FİTNE ÇIKARMAK

İnsanları sıkıntıya, belaya düşürmek, ihtilale sebep olmak, fitne çıkarmaktır...

Hadis-i Şerifde, "Fitne uykudadır. Bunu uyandırana Allah (cc) lanet etsin!" buyruldu. İnsanları hükümete karşı, kanunlara karşı isyana teşvik etmek, fitne olur. Fitne çıkarmak haramdır. Haksız yere adam öldürmekten daha büyük günahtır.


Zalim olan hükümete karşı isyan etmek de haramdır. Mazlumlar isyan ederse, bunlara yardım etmek de haramdır. İsyan etmenin zararı, günahı, zulmün zararından ve günahından daha çoktur.

 

İmamın, sünnet olan miktardan fazla okuyarak namazı uzatması da, fitne çıkarmaktır. Cemaatin hepsi razı olursa, fitne olmaz, caiz olur. Vaizlerin, din adamlarının, cemaatin anlayamayacakları şeyleri söylemeleri ve yazmaları da, fitne olur. Herkese, anlayabileceği kadar söylemelidir. Müslümanlara yapamayacakları ibadetleri emr etmemelidir. Zaif kavi olsa bile, yapabileceklerini söylemelidir. Emr-i maruf yaparken de fitne çıkarmamaya dikkat etmek lazımdır. Emr-i maruf yaparken, kendini tehlikeye sokmak, emr olunmadı. Dine ve başkalarına zarar vererek, dünya fitnesine de, sebeb olmamalıdır. Kendine dünyevi zararı dokunacak emr-i marufu yapmak caiz olur, cihad olur. Sabr edemeyecekse, bunu da, yapmamalıdır. Fitne zamanında evinden çıkmamalı, kimse ile görüşmemelidir. Fitneye yakalanınca, sabr etmelidir.

 

İmam-ı Rabbani (CC) ikinci cildin altmışsekizinci mektubunda buyuruyor ki: “Sevgili yavrum! Tekrar tekrar yazıyorum ki, şimdi, günahlarımıza tevbe edecek, Allah’ımızdan (CC) af dileyecek zemandayız. Fitnelerin çoğaldığı bu zamanda, eve kapanıp, kimse ile görüşmemelidir. Fitneler, nerdeyse yağmur gibi yağarak, heryeri kaplayacak.

 

Hadis-i şerifde buyuruldu ki, “Kıyamet kopmadan evvel, her yeri fitneler kaplıyacak. Fitnelerin zulmeti, ortalığı karanlık gece gibi yapacak. O zaman, evinden mümin olarak çıkan kimse, akşam kafir olarak evine dönecek. Akşam mümin olarak evine gelen, sabah kafir olarak kalkacak. O zaman oturmak, ayakta kalmaktan hayrlıdır. Yürüyen, koşandan daha iyidir. O zaman oklarınızı kırınız! Yaylarınızı kesiniz. Kılınclarınızı taşa çalınız! O zaman, evinize birisi gelince, adem nebinin iki oğlundan iyisi gibi olsun!” Eshab-ı Kiram (RA), bunu işitince, “O zamanda bulunacak müslümanlara ne yapmayı emr edersiniz?” dediler. Cevabında, “Evinizin eşyası olunuz!” Bir rivayetde, “Öyle fitne zamanında, evinizden dışarı çıkmayınız!” buyurdu.[1]

 

“Tezkire-i Kurtubi” muhtasarında diyor ki: Hadis-i şerifde, “Fitne çıkarmayınız! Söz ile çıkarılan fitne, kılınç ile olan fitne gibidir. Zalimlere, facirlere milleti çekişdirmekten, yalan ve iftira söylemekten hasıl olan fitne, kılınç ile yapılan fitneden daha zararlıdır” buyuruldu.

 

Alimlerin hemen hemen hepsi, sozbirliği ile bildiriyorlar ki, malını, canını kurtarmak zorunda kalanın da,  isyan etmemesi,  hükümete,  kanunlara karşı gelmemesi lazımdır. Çünki, zalim olan hükümete karşı sabr etmeği hadis-i şerifler emr etmektedir.

 

Resulullah’ın (SAV), (Allâhümme innî es’elüke fi’lel hayrât ve terkel münkerât ve hubb el mesâkîn ve izâ eradte fitneten fî kavmi fe teveffenî gayre meftûn” duasını okuduğunu İmam-ı Muhammed (RA) bildiriyor. Bu dua, “Ya Rabbi (CC)! Bana hayrlı işler yapmak, çirkin şeyleri terk etmek ve fakirleri sevmek nasib eyle! Kavmim arasında fitne çıkarmak istediğin zaman, fitneye karışmadan canımı al!” demektir. İmam-ı Kurtubi (RA) diyor ki, bu hadis-i şerif, fitneden sakınmak, ona karışmamak lazım olduğunu, fitneye karışmaktansa, ölmenin hayırlı olacağını açıkça göstermektedir.

 

“Mişkat”daki hadis-i şeriflerde buyuruyor ki, “Fitne zamanında, müslümanlara ve onların reislerine tabi olunuz. Hak yolda olan yoksa, fitneciler, isyancılar arasına karışmayınız! Ölünceye kadar, fitneye katılmayınız!” “Fitne zamanında, hükümetinize tabi olunuz. Size zulm etse, mallarınızı alsa da, ona itaat ediniz!” “Fitne zamanında, islamiyyete sarılınız. Kendinizi kurtarınız. Başkalarına akıl vermeyiniz! Evinizden dışarı çıkmayınız. Dilinizi tutunuz!” “Fitne zamanında, çok kimse öldürülür. Onların arasına karışmıyan kurtulur.” “Fitnecilere karışmıyan, saadete kavuşur. Fitneye yakalanıp, sabr eden de, saadete kavuşur.” “Allah-ü Teala (CC), Kıyamet günü, bir kuluna soracak: ‘Günah işlayeni gördüğün zaman, niçin mani olmadın.’ diyecek. O kul, ‘onun zararından, düşmanlık yapmasından korktum ve Senin afv ve mağfiretine güvendim.’ diyecek.” Bu hadis-i şerif, düşmanın kuvvetli olduğu zamanlarda, emr-i marufu ve nehy-i münkeri terk etmek caiz olacağını göstermektedir.

 

“Şiratül-islam” şerhinde diyor ki, farzın yapılmasını, haramdan sakınılmasını emr etmek, farz-ı kifayedir. Sünnetin yapılmasını emr, mekruhtan nehy, men etmek, sünnettir. Haram işlemekte olan, el ile men edilmez. Söz ile men edilir. Yani, kötülüğü, zararı anlatılır. Haram işlemeye hazırlanan, el ile men edilir. Söz ile, el ile nehy ederken, fitne, zarar çıkarmamak lazımdır. Nehyin faideli olacağını önceden bilmek lazımdır. Zann-ı galib, yani çok zan etmek de, bilmek demektir. Hubb-u fillah, buğd-u fillah olmayınca, yapılan ibadetlerin faidesi olmaz. Emr-i maruf özürsüz terk edilirse, dualar kabul olmaz. Hayır ve bereket kalmaz. Cihatta ve müşkül işlerde zafer nasib olmaz. Gizli işlenen günah, bunu işleyene zarar verir. Açıkça işlenirse, herkese zararı dokunur. Bir kimsenin kötülemesi ile, bir insanı kötü bilmemelidir. Bir kimsenin kötülemesi gıybet olur. Bunu dinlemek de haram olur.

 

Bir insanın fasık olduğu, iki adil şahidin, bunun bir münker işlediğini gördüklerini bildirmeleri ile veya kendi tecribesi ile anlaşılır. Günah işleyeni görüp de, gücü, kudreti olduğu halde, nehy etmemek, “Müdahene” olur. Müdahene edenlerin, kabrden maymun ve hınzır şeklinde kalkacakları, hadis-i şerifde bildirilmişdir.

 

Emr-i maruf yapanı, arkadaşları sevmez. Müdahene yapanı severler. Zalim olan hükümet adamlarına söz ile emr-i maruf yapmak, cihadın en kıymetlisidir. Nasihat vermeye gücü yetmezse, kalbi ile red etmek de cihad olur. Devlet adamları el ile, alimler söz ile, diğer müslümanlar kalb ile emr-i maruf yapar. Emr-i marufu Allah (CC) rızası için yapmak ve söylediğinin kitabtan vesikasını bilmek ve fitneye sebeb olmamak lazımdır. Sözünün faidesi olmayacağını ve fitne çıkmasına sebeb olacağını bilen kimsenin emr-i maruf yapması vacib olmaz. Hatta, bazan haram olur. Böyle zamanda, fitneye sebeb olmamak için, evinden çıkmamalıdır. [Yani, fitnecilerin arasına karışmamalıdır.] Fitne çıkarsa veya hükümet zulm yapar, fesad çıkarırsa, o şehrden, beldeden hicret etmek lazım olur. Hicret mümkün iken, hükümetin ikrah etmesi, zorlaması, günah işlemek için özür olmaz. Hicret mümkün olmazsa, bir kenara çekilmeli, kimseye karışmamalıdır. Sözünün faidesi olmayacağını ve fitne çıkacağını bilirse, emr-i maruf yapmak vacib olmaz, müstehab olur.

 

Sözünün faideli olacağını, fakat fitneye sebeb olacağını da bilirse, yine vacib olmaz. Fitne, dövülmek gibi küçük ise, müstehab olur. Fitne büyük ve tehlikeli ise, emr-i maruf yapması haram olur. Emr-i marufu yumuşak yapmak vacibdir. Sertlik, fitneye sebeb olur. Müslümana ve zimmi kafire karşı, silah ile işaret etmemeli, bunlara da, zulm, işkence yapmamalıdır.

www.GAVSUALAZAM.de


[1] Bu Hadis-i Şerif, Ebu Davud’da ve Tirmizi’de mevcuttur.


© 2003-2004   www.Gavsulazam.de   Her Hakki Mahfuzdur.