beraat gecesidir.

Şunun için ki: O gecede rahmet, bereket, hayır, af, mağfiret vardır. Hem de tümden yer halkına.

Üstte anlatılan manâdaki rivayet, bize şu raviler yolu ile ulaşmıştır:

Babasından naklen Şeyh Ebu Nasr.

Muhammed.

Abdullah b. Muhammed.

İsmail b. Ömer Becelî.

Ömer b. Musa Vecihî.

Babasından naklen Zeyd b. Ali.

Bütün bu raviler, rivayetlerini Hz. Ali’ye (KV) ulaştırmaktadrlar ki; O da (KV) Rasulüllah (SAV) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlatmıştır:

- “Şaban ayının yarısı olduğu (15.) gece; Yüce Allah (CC) dünya semasını nüzul eyler ve her Müslümanı bağışlar. Ancak şunlar hariç: Müşrik, bidat ehli, akrabalara gidişi-gelişi olmayan, namusunu satan kadın.”

Babasından naklen Ebu Nasr, Yahya b. Said, Urve yolu ile gelen rivayette; Hz. Âişe’nin (RA) şöyle dediği anlatılmıştır:

- Şaban ayının on beşinci gecesinde; gece yansı olunca, Rasulüllah (SAV) Efendimiz yanımdan ayrıldı.

Sonra şöyle devam etti:

- Vallahi, benim giydiğim ipekten, deniz koyunu yününden , ipekten, ketenden, suftan değildi.

Urve diyor ki:

- Hz. Âişe’ye (RA) sordum:

- Giydiğin onlardan değildi de, ya nedendi?

Şöyle anlattı:

- Direzini kıldan, üstüne dokunan kısmı ise, ibrişimdendi.

Hz. Âişe (RA)  daha sonra şöyle devam etti:

- Kendi kendime sandım ki; Rasulüllah (SAV) Efendimiz, kadınlarından birinin yanına gitti. Hemen kalktım O’nu (SAV) evin içinde aramaya başladım. Ararken, ellerim ayaklarına dokundu. Kendisi secdeye varmıştı; şu duâyı okuyordu; ezberledim:

- “Gizli halim ve hayalim, önünde secde etti. Kalbim Sana inandı. Nimetlerle Sana dönüyorum. Günahlarımı Sana itiraf ediyorum. Nefsime zulmettim; beni bağışla; Senden başka günah bağışlayacak yok. Cezadan affına sığınıyorum. Azabından rahmetine sığınıyorum. Dargınlığından hoşnutluğuna sığınıyorum. Senden Sana sığınırım. Sen, kendini övdüğün gibi ben Seni övemem.”

Rasulüllah (SAV) Efendimiz, bu hal ile oturup kalktı; sonunda sabahı etti. İbadetten hiç ayrılmadı.

Ayaklan şişip ağrımaya başlamıştı. Bir yandan ayaklarını oğuyor; bir yandan da şöyle diyordum:

- Anam babam sana feda, Allah-ü Teala (CC) senin gelmiş ve gelecek günahlarını bağışlamamış mıydı? Allah-ü Teala (CC) böyle yapmamış mıydı ha, yapmamış mıydı? Durum be değil mi?

Bunun üzerine, Rasulüllah (SAV) Efendimiz bana şöyle buyurdu:

- “Ya Aişe (RA)! Allah’a (CC) şükreden bir kul olmayayım mı? Sen biliyor musun bu gecede ne gibi hayırlar vardır?”

Sonra sordum:

- Bu gecede ne vardır? Diğer gecelerden üstünlüğü nedir? Benim böyle demem üzerine şöyle buyurdu:

- “Bu sene doğacak çocukların hem her biri, hem gece yazılır. Bu sene ölecek kimselerin hemen her biri bu gece yazılır. Kulların rızıklarının hemen hepsi bu gece gelir. Kulların yapıp ettiği işlerin hemen hepsi bu gece Yüce Hakk (CC)katına çıkarılır.”

Bu arada sordum:

- Ya Rasulellah (SAV), hemen herkes, Allah’ın (CC) rahmeti ile cennete girecek; öyle mi?

Şöyle buyurdu:

- “Evet öyledir; hemen her kes, Allah’ın (CC) rahmeti ile cennete girecektir.”

Sordum:

- Sen de mi ya Rasûlellah (SAV)? Şöyle buyurdu:

- “Evet ben de, Ancak, Allah-ü Teala (CC) beni rahmetine daldırmıştır.”

Sonra, başını ve yüzünü meshetti.

Bir başka rivayet dahi, aşağıdaki raviler yolu ile bize ulaşmıştır:

Ebu Nasr ve babası,

Muhammed b. Ahmed Hâfız.

Abdullah b. Muhammed.

Ebülabbas Herevî.

İbrahim b. Muhammed b. Hasan.

Ebu Âmir Dımeşkî.

Velid b. Müslim.

Hişam b. Gar.

Süleyman b. Müslim.

Mekhul-ü Dımeşkî.

Bu ravilerin hemen hepsi de, rivayetlerini Hz. Âişe’ye (RA) ulaştırmaktadırlar.

Hz. Âişe (RA) dahi, Rasulüllah (SAV) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlatmıştır:

- “Ya Âişe (RA), bu gecenin nasıl bir gece olduğunu bilir misin?”

Şöyle dedim:

- En iyisini, Allah (CC) ve Rasulü (SAV) bilir.

Şöyle buyurdu:

- “Bu gece Şaban ayının yarısıdır. Dünya işleri ve kulların işleri bu gece Yüce Hakk’a (CC) arz edilir. Bu gece cehennemden azâd edilenlerin sayısı; kelb kabilesinin koyunları sayısı kadardır. Bu gece bana izin verir misin?”

- Olur.

Dedim.

Kalkıp namaza durdu. Ayakta durması hafif oldu. Fatiha suresini okudu; sonra da küçük bir sure okudu. Gecenin yansına kadar secdede kaldı. Daha sonra ikinci rekata kalktı. Ayakta iken, birinci rekatta okuduğu kadar bir şey okudu. Sonra yine secdeye vardı. Bu secdede dahi, tan yeri ağarıncaya kadar kaldı.  Secdede o kadar kaldı ki, bunun için Yüce Allah (CC) ruhunu aldı; sandım. Bana gelmesi uzayınca, kendisine yaklıştım. Hatta ayaklarına elimi sürdüm. Hareket ettiğini görünce rahatladım.

Secdesinde şöyle dediğini dinledim:

- “Azabından affına sığınırım. Dargınlığından rızana sığınırım. Senden sana sığınırım. Şanın yücedir. Sen kendi zâtım övdüğün gibi, seni övemem.”

Sonra kendisine sordum:

- Ya Rasulellah, bu gece secdende bir şeyler okuduğunu duydum. Bunları daha önce okuduğunu hiç duymamıştım.

Böyle demem üzerine, bana sordu:

- “Sen onları öğrenebildin mi?”

Bu sorusuna karşılık:

- Evet.

Deyince, şöyle buyurdu:

- “Onları hem sen öğren; hem de başkalarına öğret.”

Bir başka rivayet, aşağıdaki raviler yolu ile bize ulaşmıştır:

Babasından naklen Ebu Nasr

Abdullah b. Muhammad.

İshak b. Ahmed Farisî.

Ahmed b. Sabbah b. Ebu Şüreyh.

Yazidb. Harun.

Haccac b. Ertat.

Urve.

Bu raviler, rivayetlerini sonunda, Hz. Âişe’ye (RA) ulaştırıp şöyle dediğini anlatmaktadırlar:

- Bir gece, Rasulüllah (SAV) Efendimizi yanımda bulamadım. Aramaya çıktım. Gördüm ki: Başını semaya kaldırmış durumda.

Bana şöyle buyurdu:

- “Allah (CC) ve Rasulü (SAV) sana haksızlık ederler diye mi korktun.”

Şöyle dedim:

- Ya Resulellah (SAV), kadınlarından birinin yanına gittiğini sandım.

Sonra, Rasulüllah (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu:

- “Şaban ayının yarısı olduğu gece, Allah-ü Teala (CC) dünya semasına nüzul eyler. Kelb kabilesi koyunları sayısından daha fazla kimseleri bağışlar.”

İbn-i Abbas’ın azadlı kölesi, İkrime:

- “O gece, hikmet inceliği taşıyan her iş ayırd edilir.”[16]

Meâline gelen Ayet-i Kerimede anlatılan gecenin; Şaban ayının on beşinci gecesi olduğunu söylemiştir.

Allah-ü Teala (CC), o gece senenin bütün işlerini gözden geçirir; hazırlar.

Hayattan, ölüme gidecekler yazılır.

Allah’ın (CC) evini (Kâbeyi) hac ziyaretine gidecekler yazılır.

Bunların sayısında ne bir artma olur; ne de bir eksilme. Hakim b. Kisan şöyle anlattı:

- Allah-ü Teala (CC), Şaban ayının orta (15.) gecesinde halkının durumuna bakar. Her kimi, o gece temiz bulur ise, ertesi seneye kadar, onun temizliğini sürdürür.

Ata b. Yesar şöyle anlattı:

- Şaban ayının orta (15.) gecesi, senenin tüm işleri Yüce Hakk’a (CC) arz olunur.

Bir kimse, evinden yolculuğa çıkar; ama bilemez, o gece onun ismi, ölüler defterine geçmiştir. Diriler arasından çıkmıştır.

O sene, biri evlenir. Halbuki, onun da ismi diriler arasından silinmiş, ölecekler arasına yazılmıştır.

Babasından naklen, Ebu Nasr’ın bana haber verdiğine göre; Mâlik b. Enes, Hişam b. Urve yolu ile gelen rivayette, Hz. Âişe (RA) Rasulüllah (SAV) Efendimizden şöyle dinlediğini anlatmıştır:

- “Allah-ü Teala (CC) hayrı şu dört geceye dağıtmıştır:

a) Kurban bayramı gecesine,

b) Ramazan bayramı gecesine,

c) Şaban ayının orta (15.) gecesine. Bu gece, Allah-ü Teala (CC), ecelleri ve rızkı yazar. Hacca gidecekler bu gece yazılır.

d) Sabah namazı vaktine kadar arefe gecesi.”

Said, İbrahim Nüceyh’ten anlattığına göre; üstte anlatılan dört geceyi beş gece olarak tesbit edip şöyle demiştir:

- Onlar beş gece olup biri de cuma gecesidir.

Ebu Hureyre’den (RA) rivayet edildiğine göre; Rasulüllah (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

- “Şaban ayının orta (15.) gecesinin ilk vaktinde Cebrail (AS) bana geldi; şöyle dedi:

- Ya Muhammed (SAV)! Başını semaya kaldır. Sordum:

- Bu gece nasıl bir gecedir. Şöyle anlattı:

- Bu gece, Allah-ü Teala (CC), rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar.

Kendisine şirk koşmayanlardan hemen herkesi bağışlar.

Meğerki, bağışlayacağı kimseler büyücü, kâhin, devamlı şarab (alkollü içki) içen, faizciliğe ve zinaya devam eden kimselerden olalar. Bu kimseler tevbe edinceye kadar, Allah-ü Teala (CC) onları bağışlamaz.

Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail (AS) yine geldi ve şöyle dedi:

- Ya Muhammed (SAV)! Başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları açılmış. Cennetin birinci kapısında dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyor:

- Ne mutlu bu gece rükû edenlere.

İkinci kapıdan dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu:

- Bu gece secde edene ne mutlu.

Üçüncü kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:

- Bu gece duâ edenlere ne mutlu.

Dördüncü kapıdan duran melek dahi şöyle sesleniyordu:

- Bu gece, Allah’ı (CC) zikredenlere ne mutlu.

Beşinci kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:

- Bu gece Allah (CC) korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu.

Altıncı kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:

- Bu gece Müslümanlara ne mutlu.

Yedinci kapıda da bir melek durmuş şöyle sesleniyordu:

- Hiç bir dilekte bulunan yok mu ki, kendisine dilediği verilsin?

Sekizinci kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:

- Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın?

Bunları gördükten sonra, Cebrail’e (AS) sordum:

- Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak? Şöyle dedi:

- Gecenin ilkinden, tan yeri ağarıncaya kadar. Sonra şöyle dedi:

- Ya Muhammed (SAV)! Allah-ü Teala (CC), bu gece, Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azad eder.”


[1] Duhan S. A.1-3

[2] Duhan S. A.1

[3] Duhan S. A.2

[4] Duhan S. A.3

[5] Enbiya S. A.50

[6] Kaf S. A.9

[7] Enbiya S. A.30

[8] Nur S. A.35

[9] Mü’minun S. A.20

[10] Mü’minun S. A.35

[11] Meryem S. A.31

[12] Meryem S. A.24-26

[13] Al-i İmran S. A.96

[14] Al-i İmran S. A.97

[15] Al-i İmran S. A.96

[16] Duhan S. A.4

Her Hakkı Mahfuzdur © www.Gavsulazam.de 2003-2006