KONULAR

 

Hayatı

Tarikatı Telkin Alması

Vasiyyeti

Vefatı

Menkibeleri

Hikmetli Sözleri

Müridlerine Olan Şefaati

Evrad-ı Kadiriyye

Öğütleri

HU DESTUR EFENDİM

 

Bize Ali gülü derler

Kadiri bülbülü derler

Aşk narının külü derler...

Kadiriyiz şan bizimdir

Bu gece meydan bizimdir...

 

Aman saki doldur doldur

Dolan nur, dolduran nurdur

İçmeyenler Hak’tan durdur

Kadiriyiz şan bizimdir

Bu gece meydan bizimdir...

 

 

 

7. Sohbet - Sabır

 

Bu Konuşma, Hicretin 545. yılında, Şevval ayının onyedinci

günü, Pazar sabahı dergahta yapılmıştır.

 

Allah’ım (CC) Senin salat - selamın, Muhammed aleyhisselama ve O’nun (SAV) soyuna olsun.

 

Bize sabırlar ihsan eyle. Ayaklarımızı hak yoldan ayırma.

 

Bize lutuflarınıı bol eyle. Bu lutuflarına şükretmemizi de nasib et!…

 

EY AHALİ! Sabrediniz, metin olunuz. Zira dünya hayatının tamamı afatlarla musibetlerden ibarettir. Afatlarla musibetlerden halt olan, bu hayattan başkasıdır.

Hiç bir nimet yoktur ki, onun yanı sıra mutlaka bir ukubet - ceza bulunmasın. Hiç bir meserret - sevinç yoktur ki, muhakkak onunla birlikte bir tasa bulunmasın. Hiç bir genişlik yoktur ki, onun beraberinde mutlaka bir darlık mevcut olmasın…

 

Dünyayı hayatınıza verin. Meşru (helalinden) olmak şartıyle, ondan nasibinizi alın. Meşruiyet, yani yapılan işin şeriata uyması ve helalinden olması, dünya nimetlerine nailiyet hususunda tek yol ve tek ilaçtır…

 

EY OĞUL, müridlik mertebesinde bulunduğun müddetçe kısmetindeki rızıkları şeriat - meşruluk eliyle al. Kazançlarının meşru ve helal olup - olmadığını şeriat hükümleri ile karşılaştır. Helal olduğu taktirde al. Has kişiler ve sıddıklar mertebesine erdiğin zaman kısmetlerini manevi emrin eliyle al. Rabb’ına (CC) kavuşanlar ve yakın olanlar derecesine ulaştığın zaman ise, İzzet ve CelAl sahibi Allah’ın (CC) fiili emriyle al. Bu mertebede; kısmetlerin sana doğru sevkedlir, Amir sana emreder, seni nehyeder. Fiil de sende hareket eder.

 

Müslüman topluluklar üç sınıf halindedir:

 

1) Avam tabakası,

2) Seçkinler (havas),

3) Seçkinlerin de seçkinleri hassulhas.

 

Avam tabakası, zahiren şeriata yapışan muttaki - müslümanlardır. Bunlar şeriatın zahiri ahkamına yapışırlar. Ondan asla ayrılmazlar, İzzet ve Celal sahibi Allah’ın (CC) şu kavli ile amel ederler:

 

  …Allah’ın (CC) Resulü (SAV) size neyi emrettiyse  onu  tutun.   Neyi   de menettiyse ondan da sakının…[1]

 

Avam tabakasından biri için bu durum hasıl olur ve hem zahiren hem de batınen bununla amel ederse, o kişi, münevver bir kalbe sahib olur ki, artık eşyayı bu kalble görür. Şeriatın elinden bir şey aldığı zaman ise kalbi müstağni olur ve İzzet ve Celal sahibi Hakk’ın (CC) ilhamını taleb eder. Zira O’nun (CC) ilhamı her şeye şamildir, İzzet ve Celal sahibi Allah (CC) şöyle buyurur:

 

  Ona   (nefse)   hem  kötülüğü  hem  de   takvayı  ilham  etti…[2]

 

Bu mertebedeki kişi Allah’tan (CC) korkar, takva sahibi olur ve İzzet ve Celal sahibi Hakk’ın (CC) ilhamını bekler. Bunun alameti, dinin emirlerinin zahirine yapışmaktır. Bu da, kişinin sahib olduğu mal mülk ve varlığın, kendisinin emeği ve alınteri ile helalinden kazanılmış olması neticesini verir. Daha sonra bu kişi, kalbinin nurlanmasını bekler ve bu durumda, kendi katındakine nazar eyler. Bütün bunlar, o kişinin, kalbi dünyadan ve insanlardan sıyrılıp yine dünyanın hayat çöllerini katederek ve deryalarını geçerek, imanının ve tehvidinin kuvvetlendiği sırada şeriatın bütün hükümleri ile amel etmesinden sonra meydana gelir. İşte bu anda şafak atar, sabah olur, iman nuru gelir. İzzet ve Celal sahibi Rabb’ına (CC) yakın olmasının nuru zuhur eder. Amel nuru, sabır nuru, teenni ve sükunet nuru zuhur eder. Fakat bütün bu semereler, şeriat hükümlerinin tamamen ve bihakkın edasından sonra, ve bu hükümlere uymuş olmanın bereketine hasıl olur.

 

Seçkinlerin de seçkinleri olan abdallara gelince, bunlar, her fiil ve hareketlerinde önce şeriatın o hususdaki hükmünü taleb ederler. Daha sonra da, İzzet ve Celal sahibi Allah’ın (CC) emrine, fiiline, harekete geçirmesine ve ilhamına bakarlar…

 

Saydığımız bu üç sınıf insanın yollarının haricindeki yollar helak içinde helakdır. Maraz içinde marazdır. Haram içinde haramdır. Dinin temelinde bir ağrıdır. Kalbinde bir musibettir. Bedeninde bir hastalıktır…

 

EY AHALi, İzzet ve Celal sahibi Allah’ın (CC) sizdeki tasarrufları, neler yapacağınızı ve nasıl ameller işleyeceğinizi size göstermek içindir. Acaba imanınızda sabit kalıyor, sıkıntılar karşısında sebat gösteriyor musunuz; yoksa hemen dönüveriyor ve dağılıveriyor musunuz? Acaba daima hakkı tastik noktasında mı bulunuyor, yoksa tekzib mi ediyorsunuz?…

 

Kadere rıza göstermeyenle arkadaşlık olunmaz, ona muvafakat edilmez. Başa gelen kazalara razı olmayandan razı olunmaz. Vermeyene verilmez. Gezmeyen, bineğe binemez…

 

Ey cahil, sen, dilediğini tağyir etmek, tebdil etmek, değiştirmek istiyorsun. Sen ikinci bir ilah mısın ki, İzzet ve CelAl sahibi Allah’ın (CC) sana uymasını istiyorsun? Bu kuruntu, hakikatin tam tersidir. Allah (CC) sana değil, sen Allah’a (CC) uyacaksın. Bu kuruntunun aksini düşündüğün, yani Allah’ın (CC) sana değil, senin Allah’a (CC) uyman gerektiğini kabul ettiğin an, doğru yolu bulmuş olursun. Eğer kaderler olmasaydı, yalancı iddiaları bilemezdin. Tecrübeler esnasında cevherler ortaya çıkar…

 

Nasıl ki nefs, İzzet ve Celal sahibi Hakk’a (CC) karşı çıkıyor, O’nu (CC) dinlemiyorsa, aynen bunun gibi, sen de nefsine karşı çık. Sen de nefsini dinleme. Nefsine karşı çıktığın, onu dinlememe iradesine sahib olduğun zaman, hak olmayan hususlarda başkalarını dinlememeğe de muktedir olabilirsin. Dinin menettiği kötülükleri ancak imanının kuvvet derecesi nisbetinde bertaraf edebilir, önleyebilirsin. İmanının zayıf olması halinde ise, dinin menettiği kötülüklere mani olamamanın aczi içinde köşende oturursun…

 

İmanın ayakları, cin ve insan şeytanları ile karşılaşınca sabit kalıp sarsılmayan ayaklardır. Yine imanın ayakları, belalarla Afetler karşısında sabit kalan ayaklardır. Senin imanın ayaklarında sebat yok. Öyleyse müminlik iddiasında bulunma!…

 

Allah’tan (CC) başka ne varsa hepsini kalbinden çıkar, at. Yalnız Yaratanı (CC) sev. Kalbinde, yalnızca bütün kainatın Yaratanına (CC) yer kalsın.

 

Eğer O (CC), senin kalbinden çıkarıp attığın şeylerden birini sana sevdirmeyi dilerse bu olur ve sen o şeyde mahfuz kalırsın. Zira, hiç şüphe yok ki, sevdiren O’dur (CC), sen değilsin. İşte bunun içindir ki, Nebi (SAV) şöyle buyurmuşlardır:

 

  Bana sizin şu dünyanızdan üç şey sevdirildi. Güzel koku. Kadınlar, Ve, gözbebeğim namaza dikildi, namazla mesrur kılındı…

 

Bunlar, önceleri sevilmezken, sonraları Resulüllah’a (SAV) Allah (CC) tarafından sevdirilmiştir. Sen de kalbini masivadan (Allah’ın cc. gayri şeylerden) temizle ve arıt. Ta ki, O (CC), bunlardan dilediklerini sana sevdirsin…

 

Kaynak: Fethurrabbani, Vel Feyzurrahmani


[1] Haşr S. A.7

[2] Şems S. A.8

www.GAVSULAZAM.de

 

HOME              İNDEX        DERVİŞ

YOLUMUZ

       MAİL          NOT BIRAK
 
2003-2004, GAVSULAZAM.de.        Her Hakkı Mahfuzdur.