GURUR-GURURLANMA

Büyüklenme, kibir, ucub... Hakkı çiğneyen, insanları küçük gören kişinin hali...

Kendini yüksek ve degerli tutan... Kendini baskalarindan üstün; baskasini ise asagi görme hastaligi. Övünme, seref anlamlarinda da kullanilir.


Kibir, kişinin kendisinde bulunan ilim, mevki ve doğruluk gibi hususiyetleri başkasından üstün görmesidir. Bu, Allah’ın (CC) kızgınlığına, insanların hoşnutsuzluğuna sebep olduğu için sahibini felakete götüren bir hastalıktır.[1]

 

İnsan ruhunun arındırılması gereken kötülüklerden biri olan kibir, Rağıbu’l-İsfahani’ye (Ö. 503/1109) göre, “Kendini beğenen insanın,bu isteğini nefsine tahsis ederek, kendini başkalarından daha büyük görmesidir.”[2] Kibir, tekebbür ve istikbar birbirine yakın manada kullanılmışlardır.

 

İmam-ı Birgivi (RA) (Ö. 981/1573) kibir için, “Kalbin hastalıklarındandır; kendini yüksekte görerek, karşısındakinin üstünde saymaktır; zıddı zaaftır.”[3] demiş, bazı ayeti kerimelerle kibri tanıtmaya çalışmıştır.

 

Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah (CC) Hz.leri şöyle buyurdu: ‘Büyüklük ve azamet örtümdür. Bu bakımdan bunlardan biriyle kim bana nizaya kalkışırsa, onu ateşe atarım’.”[4]

 

Allah’ın (CC) Resulu (SAV) yüce mertebesinde tevazu  yönünden insanların en ileride olanıydı.

 

Abdullah İbn Amr şöyle dedi: “Resulullah’ın (SAV), kızıl bir devenin sırtında cemrelere taş attığını, önünde herhangi bir kimsenin dövülüp kovulduğunu ve ‘yol açınız, yol açınız’ denildiğini görmedim.”

 

Resulullah (SAV) hastaları ziyaret eder, cenazelerin arkasında gider, kölelerin davetine icabet ederdi. Ayakkabılarını bizzat pençeler, elbisesini yamalar, aile efradıyla beraber evinde onların ihtiyaçlarına koşardı.

 

Bir gün huzuru saadetine bir adamcağız getirildi. Adam Resulullah’ın (SAV) heybetinden tirtir titremeye başladı. Efendimiz (SAV) o adama: “Canını sıkma! Ben padişah değilim. Ben ancak Kureyş soyundan gelen ve kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.” diyerek o kişiyi teskin etti.

 

Aişe validemiz (RA): “Ey Allah’ın (CC) Resulü (SAV)! Allah (CC) benim canımı sana feda etsin: Yaslanarak ye; çünkü yaslanarak yersen senin için daha kolay olur.’ deyince, bu ısrarına bir karşılık olarak Resulullah (SAV), alnı yere değercesine mübarek başını eğdi ve sonra şöyle dedi: ‘Hayır, ben kölenin yediği gibi yer ve kölenin oturduğu gibi otururum’.”

 

BÜYÜKLENME ÜÇ KISIMDIR:

 

a) Cehalet ve azgınlıktan ötürü bazı kulların kendilerini Allah’tan (CC) büyük görmeleri;

 

b) Peygamber’e (SAV) karşı, O’nun (SAV) buyruklarını küçümsemek, O’nu (SAV) alelade biri olarak görmek, prensiplerini hafife almak;

 

c) Etrafında bulunan insanları küçük görüp, kendini büyük görmek.

 

İnsan ruhunu çeşitli tezahürleriyle körelten zararlarına Kur’an-ı Kerim’in genişçe bir açıdan baktığı kibir, maddi hayatta zararın ve kaybın sebebidir. Kibir örneklerinde gördüğümüz gibi büyüklenenler henüz dünyada iken, hareketlerinin cezasını çekerek helak olmuşlardır. Şu da var ki ilahi yardım inananların imdadına yetişti ve Huneyn’de küffara karşı galip geldiler. Büyüklenmenin manevi zarar ve kötülükleri, ceza ve azap şeklinde tecelli edecektir.

 

Şüphesiz kibirlenme insanlığı yokluğa iter. Onun giderilmesi gerekir; fakat bu kuru temenni ile değil, manevi ilaçla ve kibir ağacını kalpten söküp atacak vasıtaları kullanmakla mümkündür. Bu da iki şekilde olur:

 

a) Asıl ilaç; ilim ve ameldir. Şifa, bu ikisinin birleşmesiyledir. İlim, kişinin kendisini ve Allah’ını bilmesidir. Kibrin giderilmesi için bu yeterlidir. Kişi bildiği zaman bu var olan kainat içindeki payını; Allah’ını (CC) bildiği zaman kibrin ve azametin onun hakkı olduğunu anlar.

 

b) Nesep, güzellik, mal, ilim vb. gibi büyüklenmeye iten sebeplerin gelipgeçici olduğunu düşünerek kendisini bu beladan kurtarmaya çalışmak.

 

Hulasa; gurur ve kibir salih ve muttaki bir müslümanda bulunmaması gereken; tevhid ehline yakışmayan en kötü huylardandır.[5]

www.GAVSUALAZAM.de


[1] et-Tac, V, 31

[2] Rağıbu’l-Isfahani, elMüfredat, s. 421

[3] Birgivi, etTarikatü’l-Muhammediyye, s. 68 vd.

[4] Ebu Davud Libas, 25; İbn Mace, Zühd, 16; Ahmed b. Hanbel, II, 248

[5] Şamil İslam Ansiklopedisi

© 2003-2004   www.Gavsulazam.de   Her Hakki Mahfuzdur.