Teferruatla Zikrullah

 Zikrin Hakikati

 Zikrullaha ait Ayetler

 Zikrullaha ait Hadis-i Şerifler

 Zikrullaha ait Hadis-i Kudsiler

 Herşey O'nu (cc) tesbih ediyor

 Hz. Resul'ün (sav) zikri

 Zikrullah nasıl elde edilir?

 Zikrin insan nefsine tesirleri

 Zikrullahın Faziletleri

 Zikrullahın Mertebeleri

 Cehri (sesli) Zikir

 Hafi (gizli) Zikir

 Zikrullah ve Namaz

 Zikirden maksat nedir?

 

ZİKRULLAH İLE İLGİLİ FETVALAR

Sufiyye ricali arasında bilinen şekliyle talim ve telkin edilen zikir hakkında şer'i talim ve talimi de oldukça önemli ve muteber addedilmektedir. Çünkü Resulallah (SAV) Efendimiz Ashab-ı Kiram’a (RA) gerek tek tek, gerekse toplu olarak zikir talim ve telkin etmiştir. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ne cehri (aşikar), Ebubekir (RA) Hz.leri’ne de hafi (gizli) zikri bizzat telkin etmiştir. Aşağıdaki fetvalarda bu konu etraflıca anlatılmaktadır.

 

 

   
 

 Zikrin çeşitleri

 Zikrin belirtileri

 Zikrin şartları

 Şeytanın dostları ve Zikrullah

 Cemaatle Zikrullah

 Camilerde Zikrullah

 Zikrullahda devamlılık

 Zikrullah ile ilgili fetvalar

 Zikrin Nişaneleri

 Mizanda Ağır Gelen Zikir

 Zikir Öncesi Edebler

 Zikir Esnasındaki Edebler

 Zikirden Sonraki Edebler

 Zikir Makamları

 

 

 

 

 

Şeyhlerin müridlerine zikir telkininde bulunması, oldukça güzel ve sevilen bir husustur. Bunun sıhhati Edille-i Erbaa (Kitap, Sünnet, İcmai Ümmet, ve Kıyas-ı Fukaha) ile sabit ve Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’in Sünnet-i Seniyyesi’ne uygundur. Nitekim Ahmet İbni Hanbel (RA) Hz.leri meşhur “Müsned”inde şu rivayete yer vermektedir: Resulüllah (SAV) hem tek tek hem de toplu olarak Ashab’ına zikir telkininde ve taliminde bulunmuştur. Tek tek zikir telkinine dair rivayet, Yusuf el Gürani ve diğer raviler tarafından İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nden sahih bir senedle ve şöyle nakledilmektedir: İmam-ı Ali (KV) Hz.leri indinde en faziletli yolu kendisine göstermesini Resulüllah (SAV) Efendimiz’den istedi. Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz: “Ya Ali (KV)! Halvette ve yalnızken, celvette ve insanlarla bir arada bulunurken Allah’ı (CC) zikretmeye devam etmelisin.” buyurdu.[1]

Ahmet İbni Hanbel (RA) Hz.leri’nden rivayet edilen bu Hadis-i Şerif, İmamı Ali (KV) Hz.leri’ne telkin buyurulan cehri ve açık zikrin delilidir.[2]

 

SORU: Bazı sufi ve dervişlerin zikri erre diye bilinen (Lafza-i Celali hançereden testere sesine benzer ses çıkararak zikretmek) zikirleri caiz midir?

CEVAP: Caiz dinen de uygun olan bir zikirdir. Cenab-ı Hakk’ı (CC) hatırlama ve hissetmenin sebep olduğu hal, zikredenin etkisi altına aldığı zaman hançere (yani kırtlaktan sesi çıkarma) ile de yapılmış olsa zikir geçerlidir. İnsan vücudunda hançere ile kalbi birbirine bağlayan bir kanal vardır. Hançereden, ses çıkarmak suretiyle yapılan Lafza-i Celal zikri, kalbde bir hararetin doğmasına sebep olur bu hareket, kalbi tasfiye eder ve orada zikrin nurunun zuhurunu sağlar.[3]

 

SORU: Asi fasık ve alenen ilahi emirlere karşı gelen kimselerin Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmesi doğru mudur? Böyle kimselere zikir telkin etmek ve Kuran-ı Kerim öğretmek caiz midir? Aralarında genç delikanlıların da bulunduğu bir yerde düzenlenen zikir meclisine katılmak haram mıdır?

CEVAP: Hepsi de caiz ve haram değildir. Çünkü Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri, kendisini zikretmeyi ve Kur'an okumayı yalnız salih ve muhlis kullarına tahsis etmemiş, emirlerinde bütün ehli imana hitap etmiştir. Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri bu hususa şöyle işaret etmektedir: “Ey İman edenler! Allah’ı (CC) çokça zikredin.”[4]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz bir Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor: “Üzerlerinde dağlar kadar günah yükü ile zikir meclisine gelen öyle kimseler vardı ki, zikirden sonra üzerlerinde günahtan bir iz bile kalmadan kalkarlar. Genç ve taze delikanlılara içinde şehvet bulunmamak kaydıyla bakmak haram değildir. Onların meclislere girmesi de haram olmaz.” Zikir meclislerine girmelerinin de hükmü böyledir. Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’in torunları İmam-ı Hasan (RA) ve İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’ni mescide getirmesi de bunu gösterir. Az bir kötülükten dolayı çokça olan bir hayrı terketmek, en büyük kötülüktür.[5]

 

SORU: Zikir esnasında sufiyye ricalinden bazılarının vecd ve tevacüd haline gelerek kendilerinden geçercesine raksetmeleri, devrana girerek dönüp, dolaşmaları caiz midir?

CEVAP: Caiz ve şer'i şerife uygun bir davranıştır. Zira Hz. Peygamber (SAV) Cafer-i Tayyar (RA) Hz.leri’ne: “Ya Cafer (RA)! Sizin simaniz ahlak ve davranışlarınız bana benziyor.” diye iltifatta bulununca, Cafer-i Tayyar (RA) Hz.leri hemen ayağa kalkmış ve Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’in huzurunda sevincinden raksetmeye ve dönmeye başlamıştır. Efendimiz (SAV) Efendimiz de O’nun (RA) bu halini gördüğü halde sukut ederek Cafer-i Tayyar (RA) Hz.leri’nin coşkunluğundan kaynaklanan bu davranışını onaylamıştır. Arşın etrafında bulunan Melaike-i Kiram’ın vecd ve tevacüd ile daimi bir raks içerisinde zikrettikleri rivayet edilmektedir.

 

SORU: Mescidlerde açıktan ve toplu olarak zikir halkası tertip etmek, yüksek sesle “Ya Geylani şey'en Lillah” gibi sözlerle tasavvufi kasideler söylemek, raks ederek ve dönerek zikretmenin hükmü nedir?

CEVAP: Bunların hepsi de Caizdir. Çünkü Ameller ve davranışlar maksat ve gayelerine göre değerlendirilir. Açıktan ve sesli olarak yapılan zikir, şeriata uygundur. Tasavvufun hakikatına vakıf olan sufiler, bunların hiçbirini yersiz ve kötü kabul etmezler. Ancak bilgisiz ve cahil olan ve sufilik iddiasında bulunanlar karşı çıkabilirler. “Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri insanları sevdikleriyle birlikte haşreder.” buyurulmuştur. Sufileri seven ve onlara benzemeye çalışanlar da onlarla birlikte haşrolunacaktır.[6]

 

SORU: Sufi ve dervişlerin vecd halinde kendilerinden geçerek, ayakta ve halka şeklinde dönerek zikretmeleri konusunda dini bir delil var mıdır?

CEVAP: Allame İbn Hacer bu hususta sahih ve sağlam rivayetlerin varlığını ileri sürerek Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’den şöyle bir hadise nakleder: Ca'fer İbni Ebi Talib (RA) Hz.leri, Resulallah (SAV) Efendimiz’in yanına geldi. Resulullah (SAV) Efendimiz kendisine: “Senin ahlak ve yaratılışın aynen bana benziyor.” buyurduğu zaman, O (RA) müjdei Nebevinin etkisiyle Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’in huzurunda ayağa kalktı ve kendinden geçerek dönmeye başladı. O’nun (RA) sevincinden kaynaklanan bu hareketini Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz, normal karşıladı ve yasaklayıcı bir tavır içinde bulunmadı. Bu hadise dikkate alınarak, sema ve toplu zikir meclislerinde, ayağa kalkarak dönerek ve sallanarak zikretmenin doğru olduğu İzzüddin B. Abdüsselam gibi, büyük İmamlar tarafından kabul edilmiştir. Bu rivayetler sufilerin zikir ve sema meclislerinde, içinde bulundukları kendinden geçme ve vecd halinin tesiriyle ayakta ve dönerek zikretmenin cevazına kesin ve sarih dini birer delildir. Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’den şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri Hz. Adem’i (AS) yeryüzüne indirdiği zaman, Hz. Adem (AS) elem ve kederinin etkisiyle üçyüz sene ağladı.” Bu Hadis-i Şerif’te ifade edilen manayı aşağıdaki Hadis-i Şerif teyid etmektedir. “Hz. Adem’in (AS) gözyaşlarıyla neslinin göz yaşları tartılsa, O’nun (AS) neslinin göz yaşları kadar hatta onlardan daha fazla ağladığı rivayet edilmiştir. Cenab-ı Hakk (CC) tarafından kendisine niçin bu kadar ağladığı sorulduğunda Hz. Adem (AS) şöyle cevap vermiştir: ‘Allah’ım (CC)! Ne cennetini istediğim, ne de cehenneminden korktuğum için değil, yalnızca yetmiş bin saf halinde arşın etrafında tavaf etmekte olan meleklerinden ayrı düştüğüm için ağlıyorum. Onlar orada dönerek zikrediyor ve kendilerinden geçerek vecd halinde bulunuyorlar. Her biri diğerinin elinden tuturak yüksek sesle: ‘Sen bizim Rabbimizsin (CC) ve bizim gibi kim olabilir? Sen bizim Rabbimizsin (CC), bizim gibi kim olabilir? şeklinde çağrışıyorlar.’ Onların gıptaya değer olan bu halleri kıyamete kadar devam edecektir. Bu cevap üzerine Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri, Hz. Adem’e (AS): ‘Ey Adem (AS)! Başını kaldır da gökyüzüne bak.’ buyurdu. Hz. Adem (AS) gökyüzüne baktığı zaman arşın etrafında uçmakta olan melekleri gördü. Bu hal Hz. Adem’in (AS) endişesini hafifletti.” Sufiler bu Hadis-i Şerif’i dikkate alarak vecd konusunda meleklerin arş etrafında zikrederek dönüşlerini örnek almışlar, müridlerin vecd ve tevacüd halinde kendinden geçercesine zikretmelerini benimsemiş ve uygun görmüşlerdir. Bu durumda gerçek vecde ermeseler bile meleklerin cecd halini taklid ile onların davranışlarına benzemeye çalışmaları da yeterli görülmüştür. Nitekim Hadis-i Şerif’te: “Ağlayamasanız bile, ağlar gibi gözükünüz.” buyurulmuştur. Öyle ise vecd haline eremeseniz bile, onlar gibi vecde gelmeye gayret ediniz. Yani vecde eremeseniz de tevacüd ile bu hali yakalamaya çalışınız denilmiştir.[7]

 

SORU: Cehri zikri (sesli zikir) esas olan tarikat meşayihinin usulü üzere müridlerin zikrederken halka haline gelip birbirinin ellerinden tutmaları ve ayakta dönerek zikretmeleri, zikrederken “Huu Huu” veya “Allah Allah (CC)” veya Esma-i Hüsna’dan birini yüksek sesle söylemeleri, zikir esnasında tevessül ve tavassut maksadiyle arada bir “Ya Pir, Ya Şeyhim, Ya Şeyh Geylani (KSA), Ya Şah-ı Nakş-i Bend (KSA), Ya Seyyid Rifai (KSA), ya Seyyid Bedevi (KSA), Ya Seyyid Celaleddin-i Rumi (KSA)” diye istimdat dilemeleri dinimizce caiz midir?

CEVAP: Bunların hepsi Caizdir. İhtilaf da yoktur. Zira Cenab-ı Hakk’ı (CC) Esma-i Hüsna’sıyla zikretmenin belirli bir şekli yoktur. Zikrin yeri, zamanı, şekli ve sayısı sınırlandırılmamıştır. Gizli, açık, yüksek sesle, bağırarak, ayakta, otururak, dönerek sallanarak ve elele tutuşarak çok çeşitli şekillerde zikredilebilir. Ancak dönerek ve elele tutuşarak ayakta zikretmekten gaye bir oyun ve eğlence değil, yalnızca İlahi Aşk ve muhabbetin artması ve Cenab-ı Hakk’ı (CC) zikretmeye karşı gösterilen ta’zim ve hürmetten ibarettir. Tevessül ve tavassut maksadıyla Evliyaullahı hatırlamak onlardan şefaat ve yardım istemek, kendilerine duyulan sevgi ve saygı hissiyle onlara rabıta yapmak, gönlünü onlara ve onların davranışlarına bağlamak dinen uygun ve güzel karşılanan bir durumdur. Bunları reddetmek ve bu tür davranışlara karşı çıkmak büyük bir yanlışlıktır.

 

SORU: Tarikat mensuplarının halka halinde, elele tutuşarak, ayakta ve dönerek, zikretmelerini ileri sürüp onların küfrüne fetva veren kimse hakkında Ulemanın görüşü nedir? Cenab-ı Hakk’ı (CC) zikretmek maksadıyla toplanan bu insanları İslam’ın dışında saymak isteyenler için, Hadis-i Şerif’lerden Selef-i Salihin’den nakledilmiş delil olabilecek dini bir dayanak var mıdır? Bu Sufiyye topluluğu ile, onları benimseyenlerin arkasında namaz kılanlara: “Namazlarınızı kaza ediniz!” iddiasında bulunmaktalar. Ayrıca “Ya Geylani (KSA), Ya Seyyid Ahmed Bedevi (KSA) ve benzeri diğer Evliyadan istimad maksadiyle birini çağıran, istimdat talebinde bulunan müridler, Allah (CC) Hz.lerinin dostu Velilerden biri ile tevessülü kastetmektedir. Buna göre mezkûr itirazlar geçerli midir? Enbiya ve Evliyanın ismiyle tevessül ve yardım talebi onlar hayatta iken veya ölümlerinden sonra var mıdır? Yok mudur? (Bu soru Hicri 1105 yılında Mısırlı Alimlere sorulmuştur)

CEVAP: Bu tür itirazcıların görüşleri, dini dayanaktan mahrum olduğu ve indi mütalaalardan ileri gitmediği için önemli değildir. Aksine sufilerin topluca küfre girdiğine inanan böyle bir kimse, tazir cezasıyla tecziye edileceği gibi kendisinden imanını yenilmesi istenir. İslamî emir ve yasakları üstün bir hassasiyetle yaşama gayreti içinde bulunan topluluğa karşı edeb ve terbiyesizliğinden dolayı ayrıca tedip olunur. Allame Şürünbülali ve Allame Makdisi gibi Şeyhülislamlardan pek çoğu sufilerin toplu zikir meclislerine katılmışlardır. Dinî hükümleri güvenilir kaynaklardan çıkarmaya muktedir en güçlü alimler, ilmî tercihlerini yaparak onların saflarına katılmışlar ve zikir meclislerinde bulunmuşlardır. Ulemanın bu davranışı en güvenilir bir sened ve o alimler de selefin ta kendisidir. Sufilerin toplu zikir esnasında yaptıkları hareketler sıradan bir raksetme değildir. Aşk-ı İlahî karşısında duyulan kendinden geçme halinin ifadesi olan sade bir devran (dönme)dir. Eğilip bükülerek, iki kat olurcasına sallanma gibi hareketlerden uzak bulunan ve içerisinde harama sevkeden bir unsur bulunmayan rakslar haram değildir. Müridlerin ve sufilerin “Ya Seyyidî, Ya Geylani (KSA) Ya Şeyh" diye yüksek sesle yardım talebinde bulunmaları şirk sayılamaz. Onların bu sözlerinden gayeleri, Allah (CC) Hz.leri’ne eş ortak koşmak değil, aksine Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri’nin huzuruna yüz akıyla çıkabilmek için O’nun (CC) sevdiği ve “Velilerim” diye ifade buyurduğu dostlarından kılavuzluk istemek, tevessül ve yardım talebinde bulunmaktır. Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri: “Ey Müminler! Allah’tan (CC) korkunuz ve O’na (CC)  vuslatta vesile arayınız.”[8]  buyurmaktadır. Onların bu tür zikretmeleri ve zikirleri esnasında da şeyhlerinden yardım istemeleri, kendilerini, Allah (CC) Hz.leri’ne ulaştırıcı ve gafletten uzaklaştırıcı bir yolda rehberlik etmelerini istemekten ibarettir. Vuslata ermek ve gafletten kurtulmak için dervişlerin takip ettikleri yol, marifet kazanma ve irfan elde etme yollarının en büyüklerinden biridir.[9]

 

SORU: Sufiyye topluluğunun ayağa kalkarak zikir halkasına dahil olmaları, devrana girip döne döne ve yüksek sesle zikretmeleri ve bir kimsenin bu halkalara girmesi helaldir.’ diyen kimse kafir olur” iddiasında bulunan birinin dini bakımdan durumu nedir? Böyle kimseye ne lazım gelir?

CEVAP: Böyle bir inanç küfürdür. Bu fikirde olanların iman ve nikahını tazelemesi gerekir. Ayrıca şiddetli bir ta’zir cezasıyla cezalandırılması lazımdır.[10]

 

SORU: Anlatılan şekliyle cehri zikir icra ederken halin galebesi ve zikrin tesiriyle müridlerin “Ah, Huu Hayy, Hakk” demeleri caiz midir? Bunlara kafir diyenin dini hükmü nedir?

CEVAP: Müfta-bih kavle göre açıktan ve yüksek sesle zikir kerahatsiz olarak caizdir. Sufilerin döne döne zikretmeleri, alaya alma kasdiyle olmayıp aksine zikir neticesine de doğan halin galip gelmesi, Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri’ne duyulan sevgi hissinin gönülleri kuşatması, hasıl olan şuurlu bir Allah (CC) Hz.leri, inancıyla O’na (CC) karşı gösterilen ta’zim ve hürmetten ibarettir. Bunlara kafirdir diye hükmeden kimsenin kendisi küfr içindedir. Nefislerimizin kötülüğünden Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri’ne sığınırız.[11]

 

SORU: Hafız muhakkik, muhaddislerin şeyhi Allame Celaleddin Es-Suyuti’ye (RA) şöyle bir soru yöneltildiği nakledilmektedir: “Zikretmek maksadıyla bir araya gelen sufiler topluluğu arasından birisi, ansızın ayağa kalkarak zikretmeye başlasa, diğerleri bu dervişin zikrine mani olabilirler mi?”

CEVAP: “Böyle bir müridin yaptığı zikir dini ölçülere uygundur. Asla inkar edilemez.” cevabını vermiştir. Aynı soruya Şeyhülislam Siracüddin Belkani’nin cevabı ise: “Kimse zikredeni zikrinden alıkoyma hakkına sahip değildir.” buyurmuştur. Allame Burhanüddin Enbasi’nin aynı soruya cevabı ise: “Mezkur ifadelere ilaveten şöyledir: Hal sahibi olan kimse o halin tesiri altındadır. Yani zikirle hasil olan hal onu kuşatmış ve etkisi altına almıştır. O’nun bu halini durumunu reddedip inkar eden kimse bu halden muhrumdur.” Hanefi ve Maliki fıkıhçılarından pek çok imam böyle cevap vermiş ve muhalefet etmeksizin bu fetvayı benimsemişlerdir. Durum böyle iken ayakta zikreden kimse nasıl yadırganabilir? Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri: “Allah-ü Azimüşşan’ı (CC) ayakta, otururken ve yatarken zikredenler…”[12]  Ayet-i Celile’sinde böyle zikir keyfiyetine işaret buyurmaktadır.

Hz. Aişe (RA) ise: “Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz her zaman Cenab-ı Hakk’ı (CC) zikrederdi.” ifadesiyle Peygamber (SAV) Efendimiz’in halini anlatmaktadır. Ayakta zikretmeye, dönme ve raksetme gibi hareketlerin ilave edilmesi reddedilemez. Çünkü bu onların vecd ve kendilerinden geçme halinin şiddetinden kaynaklanmaktadır.[13]

 

SORU: Sufilerin zikrederken seslerini yükseltmeleri, ayağa kalkarak “Hu Hu” diye halka olup dönmeleri, zikir esnasında Enbiya, Evliya ve Salih kimselerin isimlerini zikrederek tevessül etmeleri, onlardan medet umarak yardım talebinde bulunmaları, zikrederken sağa sola ve diğer yönlere doğru sallanmaları, raksederek sema yapmaları, vecd ve tevacüd gösterisinde bulunmaları, musiki nağmeleri ile beyitler, şiirler ve naatlar söylemeleri, bunları belirli bir usul ve edeb çizgisi içerisinde icra etmeleri dini bakımdan ibadet sayılır mı? “Mezkûr zikir türü cami ve mescidlerde icra edilirken, mabetlerde böyle zikretmek caiz değildir” diye onların zikrine mani olunabilir mi?

CEVAP: Bunların hepsi meşru, caiz ve faziletli ibadetlerdendir. Dinen kimsenin, buna mani olmaya hakkı yoktur. Böylesi zikirlere ve zikir meclislerine karşı çıkmaya kimse yetkili değildir. Hatta Ashab-ı Kiram’ın (RA) zikrederken, şiddetli rüzgârın etkisiyle sallanan ağaçlar gibi sallandıkları rivayet edilmiştir.

 

SORU: Sufilerin zikrederken seslerini yükseltmeleri, raks etmeleri, halka haline gelerek, “Hu Hu” diye dönmelerine karşı çıkmak caiz midir, değil midir? Nebilere (AS) Velilere ve Salih kimselere tevessül etmek, onların isimleriyle Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri’nden himmet dilemek doğru mudur? Zikrederken sallanmak, sema yapmak batıl mıdır? Bir oyun ve eğlence midir? Değilse helal mıdır? “Üzerinde zikrederken raksedilen hasır yıkanmadıkça namaz için kullanılamaz.” diye buna karşı çıkan ve iddiasına kadıhan ve “Fetavayı Hindiye” isimli fetva kitabından delil gösteren bir kimsenin dayandığı dini bir mesnet var mıdır yok mudur? Zikir esnasında raksetmek ve Vecd gösterisinde bulunmak Samirinin icad ettiği bir şeydir. Padişah ve idarecilerin bu gibi kimselerin camiye girmelerini engellemeleri gereklidir iddiaları geçerli midir? Zikrederken done döne yürümek mekruh mudur? Bazıları böyle yapanların küfrüne hükmettiler mi? Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’den: Zikir halinde yürüyen, kendinden geçerek yere düşen ve odun gibi kaskatı kesilen birini gördüğünde Ashab’ına (RA): “Onu boğazlayın, üzerine de bu direkleri atın, Onlar imanlarını tazelemedikçe yerimden ayrılmam.” şeklinde bir rivayet var mıdır? Bezzaziye isimli eserde: “Sufilerin zikrederken dönmeleri bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Onların bu davranışları müşriklerin hareketlerine benzemektedir.” şeklinde bir kayıt var mıdır? Tahavi: “Sufilerin devranı haramdır, onların devran zikrine katılmak da haramdır. Bunu helal kabul etmeleri onların küfre girmelerine sebep olur.” demiş midir? Tartuşi: “Onların devran şeklindeki raksa benzer zikirleri Samiri’nin ihdas ettiği bir rakstan ibarettir.” Demiş midir? Devran zikri haram  mıdır? Böyle bir zikir kafirlere ve müşriklere benzemek midir? Adı geçen konularda bizi şüphe ve tereddütlerden kurtaracak kadar yeterli, iddia sahiplerinin fikirlerini çürütecek kadar da geçerli cevaplar vereceğiniz ümidi ile, Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri’nin iyiliğiniz karşısında sizi cennet ve Cemalullah sevabı ile mükafatlandırması temenni ve niyaz olunur.

CEVAP: Sufilere, zikir ve ibadetlerinden dolayı karşı çıkan kimse ya hissî ve nefsani bir garazından dolayı itiraz etmektedir ki, böyle bir itiraz üzerinde durmaya değmeyecek kadar geçersiz ve boş bir iddiadır. Ya da itiraz eden kimse tarikat ehline duyduğu kin ve kıskançlıktan dolayı yersiz ve mesnetsiz iddialara başvurmaktadır. Böylelerinin itirazları bid'at ve dalaletten başka bir şey değildir. Sufiler hak ve hakikat üzredirler. Onların, yol ve usulleri tefviz ve teslim üzerine kurulmuştur. Adı geçen usul üzere zikredenlerin tekfir edileceğini ileri sürenlerin günahı hatta küfrü açıktır. Çünkü bir Müslümanı, inancından dolayı tevilsizce tekfir eden kimse küfre girmiş olur. Ancak onların raksetmeleri, halka halinde “Hu Hu” diye zikretmelerini ileri sürerek, bu iddiada bulunursa böylesi bir düşüncede olanlara deriz ki, fıkıh alimlerimiz raksetmenin ve halka halinde “Hu Hu” diye zikretmenin haram ve mekruh olmadığını açıkça belirtmişlerdir.

Nitekim Yüce Allah (CC) Hz.leri Mucizel Beyanında bu hususa açıkça işaret etmiştir. “Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri, küçülerek ve Allah'a secde ederek sağa sola döner.”[14]

Resulüllah (SAV) Efendimiz Hz. Aişe (RA) Validemizi yanına oturtmuş, oynamakta ve raksetmekte olan habeşlilere bakması için onu gizlemişti. Bu ibarede raksetmeyi ifade eden ze-fe-ne fiili öne ve arkaya eğilerek hareket etme manasına gelmektedir. Eğer bu hareketler kadınlar gibi kıvırtarak yapılırsa o takdirde haramdır. Kaldı ki sufiler kırıtarak ve kıvırarak raksetmiyorlar, yapılması dinen övülmüş herkesçe bilindiği gibi zikrin muhtelif şekillerde yapılması tavsiye edilmiştir. Konu ile ilgili, pek çok Ayet ve Hadis-i Şerif’ler vardır. Ancak sufilere yaptıkları zikir sebebiyle karşı çıkmak ve itiraz etmek iddia sahiplerini mahrumiyete sürükleyebilir. Onların akıbetlerinin su’i hatime ile sona ermesinden korkulur.

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri zikretmek için bir araya gelen Ashab’ın (RA) durumunu şöyle anlatmaktadır: “Onlar zikrettikleri zaman, şiddetli rüzgardan sallanan ağaçlar gibi sallanırlardı. Gözlerinden boşalan yaşlar elbiselerini ıslatıyordu.” Bu rivayet açık olarak gösteriyor ki, Ashab-ı Kiram (RA) zikir esnasında sağa sola şiddetli bir şekilde hareket ediyorlardı. Onların bu hereketi rüzgarlı bir günde sağa sola sallanan ağaçların hareketine benzetilmiştir. Bu işaret ve ifadeler, zikrederken hareket etmenin mubah olduğunu göstermektedir. Sallanarak zikretmenin haramlığı konusunda Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’den herhangi bir yasak duyulmamıştır. Böylesi bir şekilde icra edilen zikirde bir sakınca ve kerahet olsaydı, Nebiler Nesisi (SAV) mutlaka bunu yasaklardı. Şafii ve diğer fıkıh alimlerinin verdiği fetvalarda olduğu gibi, sema övülmeye layık bir şeydir. Ancak fasık kimselerin içki, zina gibi yasak fiiller ve aletlerle yaptıkları ve sema adını verdikleri hareket buna dahil değildir.[15]  Raksı ve tevacüdü ortaya çıkaran Samiri’dir. Dolayısıyla raks ve devran caiz değildir şeklindeki iddia geçersizdir. Allah (CC) Hz.leri’ni çokça zikretmeye çalışanları kafirlere benzetmek nasıl mümkün olur? Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri şöyle buyurmaktadır: “Müslümanları mücrimler gibi kılar mıyız? Size ne olur ve nasıl böyle hüküm veriyorsunuz?”[16]

Diğer bir Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri şöyle buyuruyor: “Yoksa kötülükleri işleyen kimseler, kendilerini inanıp iyi amel işleyenler gibi yapacağınızı mı sanıyorlar? Yaşamaları ve ölümleri onlarla bir olacak öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar.”[17] Bu gerçekler apaçık ortada iken Samiri ve yakınlarının bunu yaptığı ve ihdas ettiğini kim ve nasıl, biliyor? Her türlü güç ve kuvvet yalnızca Yüce olan Allah (CC) Hz.leri’ne aittir. İtiraz edene karşı Allah (CC) Hz.leri bize kafidir ve o ne güzel vekildir. Ve ne güzel yardımcıdır.[18]

Alemlerin Efendisi Nebiler Nebisi (SAV) Efendis’ine bir mecliste ansızın Cebrail (AS) geldi. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’e dedi ki: “Ya Resulellah (SAV)!  Senin ümmetinin fakirleri, zenginlerinden beş yüz sene evvel cennete girseler gerektir.” Resulüllah (SAV) Efendimiz dinledi, şad oldu ve dedi ki: “Hiç içinizde şiir okumayı bileniniz var mı?” Hemen bir bedevi doğruldu: “Ya Resulellah (SAV)! Ben okurum. Resulüllah (SAV) Efendimiz buyurdu: “Oku şimdi.” Bedevi Farsça olan şu neyitleri okudu (Türkçe tercemesi): “Yüreğime vurdu yarin türlü yareler, Ana hiç etmez efsun hem devalar çareler, Belki olur dost cemali ana tiryaki tabib, Çünkü derdim ondan oldu, hem deva ondan gerek, Çünkü zahmı yarim urdu hem deva ondan gerek.” Ne zaman ki bedevi bu beyitleri güzel, yakıcı sesle okudu, Hz. Resulüllah (SAV) Efendimiz coşup saadetle ayağa kalktılar. Ashab-ı Kiram da (RA) ayağa kalktılar. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz o kadar hareket etti ki, Resulüllah (SAV) Efendimiz’in abası omuzundan düştü. Ne zaman ki, semadan fariğ oldular, her biri bir yere oturdular. Ebu Süfyan: “Ne güzel oyununuz var?” dedi. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz buyurdular: “Dostun zikrini işitince yerinde kimseler durabilir mi?” Resulallah (SAV) Efendimiz’in ridasını (abasını) kendisine ilettiler. Resulüllah (SAV) Efendimiz almadı ve buyurdu: “Sema ve vecd halinde iken düşen, sahibinin değil, yaranındır.” Bu abayı dört yüze taksim edip parçaladılar. Orada bulunan Ashab’dan (RA) her biri birer parça hediye olarak aldılar.[19] Bundan da anlaşılıyor ki: Sema etmek ve vecd haline gelmek caizdir. Bu Hadis-i Şerif’in sıhhati tamdır. Hiç şüphe yoktur. Muteber Hadis kitaplarında mevcuddur.

Şeyh Ebu Ali Hemedani dedi ki: “Bir zaman Cidde’ye vardım. Bir mescidin kenarında oturmakta idim. Birkaç sofi geldiler, ayak üzerine kalkıp Semaya başladılar. Raks ederlerken ellerini göğüslerine vurup öylece zikir ediyorlardı. Gönlümden: ‘Bunlar ne edepsiz bir taifedirler’ dedim, O gece rüyamda gördüm, yine aynı mescidin o köşesinde oturuyordum. Ansızın Efendimiz (SAV) o gül cemaliyle çıkageldi. O sofilerin oturduğu yere oturdu. Hz. Ebubekir (RA) sağında idi, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ise solunda, Ashab’ı (RA) da çevre yanına alıp her birlikte oturdular. Peygamberimiz (SAV) ve Ashab (RA) Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikretmeye başladılar, hep beraber zikrederken zevke gelip Semaya başladılar. Semaya kalktıktan sonra ansızın gördüm ki, Resulüllah (SAV) Efendimiz mübarek eliyle göstere göstere sema ederdi. İleri vardım dedim ki: ‘Ya Resulellah (SAV)! Sofi taifesinin bu yaptıkları semaya, ben bu güne kadar münkir idim. Bu günden sonra tevbe ediyorum.’ Resulüllah (SAV) Efendimiz mübarek cemaliyle dönüp dedi ki: ‘Ya Şeyh Hemedani! O Allah (CC) hakkı için ki, dönmek haktır.’ Yine “İhya”nın sema babında mevcuddur ki: “Hz. Muhammed’i (SAV) rüyamda gördüm; dedim ki: ‘Ya Resulellah (SAV)! Sema eden Sofiler hakkında ne dersiniz?’ Peygamber (SAV) Efendimiz buyurdular ki: “Eğer sema, içinde Kur’an-ı Kerim okurlarsa caizdir.”[20]

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri şöyle buyurur: “Ben, Zeyd (RA) ve Cafer (RA) ile Resulüllah (SAV) Efendimiz’in huzuruna vardık. Nebiler Nebisi (SAV) Zeyd'e (RA) dedi ki: ‘Sen benim kölemsin.’ Bunun üzerine Zeyd (RA) coştu, kalkıp raksetti. Cafer’e (RA) : ‘Sen benim kölemsin.’ Bunun üzerine Zeyd (RA) coştu, kalkıp raksetti. Cafer’e: ‘Sen de surette ve yaratılışta bana benzersin.’ dedi. O da (RA) doğrulup raksetti. Ondan sonra bana dedi ki: ‘Ya Ali (KV)! Sen bendensin, ben de sendenim.’ Şevkimden doğrulup ben de raksettim.”[21] İnsanın gönlüne Hak Teala (CC) Hz.leri tarafından bir şevk gelse raksetmek caizdir. Aklı başında olsun veya olmasın.

Hayri Nessac adlı bir Şeyh anlatır: “Bir gün Bağdat Camiinde cemaatten bir gurupla oturmakta idim. Mescidin bir kenarından Şeyh Şibli (RA) Hz.leri çıka geldi, yüzü kızarmış, mest ve hayran olmuş bir durumu vardı. Hiç bizden tarafa bakmadı. Önümüzden geçip gitti. Arkasını takip ettim. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin evine vardı ve oturmuş olduğu odanın kapısını hiç vurmadan odanın içerisine teklifsiz girdi. Cüneyd (RA) Hz.leri hatunu ile beraber oturmakta idi. Şibli (RA) Hz.leri bunların yanına çıkıverdi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin hanımı istedi ki, Şibli’den (RA) gizlensin. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri buyurdu ki: ‘Hatun kaçma! Şibli şimdi kendinde değil, onun gözleri görmez.! Şeyh Şibli (RA) Hz.leri doğruldu, semaya başladı, epey bir müddet geçtikten sonra ağlamaya başladı. “Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri hatunu ile otururken hiç müsaade almadan içeriye girdin.’ Dedim. Şeyh Şibli (RA) Hz.leri buyurdu ki: ‘Ya Şeyh! O öyle Allah ki (CC), seni de, beni de O (CC) yarattı. O’nun (CC) hakkı için yemin ederim ki, odaya yanlarına girdiğimde ne Cüneyd’den (RA), ne de kendimden haberim vardı.’ dedi.” Şeyh Şibli (RA) Hz.leri der ki: “Sema öyle bir şeydir ki, aşka düşenin ne kendinden ne de başkasından haberi olamaz.”[22]

 

SORU: Camilerde zikretmekte olan kimselerin bu zikrine padişah ve idareciler, mani olabilirler mi?

CEVAP: Olamazlar. Çünkü camiler ve mescidler ancak Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmek, namaz kılmak ve Kur'an-ı Kerim okumak için yapılmıştır. Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri Mucizel Beyanında bu konuya işaretle şöyle buyurmaktadır: “Allah'ın (CC) mescidlerinde, Allah'ın (CC) adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?”[23]

 

SORU: Zikrederken yürümek veya yolda yürürken zikretmek dinen caiz midir?

CEVAP: Oldukça güzel ve iyi karşılanan bir durumdur. “Allah-ü Telala (CC) Hz.leri’ni anmadan atılan her adım sahibi için ilahi bir vebal ve mesuliyeti gerektirir.” buyurulmuştur. Buna göre zikrederken yürümek veya yürürken zikretmek için şer'i akli ve nakli bir engel yoktur.[24] Cenab-ı Hakk’ı (CC) zikretmek maksadıyla toplanan ve yüksek sesle Allah’ı (CC) çokça anan, zikrin tesiriyle de ayaklarını yere vuran kimselerin bu hareketi Hz Eyyüb’ün (AS) rahatsızlığından dolayı acılarını dindirmek için ayaklarını yere vurmasında olduğu gibi gönüllerdeki ruhi sıkıntı ve ma'nevi ızdırapları gidermek gayesine yönelik olursa caizdir. Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin bu hususta beyanı şöyledir: “Kulumuz Eyyub’u (AS) da an. O (AS) Rabbi’ne (CC): ‘Şeytan, bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu.’ diye seslenmişti. Ayağını yere vur, işte yıkanacak ve içilecek, (bir su) (Dedik).”[25] Manaları da buna işaret etmektedir.

 

SORU: Zikir esnasında bazı Sufi ve Dervişlerde meydana gelen vücudun taş gibi kas katı kesilmesi, demir gibi soğuk hale gelmesini yasaklayan bir Hadis-i Şerif ya da bir sünnet var mıdır? Böyle bir halde bulunan kimsenin boğazlanmasına ve cesedinin üzerine direkler atılmasına ve sahibinin imanını tazelemesine işaret eden bir rivayet nakledilmiş midir?

CEVAP: Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’den böyle bir rivayetin nakledildiği doğru değildir. Hakk (CC) Hz.leri’ni zikrederken kendinden geçen bir kimsenin bu hali, yerilecek değil beğenilecek ve taktir edilecek bir haldir. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’e isnad edilen: “Zikrederek yürüyen dönen sonra Zikrin etkisiyle odun gibi kaskatı kesilerek yere düşen birini gördüğünde Hz Peygamber (SAV) onu boğazlayın. Onun imanını tazelediğini görmedikçe yerimden ayrılmayacağım.” Hadisi sahih değildir. Resulüllah (SAV) Efendimiz’e akla ve nakle aykırı, böyle bir ifadeyi yakıştıran yalancının cehaletine ve bilgisizliğine bir bakın. Hz Peygamber (SAV) Allah (CC) Hz.leri’ni zikir görevini ifa eden birini nasıl tekfir edebilir? Ümmetini ifaya çağırdığı ve teşvik ettiği bir hususu nasıl yasaklayabilir? “Ben insanlarla ‘La İlahe İllellah’ deyinceye kadar savaşla emredildim.” buyuran bir Peygamber (SAV), bu emrini yerine getiren bir kimseyi nasıl tekfir eder? Ve ondan nasıl imanını tazelemesini isteyebilir? Savaşta “La İlahe İllellah” diyen birini kılıç korkusuyla söylediği zannıyla öldüren Üsametübnü Zeyd’e (RA): “Onun göğsünü yardın mı? Nereden ve nasıl korkuya kapılarak söylediğine inandın?” diye karşı çıkan bir Peygembere (SAV) bu sözler nasıl isnad edilir? Allah (CC) Hz.leri’ne ve Resulü (SAV) Efendimiz’e, ahiret gününe inanan ve yalnzca O’nun (CC) Yüce adını zikreden birine nasıl layık görebilir? Bu durum hem akla hem de naklin ruhuna aykırıdır.[26]

 

SORU: “Üzerinde raksedilen hasır ve döşemede dönerek zikir meclisi akdedilen hasır ve döşeme yıkanmadıkça toprak kazınmadıkça üzerinde namaz olmaz, şeklinde” zikre karşı çıkanların fikirleri doğru mudur?

CEVAP: Bunlar asılsız ve mesnetsiz iddialardır. Kaldı ki, üzerinde namazın sıhhatine mani bir necaset bulunmayan ve içki içilen, zina edilen ve puta tapılan hasırlarda bile yıkanmasına lüzum kalmadan namaz kılmak caizdir. Üstünde zikredilen bir hasır ve toprak için ileri sürülen böyle bir iddia nasıl doğru kabul edilir?

 

SORU: Sufilerin arşın etrafında döne döne zikreden melekler gibi, dönerek ve ayakta yaptıkları zikir caiz ve helal midir?

CEVAP: Caiz ve helaldir.[27]

 

SORU: Sufîlerin ayakları üzerinde ve kendi istekleriyle döne döne yaptıkları zikir caiz midir?

CEVAP: Caizdir. Zira zikirde belirtilmiş bir şekil yoktur. Devran zikri ehline, helaldir. Doğruyu en iyi bilen Yüce Allah (CC) Hz.leri’dir.[28]

 

SORU: Tarikat erbablarının adetleri üzere halka halinde, zikretmeleri, camilerde musiki nağmeleriyle kaside, beyitler ve şiirler okumaları, zikrederken dönmeleri ve “Ya Abdulkadir Geylani (KSA), Ya Ahmederrufai (KSA) Şeyen Lillah” demeleri caiz midir?

CEVAP: Bunların hepsi de caizdir. Mescid-i Nebevi’de ve Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’in huzurunda Ka'b İbn'i Züheyr (RA) Hz.leri Banet Su'ad isimli meşhur, kasidesini musiki nağmeleri ile okuduğunda kendisine Hırka-i Sa'adet ihsan edilmiştir. Ayrıca Ca'feri Tayyar (RA) Hz.leri Hz Peygamber’in (SAV) huzurunda raks ettiği zaman azarlamamış ve bu hareketi sükut ile karşılanmıştır. Bu sebeple sema takdirle karşılanması lazım gelen bir harekettir. Yeryüzünde Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri’nin öyle kulları vardır ki, ayağa kalktıkları vakit, Allah (CC) Hz.leri’ni zikrederek kalkar. Onların bu maksatla yaptıkları, zikir halkalarını Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz Cennet Bahçelerine benzetmiştir.[29]

Mescidlerde ilahi okunmasına gelince İlham-ı İlahi ile okunan ve Asr-ı Saadet’te Sahabe-i Kiram’ın (RA) Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in huzurunda okunan kasideler gibi olursa caizdir. Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’in huzurunda mezkûr kaside okunurken Ashab’ına (RA) dinlemelerini işaret buyurması caiz olduğuna yeterli bir delildir. Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’in evlerinde bestelenmiş, ilahiler söylenmiş ve huzurunda deflerle musiki parçaları söylenmiştir.[30]

 

SORU: Kendinden geçip, def, ney gibi çalgı aletleri eşliğinde Sema ederek zikretmek caiz midir, yoksa haram mıdır?

CEVAP: İbadet ve zikretmek gibi sahih bir niyyetle yapılıyorsa caizdir. Çünkü, Fahr-i Alem (SAV) Efendimiz, Medine-i Münevvere’ye teşrif buyurdukları zaman, Medine halkı kendilerini karşılarken def ile beraber musiki nağmeleri ile karşılamışlardı.[31]

 

SORU: Def ney gibi aletler eşliğinde sema yapmak helal mi yoksa haram mıdır?

CEVAP: Semanın darbuka haricinde olan aletlerle yapılması caizdir. Keman saz ud ve ney gibi güzel ses veren aletlerin sesi ile bülbül sesi arasında bir fark yoktur.[32]

 

SORU: Sufiyye topluluğunun yaptıkları sema, raks ve kullandıkları defler helal midir, haram mıdır? Semanın helal olduğuna dair fetva veren kimse tekfir edilebilir mi, edilemez mi?

CEVAP: Ahireti hatırlatıcı duyguları harekete geçiren sema menduptur. Semanın ve sema edenlerin küfrüne fetva veren kimse büyük bir yanılgı içindedir. Hatta delalet ve küfr içine düşmekle karşı karşıyadır. Sahabelerin Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’in huzurunda raksetmelerini sükutla karışalanmış olması dikkate alınırsa bu raksın hükmü de aynıdır. Netice olarak: Def, sema raks ve musiki nağmeleriyle ilahi ve naatlar, kasideler okumak hayır ve iyiliğe sebep oluyorsa helal, aksi halde haramdır.[33]

Eğer raksın sebebi haram ise hükmü de haramdır. Sebebi mubah ise kendisi de mubah, iyi ve güzel bir sebep ise raks da iyi ve güzeldir. Sema da aynen böyledir. Sema kalbde olmayan bir şeyi harekete geçirmez. Bu sebeple raks ve sema Allah’a (CC) duyulan, sevgi ve şevkin kuşattığı mürid için mubahtır.[34]

Hz. Aişe (RA) anlatıyor: “Reselullah (SAV), benim yanımda iki cariye, Buas (savaşı ile ilgili hamâsi) türküler söylerken çıkageldi. Gidip yatağın üzerine yan üstü uzandı ve yüzünü de (aksi istikamete) çevirdi. Derken (babam) Hz. Ebu Bekr (RA) girdi. Derhal beni azarladı ve: ‘Resulullah’ın (SAV) hane-i saadetlerinde şeytan çalgısı ha!’ dedi. Bunun üzerine Reselullah (SAV), ona yönelip: ‘Bırak onları (söylesinler!)’ buyurdu. (Onlar sohbete dalıp, bizden) dikkatlerini çekince, ben cariyelere göz işareti yaptım, kalkıp gittiler.”

Hz. Aişe (RA) devamla der ki: “Bir bayram günüydü. Siyahiler, mescidde kılınç-kalkan oyunu oynuyorlardı. Ben mi Resulullah’tan (SAV) taleb etmiştim (bilemiyorum), yoksa o (kendiliğinden) mi ‘Seyretmek ester misin?’ buyurdular. Ben: ‘Tabii!’ dedim. Kalktı, beni geri tarafına aldı, yanağım yanağının üstünde olduğu halde durduk. ‘Ey Erfideoğulları göreyim sizi (oynayın)!’ diyordu. Ben usanınca(ya kadar böyle devam ettik. Usandığımı farkedince): ‘Yeter mi?’ buyurdular. Ben: ‘Evet!’ dedim. ‘Öyleyse git!’ dediler.”[35]

 

SORU: Fisk ve fücur bulunmayan bir düğünde veya sevinç günlerinde ve zikir meclislerinde zilsiz def çalınması caiz olduğu gibi, zil eşliğinde çalmak ve çalınırken de elleri birbirine vurmak caiz midir?

CEVAP: Caizdir. Hz Peygamber’in (SAV) huzurunda def zilsiz olarak çalındı iddiasında bulunan kimse, bunu isbat etmelidir.[36] El ayalarını ve avuç içlerini birbirine vurmak haram değildir. Sur'un üflemesini hatırlamak ve dinleyicileri ikaz için kös vurmak da böyledir. Zira nefhi sur ile aralarında bir benzerlik bulunmaktadır. Mezkur aletleri bu niyetle vurmak helal, aksi ise haramdır. Ameller ancak niyyet ve maksatlara göre değerlendirilir.[37]

 

SORU: Cenab-ı Hakk’ı (CC) yüksek sesle zikretmek ayakta, yürürken, çalışırken ve yatarken zikretmek caiz midir?

CEVAP: Caiz ve faziletli bir ibadettir. Bu hususta Yüce Allah (CC) Hz.leri Ayet-i Kerime’sinde bu hususa şöyle işaret etmektedir: “Sağ duyulular o kimselerdir ki, Allah’ı (CC) ayakta, otururken, yatarken her halükarda anarlar.”[38]

 

SORU: Sahibine güçlük veren diğer taat ve ibadetlerle meşgul olmak mı daha faziletli, yoksa Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin İsm-i Azam’ı olan Kelime-i Tevhid “La İlahe İllellah” ve benzeri Esma-i Hüsna’sından biriyle zikretmek mi daha faziletlidir ve her halükarda zikretmek caiz midir?

CEVAP: Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikretmek daha faziletlidir. “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikretmeyi ve O’nu (CC) çokça anmayı emreden Ayetlerden maksat, gerek namaz içinde ve gerekse namaz dışında Allah’ı (CC) zikretmek ise de, zikirlerin en faziletlisi, ‘La İlahe İllellah’ diyerek yapılan Kelime-i Tevhid zikridir” buyurulmuştur. Yani kalb huzuru ile Cenab-ı Hakk’ı (CC) hatırlamak ve bir an bile O’ndan (CC) gafil olmamaktır. Cenab-ı Hakk’a (CC) ancak zikir, fikir, huzur ve murakebe ile ulaşılabilir. Allah’a (CC) ulaştıran, en kestirme yol takva tasavvuf yoludur. İnananlara yapılması emredilen bu zikir, kitap, sünnet, icmai ümmet ve kıyasla sabittir.

 

SORU: Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’in zikir telkinini, sadece İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ne ve Ebubekir (RA) Hz.leri’ne mi inhisar etmiş, yoksa kendilerine, zikir telkin edilen başka Sahabi (RA) var mıdır?

CEVAP: Kalabalık bir sahabe topluluğuna zikir telkini yapıldığı sabit ve vakidir. Zira Hz. Peygamber (SAV) bir gurup sahabe ile evinde otururlarken Efendimiz (SAV): “İçinizde yabancı bir kimse varsa onu dışarı çıkarıp kapıyı kapatınız.” buyurduğunda biz içimizde yabancı birisinin olmadığını söyledik. Hücre-i Saadet’in kapısını kapatıp oturduktan sonra bir süre “La İlahe İllellah” diyerek, topluca ve yüksek sesle zikrettik.” şeklinde bir rivayeti, Ahmed İbni Hanbel (RA) Hz.leri rivayet etmiştir.

“Biz Resulüllah (SAV) Efendimiz’in huzurunda idik. O (SAV): “Aranızda hıristiyan, yahudi, ya da şeriatın esrarına vakıf olmayan yabancı bir kimse var mı?” deyince biz de: “Hayır! Yok ya Resulallah (SAV)!” dedik. Efendimiz (SAV) kapının kapatılmasını emretti. Ellerinizi kaldırın ve ‘La İlahe İllellah’ deyin.” buyurdu. Ellerimizi kaldırdık ve öylece bir süre Kelime-i Tevhid zikrini icra ettik. Resulüllah (SAV) Efendimiz ellerini indirince biz de indirdik. Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz zikrin sonunda: “Allah’ım (CC)! Sana hamdolsun. Muhakkak sen beni bu Kelime-i Tevhidin tebliği ile Peygamber olarak gönderdin. Onunla zikretmeyi bana emrettin ye bunun karşılığında da bana Cenneti vadettin. Asla sen verdiğin sözden caymazsın.” diye dua etti. Sonra da: “Size müjdeler olsun ki Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri hepinizi afvetti.” buyurdu.[39]

www.GAVSULAZAM.de


[1] Sahih-i Müslim

[2] Fetevayı Halili

[3] Fetevayi İbni Hacer. Bustanül Fıkh ve Feteva el-Hadika

[4] El-Ahzab S. A.41

[5] Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar. S.143 (Kadihan)

[6] Fetevayı Hayriyye Kitabu’l Hatar ve’l ibaha bölümü

[7] Fetevayı Halili; Hadis için bak: Taberani. Mucemü’l Kebir. 11. 368

[8] El-Maide S. A.5

[9] Büyük Şeyh İmam Allame Ebu’l-izz Ahmet El-A’cemi, EşŞafii El-Vefai El Ezheri; Tasavvuf Ve Tarikatlarla ilgili Fetvalar. S.98

[10] Fetevayı Ali Cemali; Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar. S.101

[11] Fetevayı Ali Cemali; Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar. S.102

[12] Al-i İmran S. A.191

[13] Havi-i Feteva isimli eser; Fetevayı Halili

[14] En-Nahl S. A.48

[15] Hafız Ebu Nu’aym Ahmed B. Abdullah İsfahani’nin İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ne ulaşan bir senetle riv.et.Had.Şer.

[16] El-Kalem S. A.35,36

[17] El-Casiye S. A.21

[18] Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar; Fetevayı Halili

[19] Enes Bin Malik (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.; En Yakın Yol. S.555

[20] İmam-ı Gazali (RA) Hz.leri’nin “İhya” adlı eserinde Sema bahsi

[21] İmam-ı Ahmed Bin Hanbel (RA) Hz.leri İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nden nakletti

[22] En Yakın Yol. S.558

[23] El-Bakara S. A.114

[24] İbni Hıbban (RA) Hz.leri’nden

[25] Sad S. A.41,42

[26] Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar. S.113

[27] Fetevayı Kemal Paşa; Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar. S.119

[28] Fetevayı Halili (Ebu’s-Suud)

[29] İmam-ı Gazali (RA) Hz.leri’nin İhya-u Ulumiddin adlı eseri; Allame Şeyh Hayreddin Er Remli’nin cevapları

[30] İhya-u Ulumiddin; Fetevayı Halili

[31] İhya-u Ulumiddin; Fetevayı Hayriyye

[32] İhya-u Ulumiddin

[33] Fetavayı Hayriyye; Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar. S.126

[34] İhya-u Ulumiddin

[35] Buhari, Iydeyn 2, 3, 25; Cihad 81, Menakıb 15, Menakıbu'l-Ensar 46, Nikah 82, 114; Müslim, Iydeyn 19, (892); Nesai, Iydeyn 35 - 36, (3, 195-197)

[36] İbni Hacer Şehadet Bölümü, Mültekat, Minel Hanefiyye, İkametü’ddin Hutam

[37] Reddül Muhtar Ale’d dürri’l muhtar fi Babi’l hatar.

[38] Al-i İmran S. A.191

[39] Munziri bu Had. Ahmed Bin Hanbel. Müsned Şeddad. B. Evz. (RA) Hz. riv.ed.Had.Şer.

 

İNDEX        ::        GAVSULAZAM        ::       ONİKİ İMAM        ::        SİLSİLE        ::         YOLUMUZ        ::        HOME

©2003-2004 GAVSULAZAM.de     Her Hakkı Mahfuzdur...