İrfan menbaı, zamanın şeyhi,
tabiinin ulularından, ittika zümresinin piri, Evliyaullah Fırkası defterinin
başta gelenlerinden, Ehli Velayet ve Kıble-i Erbab-ı, zâhid, muhaddis, fakîh ve müfessir. Hidayet Cenab-ı
Şeyh Hasan Basri (RA) Hz.leri Hicret-i Nebeviyye’nin 21. senesinde (M. 641)
Medine-i Münevvere’de doğmuştur. Adı “El-Hasan ibni Ebil Hasan Yesar
el-Basri”dir. Babası Ashab-ı Kiram’dan Zeyd bin Sabit’in kölesi Yesar’dir.
Annesinin adı Hayra’dır ve Peygamberimiz’in (SAV) zevcelerinden Hz. Ümmü
Seleme’nin (RA) azad edilmiş cariyesi idi. Oğulları Hasan Basri (RA) Hz.leri
doğunca azad edildikleri rivayet edilmiştir.
Ümmü Seleme’nin (RA) evine
gidip hizmetinde bulunan annesi, bu hizmetleri sırasında çocuğunu da yanında götürüyordu.
Bir iş için dışarı çıkınca yalnız kalan küçük Hasan’ı Ümmü Seleme (RA) annemiz
kucağına alarak bağrına basıp ona dua ediyor, hatta oyalamak için emzirdiği de
oluyordu. Ümmü Seleme (RA) annemiz ihtiyar olduğu halde sütü gelmiş, küçük
Hasan'da onun sütünü emmiştir. Böylece büyük bir berekete ve bu bereket
sebebiyle de nimetlere kavuşmuştur. Ayrıca Ümmü Seleme (RA) annemizin Hasan-ı
Basri (RA) Hz.leri hakkında şöyle dua ettiği rivayet edilir: “Yâ Rabbi (CC)! O’nu (RA) dinde fakîh kıl ve insanlara sevdir.“
Hasan Basri (RA) Hz.leri
Medine-i Münevvere'de bulunduğu sırada ilimde önemli olan Arapça'yı iyice
öğrendi. 12 yaşlarında iken Kur’an-ı Kerim’i ezberledi. Henüz 14 yaşında iken
hıfzını tamamlayan Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri, bu yaşlarda Basra’ya gitmiş ve
orada ilmi ve hitabeti ile büyük şöhret kazanmıştır.
Gayet edebi vaazlariyle Basra
halkını etkilemişti. Vaazlarında daima Allah (CC) korkusunu telkin ederdi.
Ahiret korkusu ile daima üzgündü. “Mümin, üzgün sabahlar, üzgün akşamlar .
Bundan başkasını yapamaz. Çünkü o iki korku arasındadır: Geçmiş olan ve Allah’ın
(CC) o hususta kendisine ne işlem yapacağını bilmediği bir günahla, başına ne
gibi tehlikelerin geleceğini bilmediği
bir ömür arasında.” derdi.
Bütün rivayetler, onun daima
ahiret tasasında olduğu konusunda birleşmektedir. Kur’an’dan bir ayet okusa
ağlardı. Dermiştir ki: “Vallahi, ey adem oğlu, eğer sen Kur’an okur, ona
inanırsan; bu dünyada üzüntün artacak, korkun şiddetlenecek, ağlaman çoğalacaktır!”.
Çocukluk günlerini Medine’de
geçirdiğinden sahabilerin yaşadığı zühd hayatı, Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri’nin
ruhuna sinmiştir. O havayı hiç unutmadı, bu zühd havasını Basra’ya götürdü. Basralılara
gerçek zühdün ne demek olduğunu öğretti: “Vallahi, yetmiş Bedir’liye yetiştim,
çoğu kez giydikleri sof idi. Eğer siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar
da sizin iyilerinizi görselerdi, ‘Bunların ahirette bir nasibi yok’ derlerdi.
Kötülerinizi görselerdi, ‘Bunlar hesap gününe inanmıyorlar’ derlerdi.” derdi.
Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri, o
derece hikmetli konuşurdu ki, İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri O’nun (RA) hakkında:
“Sözü Peygamber’in (SAV) sözüne benziyor” demişti. O derece kuvvetli bir
hitabet gücüne sahipti ki, kendine öz üslubiyle “Nereye gidiyorsunuz?” demesi,
dinleyenleri ağlatmaya kafi gelirdi. Gözü yaşlı olarak onu dinleyenler,
yanından çıkarlarken artık dünyayı tamamen unutmuş, ölümden başka herşeyi
kafalarında silmiş olurlardı. Üzerinde durduğu tek konu, Allah (CC) korkusu ve
ölüm endişesi idi.
Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri’nin
iki meclisi vardı. Biri evde, biri camide idi. Evdeki özel meclisi idi. Burada
yakın dostları ile oturur, zühd ve batın ilimler üzerinde konuşurlardı. Özel
meclisine devam edenler için : “Kardeşlerimiz, bize ailemizden, karımızdan ve
çocuklarımızdan daha sevgilidir. Çünkü ailemiz bize dünyayı hatırlatıyor,
kardeşlerimiz ise bize ahireti hatırlatıyor” demiştir.
Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri’nin
en son vefât edenleriyle birlikte üç yüz Sahâbe (RA) ile görüstügü rivâyet
edilir. Bu bakimdan tâbiînin önde gelenlerinden olup ilim ve fazileti, zühd ve
takvâsi ile meshurdur. Ebû Tâlib Mekkî, Hasan-i Basri (RA) Hz.leri’nin tasavvuf
yolunda imamlari oldugunu söylemistir. Enes b. Mâlik (RA), kendisine bir mesele
soruldugunda, onun Hasan-i Basri (RA) Hz.leri’ne ye de sorulmasini, onun derin
ilim sahibi oldugunu söylerdi.
Hasan-ı
Basri (RA) Hz.leri 15-16 yaşlarına gelince eşi bulunmaz
bir alimdir artık. Bir gün kürsüdeyken kapıdan
bir yabancı girer. Hasan-ı Basri (RA) Hz.lerimescidin nurlandığını hisseder. Bu
ne heybettir Ya Rabbi (CC), bu ne güzelliktir... Yoksa bu zat... Evet,
yanılmadığını anlar. Meçhul misafir Hazret-i İmam-ı Ali’nin (KV) ta kendisidir.
Hasan-i Basri (RA) Hz.leri, Hazret-i Ömer (RA) ve Hazret-i Osman’dan (RA)sonra
“ilim şehrinin kapısı” ile şereflenir. Hazreti İmam-ı Ali (KV) Efendimiz, bu
genç vaizi çok sever. Kimseye yapmadığını yapar, ona tasavvuf ile ilgili
sırları fısıldar. Dahası nurlu elleri ile bir “icazet” yazar ve talipleri
yetiştirmekle vazifelendirir. İşte tasavvufta hilafetnâme (izin belgesi) verme
usülü Hazret-i İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nden kalma bir gelenektir.
O günden sonra Hasan-ı Basri’nin
hizmeti büyük olur. İnsanlar fevç fevç sohbetine gelirler. Talebeleri ülkeler
beldeler ötesini nurlandırırlar ki bunların arasında Malik bin dinar (RA),
Utbe-i Gulâm (RA), Ebû Haşim-i Mekki (RA), Habib-i Acemi (RA) gibi pırlantalar
vardır. Bu yol ölümünden sonra da devam eder İbrahim Edhem ve Mûiniddin-i Çeşti
gibi zirveler halkaya eklenirler.
www.GAVSULAZAM.de
|
|
Hayatı
Tarikatı Telkin Alması
Vefatı
Menkibeleri
Hikmetli Sözleri
SİLSİLE-İ
KADİRİYYE |
Hasan-i Basri (RA)
Habib-i Acemi (RA)
Davud-i Tai (RA)
Maruf-i Kerhi (RA)
Seriyyi Sekati (RA)
Cüneyd-i Behre
(RA)
Ebubekir Şibli (RA)
Abdulvahid Et-Temimi (RA)
Ebu'l Ferec Mehmet (RA)
Aliyy-el Hokkeri (RA)
Said Mubarek Mahzumi (RA)
Abdulkadir-i Geylani
(KSA)
|
|