Cüneyd-i Behre(Bağdadı RA) Hz.leri'nin Bazi Menkibeleri      CÜNEYD-İ BEHRE (RA)  

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri otuz sene cemaatle namazda ilk tekbiri kaçırmadı. Namazda kalbine dünya düşüncesi gelse, O (RA) , namazı tekrar kılardı. Daima Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’ni hatırlardı. Her gün dört yüz rekat namaz kılardı, otuz yıl yatsı namazından sonra hiç uyumadan ibadetle meşgul oldu.

..........................................

 

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri yedi yaşında iken, babasını ağlıyor gördü. Sebebini sordu: “Zekat olarak dayın Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri’ne bir kaç gümüş göndermiştim, almamış. Kıymetli ömrümü, Allah (CC) Hz.leri’nin sevdiklerinin almadığı gümüşler için geçirmiş olduğuma ağlıyorum” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Babacığım parayı ver ben götüreyim.” deyip dayısının evine gitti. Kapıyı çaldı, dayısı kim olduğunu sorunca: “Ben Cüneyd’im dayıcığım. Babamın zekatını al.” dedi. Dayısı: “Almam.” Deyince Cüneyd-i Behre (RA) Hz.ler:i: “Adl edip babama emreden ve ihsan edip seni serbest bırakan Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin rızası için al.” dedi. Dayısı: “Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri babana ne emretti ve bana ne ihsan etti?” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Babamı zengin yapıp zekat vermesini emretmekle adalet eyledi. Seni de fakir yapıp zekatı kabul edip etmemekle serbest bırakıp ihsan eyledi.” dedi. Bu söz Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri’nin hoşuna gitti ve: “Oğlum zekatı kabul etmeden önce seni kabul ettim.” dedi. Kapıyı açıp parayı aldı.

..........................................

 

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri, yedi yaşındayken dayısı ve aynı zamanda üstadı olan Seriyyi sekati (RA) Hz.leri tarafından Hacca götürüldü. Mescid-i Haram’da dörtyüz büyük zat şükrü tarif ediyorlardı. Neticede dört yüz ayrı izah meydana geldi. Hepsi tarif ve izahı yetersiz buldular. Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri, Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’ne: “Sen de bir şeyler söyle.” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Şükür, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin ihsan ettiği nimet ile O’na (CC) isyan etmemek, O’na (CC) isyan için ihsan ettiği nimeti sermaye olarak kullanmamaktır.” buyurdu. Orada bulunanların hepsi de: “Seni tebrik ederiz. Maksadı güzel şekilde ifade ettin. Bu ancak böyle tarif edilebilirdi.” dediler. Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri: “Yavrum, öyle anlıyorum ki, senin lisanın doğru ve kuvvetli olacak, güzel söyleyebilmek hali sana nereden geliyor?” diye sorunca Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Sizin sohbetlerinizde bulunmakla efendim.” dedi.

..........................................

 

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri dervişleri ile otururken bir kimse geldi ve bir miktar para bıraktı. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Başka paran var mı?” diye sordu. O kimse: “Evet param var.” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Çok paran olmasını ister misin?” diye sordu. O kimse de: “Evet isterim.” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Bıraktığın paralara senin ihtiyacın var, biz paramız olsun istemiyoruz.” buyurdu.

..........................................

 

Bir zaman Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Tabib çağırdılar, tabib hıristiyan idi. “Gözlerinize su değdirmeyeceksiniz.” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Su değdirmezsem nasıl abdest alırım?” deyince, Tabip: “Gözleriniz size lâzım ise su değdirmeyeceksiniz.” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri abdest alıp namaz kıldı ve uyudu. Uyandığında gözlerinde ağrı kalmamıştı. O anda bir ses: “Ya Cüneyd (RA)! Sen bizim için gözlerini feda ettiğin için biz de senden o ağrıyı giderdik.” diyordu. Hıristiyan tabip tekrar geldi baktı ki gözler iyi olmuş, hayret edip: “Nasıl iyi oldu?” diye sordu. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri olanları anlatınca, hıristiyan tabip, Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin elini öpüp iman etti ve: “Esas ağrıyan göz sizin değil bizim gözlerimiz imiş.” dedi.

..........................................

 

Salihlerden bir zat rüyasında Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’i gördü. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri de yanlarında idi. Biri gelip Peygamber (SAV) Efendimiz’e bir sual sordu. Peygamber (SAV) Efendimiz: “Bunun cevabını Cüneyd’den iste. O cevap versin.” buyurdular. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Ya Resûlüllah (SAV)! Sizin mübarek huzurunuzda nasıl konuşabilirim?” deyince, Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz: “Diğer Peygamberlerden her biri ümmetlerinin tamamı için ne kadar öğünüyorlarsa, ben de Cüneyd (RA) ile o kadar öğünürüm.” buyurdular.

..........................................

 

Zengin bir kimse vardı. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin huzuruna gelip tövbe etti ve dervişliğe kabulünü istedi. Malını fakirlere dağıttı. Bin altını kaldı. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Bu bin altını dicle nehrine at.” buyurdu. O kimse altınları birer birer nehre attı. Döndüğünde Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri kendisine heybetle bakıp: “Niçin hepsini birden atmadın da birer birer sayarak attın, demek hala gönlünde onlara muhabbet var.” buyurdu. Bir müddet kendisini sohbetlere kabul etmedi. Sonunda o kimse buna da tövbe edip nihayet dervişliğe kabul edildi.

..........................................

 

Büyüklerden bir zat Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin yanına gelmişti. Şeytanın O’nun (RA) yanından hızla kaçmakta olduğunu gördü. O kimse Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin yanına yaklaşınca, çok öfkelenmiş olduğunu anlayıp sordu: “Ey Cüneyd (RA)! Biz biliyoruz ki, insan öfkelenince şeytan ona yaklaşır, fakat görüyorum ki öfkelenmiş olduğunuz halde şeytan sizden kaçıyor. Bunun hikmeti nedir?” Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri cevabında: “Sen bilmez misin ki, biz kendi nefsimiz için kızmayız. Başkaları nefisleri için kızarlar. Bunun için de şeytan kendilerine musallat olur. Bizim kızmamız hep Allah (CC) Hz.leri için olduğundan şeytan bizden kızdığımız zaman kaçtığı gibi, başka bir zaman kaçmaz.” buyurdu.

..........................................

 

Mel'un şeytan bir üstadın hizmetçisi kılığında Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin yanına gelip “Efendim size hizmet etmekle şereflenmek istiyorum, feyiz ve bereketlerinizden istifade etmek arzusuyla geldim, lütfen kabul buyurunuz” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri kabul etti ve şeytan yirmi sene kendisine hizmet etti, ama bir kere olsun vesvese veremedi. Nihayet ümidini kesip bir gün: “Ey üstadım siz beni tanımıyor musunuz?” diye sordu. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Ben seni ilk geldiğin gün tanımıştım, sen iblissin.” dedi. Şeytan: “Ey Eba Kasım. Ben senin kadar yüksek makam ve derecelere kavuşmuş olan bir zat daha tanımıyorum.” dedi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri buyurdu ki: “Ey mel’un, hemen defol git. Şimdi de beni kendimi beğenme (ucub) gibi bir duruma düşürmek ve beni mahvetmek arzusundasın değil mi? Bu çirkin maksadına kavuşamayacaksın, haydi defol.”

..........................................

 

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin dervişlerinden biri şeytanın vesvesesine kapılıp: “Artık kemale erdim. Sohbete devam etmeme lüzum kalmadı.” deyip bir yere çekildi. Benlik ve gururundan dolayı şeytani bir rüya gördü. Rüyasında, bağlık bahçelik içinde güzel nehirler ve lezzetli yemekler yediğini gördü. Bu rüyayı hakikat zannedip kibiri daha da arttı. Bu halini arkadaşlarına anlattı. Onlar da Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’ne arzettiklerinde, Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri çok üzüldü ve anlatılan dervişin yanına gitti. Baktı ki, şeytan aldatmış. Ona: “seni bu gece cennete götürürlerse, cennete vardığında üç defa (La Havle) oku.” buyurdu. Dervişi rüyasında yine cennete götürdüklerinde (La Havle) okudu. Gördüklerini ve kendisinde hasıl olan şeytani hallerin hepsini unuttu. Bir anda pislik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü. Uyandığında gördüklerini hatırladı ve hatasını anladı. Çok pişman olup tövbe etti ve efendisi Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin elini öptü. Sohbetlere devam edip dervişler arasındaki yerini aldı.

Hz. Cüneyd buyurdu ki: “Herkese bir Mürşid-i Kâmil lazımdır. Aksi halde mel’un şeytan gelip kendisine musallat olur ve insan –Allah (CC) korusun– ona tabi olur.”

..........................................

 

Bir gün sohbetinde bulunanlardan biri kendisini imtihan için yanına geldi, bir sual sordu. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Bu suale söz ile mi, yoksa manevi olarak mı cevap verelim?” dedi. O kimse: “İki şekilde de cevap ver.” deyince, Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Keşke kendi kendini deneseydin. O zaman beni denemeye lüzum görmezdin. Manevi cevap istiyorsan şöyledir ki, sen böyle yapmakla bizim yolumuzdan ayrıldın. Bilmez misin ki, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin dostlarını tecrübe etmeye ve yaralamaya senin gücün yetmez.” buyurdu. O kimse pişman olup tevbe etti. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri merhamet etti. O kimsenin hali düzeldi. Hazretin hakiki dervişi oldu.

..........................................

 

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin çok sevdiği bir dervişi vardı. Diğer dervişler onu kıskanırlardı. Bu hal Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’ne malum oldu. Dervişlerin eline birer kuş verdi ve buyurdu ki: “Her biriniz bu kuşları kimse görmedik bir yerde boğazlayıp getirsin.” Hepsid e kendilerine verilen kuşları aldılar, varıp ıssız bir mahalde boğazlayıp getirdiler. Yalnız o derviş boğazlamadan getirdi. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri ona: “Niçin boğazlamadın?” diye sordu. Derviş: “Efendim! Siz kuşları kimse görmedik bir yerde boğazlayın demiştiniz. Issız bir yer bulamadım. Her yeri Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.’leri görüyor.” deyince Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri buyurdu ki: “Arkadaşınızın ferasetini gördünüz mü?” Dervişlerin hepsi de tövbe ettiler ve boyunlarını büküp, efendilerinden affedilmelerini dilediler.

..........................................

 

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’ne birisi: “Nefsin hastalığına ilaç yok mudur?” diye sorunca Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri: “Nefsin ilacı, isteklerine muhalefet etmektir.” buyurdu. Bunun için o kimse kendi kendine: “Ey ahmak nefsim, bunu ben sana kaç defa söyledim. Ama sen Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nden duymayınca inanmadın.” dedi.

..........................................

 

Bir gün Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri’ne sordular: “Derecesi efendisinin derecesinden yüksek olan talebe var mıdır?” Buyurdu ki: “Evet vardır. Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’nin derecesi benden yüksektir.”

..........................................

 

Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’ne sordular: “Hiç ibadet yapmadan karşılıksız olarak Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin lütfuna kavuşmak mümkün müdür?” Cevabında buyurdu ki: “Zaten bütün nimetler iyilikler, hep Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin lütfudur. Bu kadar aciz ve zavallı olan insanların yaptıkları ibadet ve taatlerin, O’nun (CC)  lütfü olan nimetlere karşılık olması ne mümkündür.”

..........................................

 

Bir kimse Cüneyd-i Bağdadi (RA) Hz.leri’ne gelerek: “Bu zaman da hakiki kardeşlikler azaldı. Nerede o Allah için yapılan kardeşlikler?” deyince Cüneyd-i Bağdadi (RA) Hz.leri: “Eğer senin sıkıntılarına katlanacak, ihtiyaçlarını giderecek birini arıyorsan, bu zamanda öyle bir kardeşi (arkadaşı) bulamazsın. Ama, kendisine Allah (CC) için yardım edeceğin, sıkıntılarına Allah (CC) rızası için katlanacağın bir kardeşlek istiyorsan böyleleri çoktur.” buyurdu.

..........................................

 

Birisi Cüneyd-i Behre (RA) Hz.leri’ne gelir sorar: “Ihlâsı kimden öğrendiniz?” O’da (RA): “Mekke-i Mükerreme’de harçlıksız kalmıştım. Basra’dan para bekliyordum ama gelmemişti. Saçım sakalım çok uzamıştı. Bir berbere girdim. ‘Peşin peşin söyliyeyim param yok.’ dedim, “Allah (CC) rızası için saçlarımı düzeltebilir misin?’ Berber o anda mevki sahibi birini traş etmekteydi. Onu bırakıp bana başladı. Adam itiraz etti. Berber ‘Kusura bakmayınız efendim.’ dedi, ‘sizi ücreti mukabilinde traş ediyorum. Ama bu genç Allah (CC) rızası için istedi.’ Berber dahasını da yaptı, bana harçlık verdi. Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Ona bir kese altın götürdüm. ‘Asla alamam’ dedi, ‘Inan Allah’ın (CC) rızası, daha değerli’.”

 

www.GAVSULAZAM.de

 

 

 

  Hayatı

  Tarikatı Telkin Alması

  Vefatı

  Menkibeleri

  Hikmetli Sözleri

 

 

  SİLSİLE-İ KADİRİYYE

 

 

  Hasan-i Basri (RA)
  Habib-i Acemi (RA)
  Davud-i Tai (RA)
  Maruf-i Kerhi (RA)

  Seriyyi Sekati (RA)
  Cüneyd-i Behre (RA)

  Ebubekir Şibli (RA)
  Abdulvahid Et-Temimi (RA)

  Ebu'l Ferec Mehmet (RA)
  Aliyy-el Hokkeri (RA)

  Said Mubarek Mahzumi (RA)

  Abdulkadir-i Geylani (KSA)

 

 

 

 

 

 

 

 

©2003-04 Gavsulazam.de Her Hakkı Mahfuzdur.