KONULAR
 

 

 

 

Tasavvuf - Tarikat Nedir?

Tasavvufun Temeli

Tasavvufun Esası

Tasavvufta Gaye

Tasavvufun İnsana Tesiri

Tasavvufu İnkarın Hükmü

Tasavvuf İle İlgili Fetvalar

Ayetlerde Tasavvuf

Hadis-i Kudsilerde Tasavvuf

Hadis-i Şeriflerde Tasavvuf

Tasavvufun On Esası

Tarikatların Doğuşu

Tarikatlar İki Kısımdır

Tarikata Niçin Girilir?

Tarikata Girmek İsteyenlere...

Tarikat-Şeriat Münasebeti

"HU" Ve Açıklaması

Seyr-i Sülûk Nedir?

Rabita Nedir?

Tarikatta Rabita

Rabıta Çeşitleri

Rabıtaya Karşı Çıkmanın Hükmü

Semanın Hakikatı

Nefsin Yaratılışı

Nefis Mertebeleri

 

 

 


Cihanda vasl-ı Hak ise

murad ve matlubun

Ne var ise O’na bezi

eyle cümle mahbübun

 

Ne der ise çeker aşık

belasını bu yolun

Niyaz ehli götürmez mi

nazım hûbun

 

Dilinde virdi müdami idi

Yusuf Yusuf

Çekerdi derdi gözü

açılınca Yakübun

 

Unutmadı bir lahza

güzel Allah’ı

Vücudu gark-ı bela

olmuş iken Eyyûbun

 

Bu lütf u kahr ile bahr-i vela

bulunmaz hiç

Yanında birdir ikisi

garik u mağrukun

 

Derûnu sil süpür ey Hakkı

var küduretten

Çü vardır aşk-ı Huda’dan

elinde çar u yek

 

 

  TASAVVUFUN ON ESASI

 

7- TAMAMEN ALLAH'A (CC) YÖNELİŞ (TEVECCÜH)

 

Tamamen Allah’a (CC) yönelmek demek O’nun (CC) dışındakilere çağıran her şeyi tıpkı bir ölü gibi terk etmektir. Burada salik, sadece Allah’ı (CC) ister. O’nun (CC) dışında ne bir mahbub, ne matlub ve ne de bir maksadı vardır.

İnsanın Allah’a (CC) yönelişi bir insanın öldükten sonraki eşyaya karşı olan tavrına benzetiliyor. Gerçekten böyle olmazsa insan kendisini tamamen O’na (CC) veremez. Onun için hiçbir şeye karşı ilgi ve istek duymak yoktur artık. Buna çocuk, kadın, mal hatta Kabe ve benzeri yerleri ziyaret etmek bile dahildir. Kısacası salik’in kendini masiva ile olan her türlü ilişkilerinden koruması gerekir. Hatta zahiri ve batını ilim ve kanunlardan bile kalbini tecrid etmesi gerekir. Çünkü zahirî ilim salik’in dünyası, batini ilim ise onun ahireti gibidir. Dolayısıyla sûfînin kendini dünya ve ahiret ile olan ilişkilerinden kurtarıp tamamen Allah’a (CC)  tahsis etmesi gerekir.

Bu mertebedeki birine  bütün peygamberlerin ve velilerin makamları kendisine teklif edilse onlara bir an bile iltifat etmez, ilgi göstermez. Çünkü  (manevi) makam, mevki aşkı ve ilgisi insanı Allah’a (CC) giden yoldan alıkoyar. Bunun için salik kendini bu gibi düşüncelerden ve belki de Hakk’ı (CC) bile istemekten hazer etmek gerekir. Çünkü Cenab-ı Allah (CC) Kur’an-ı Kerim’de: “Allah (CC) sizi kendi nefsinden sakındırır.”[1]

Çünkü Allah’ı (CC)  sevme bile O’na (CC) giden yolu kesen bir garaz olabilir. Buna çok dikkat etmek gerekir. Allah’ı (CC) istemede bir ikilik (ortaklık ve insanın kendi enesini de hesaba katması) olabilir. Fakat ehl-i tevhid bu çelişkiye asla düşmez. Bu inceliği kavrayamayan nice salik gayeye ulaşmayı başaramadı.

Bu konuda Cüneyd-i Bağdadî (KSA) şöyle der.”Sıddîk bir insan binlerce yıl Allah’a (CCC) müteveccih durumda olup da O’ndan (CC) bir an bile yüz çevirirse kaybettiği kazandığından daha fazla olur.

Burada zikredilen sıddîk ‘arif anlamında alınmıştır: Yoksa sıddik makamına ulaşan kimseden -bir an bile olsa- Allah’tan (CC) yüz çevirmesi düşünülemez. Cümle farazidir. Bunun için şart edatı kullanılmıştır. Bu makama ulaşanlar genellikle katettikleri seviyeyi sabit tutarlar. Yaşanan her tasavvufi hal bir öncekinin üzerine bina edilir. Her zaman bir önceki  mesafeleri  ihtiva etmektedir. Akl-ı evvelden insan durumuna gelene kadar böyledir. Bir sonraki mertebe her zaman bir önceki mertebeden daha   kapsamlıdır. Bu son mertebenin olması için ilk mertebe (mertebe-i safile)nin olması gerekir. Yoksa böyle düşük mertebelerin yaratılması abes olurdu. Bütün mertebeleri bünyesinde toplayan insan onun için en üstündür. Nitekim Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz kendinden önceki peygamberlerin özelliklerini taşıdığından dolayı onlarla eşit olduktan sonra onlardan üstün kılan bazı dereceler de edindi. Harflerde de bu durum vardır. “Hû” iki farklı derecede olan harflerden oluşmaktadır. “He” harfi harflerin çıkış yerlerinden olan boğazın en sonundan çıkar. İkinci harf olan “vav” harfi ise en son çıkış yeri olan dudaklardan çıkmaktadır. Böylece bir insan “Hû” deyince bütün harfleri zikretmiş olur. Mutasavvıflar bunun için zikirde vird olarak “Hû” çekerler. Çünkü bununla bir insan bütün harflerin ve çıkış noktalarının üzerinden geçeceğinden Cenab-ı Allah’ın (CC) bütün isimlerini zikretmiş olacaktır. Her ne kadar bazı zahiri alimler bunun bir zamir olduğunu ve dolayısıyla anlamsız bir vird olduğunu söylemişler ise de bu mesele onların bildiği gibi değildir.

www.GAVSULAZAM.de


[1] Al-i İmran S. A.28

 

 

 

 

 
   

 

©2003 - 2004  Gavsulazam.de       Her hakkı mahfuzdur...