DEDİ-KODU: CAİZ OLDUĞU YERLER

Bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı bir söz söylemek, çekiştirmek...

Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, başka bir deyimle, kendiimze söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmamız anlamına gelir. Halk arasında dedi-kodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılır..


Ey saadet yolunun yılmaz yolcusu!... Şunu iyi bil ki şu beş yerde gıybet etmek caizdir:

 

a) Hakim huzurunda haksızlığa uğrayan bir kimsenin kendisine haksızlık edenin aleyhinde konuşması caizdir. Çünkü burada bir zulmu, bir haksızlığı ortadan kaldırmak söz konusudur. Fakat mahkeme ve hakimden başkasına bir başkasının aleyhinde konuşmak asla doğru değildir.

 

b) Savcı ve tahkikat memurlarına: Herhangi biri hakkında bilgi soran savcı ve tahkikat memurlarına o kimsenin kötülüğüne konuşmak caizdir. Nitekim Ebu Süfyanın karısı bir gün Hz. Peygamber’e (SAV) gelerek kocası aleyhinde, “Ey Allah’ın (CC) elçisi (SAV)!... Ebu Süfyan hain bir insan. Çünkü bana yetecek  kadar nafaka vermiyor.” diye şikayette bulunur.

 

c) Aşırı günahkar ve ahlaksızlar hakkında tanınan kötü kimselerin aleyhinde konuşmak caizdir. Çünkü bu şekilde hareket etmek, bir müslüman kardeşini onların kötülüğünden korumak demektir.

 

d) Görünür sakatlık ve kusurlarında. Topallık, körlük gibi sakatlıklarla tanınan kimseleri böylesine lakaplarıyle çağırmak dinimize aykırı değildir. Fakat yine de daha güzel isim ve lakaplarla çağırmak daha iyidir.

 

e) Nefret çekmiyen hususlarda. “Kişinin ardından nefret etmeyeceği bir kusurunu duygularını üzerinden atan kimselerin gıybetini yapmakta bir mahzur yoktur.” demişler.[1]

 

Bil ki, yalan haram olduğu gibi, gıybet de haramdır. O halde gıybet ihtiyaç olmadıkça helal olmaz. Gıybeti mübah olan özürler, altı olarak da sıralanmıştır:

 

1. Özür: Sultan, yahut kadının huzurunda kendisine yapılan zulmü şikayet etmek; yahut yardım umduğu kimsenin huzurunda şikayet etmektir. Ama mazlumun, kendisine yapılan zulmü, fayda ummadığı kimseye anlatması caiz değildir.

 

Birisi ibni Sirin’in (RA) huzurunda Haccac’ın zulmünü anlattı. İbni Şirin (RA): “Hak Teala  (CC) Hz.leri insanların hakkını Haccac’tan aldığı gibi, Haccac’ın hakkını da kendisini gıybet edenden alır.” dedi.

 

2. Özür: Bir yerde gördüğü kötülüğü, onu kaldırabilecek kimseye haber vermektir. Hz. Ömer (RA), Numan’ın yanından geçerken selam verdi.  Nu’man cevap vermedi. Hz Ömer  (RA) bunu Hz. Ebu Bekir’e (RA) anlattı ki, ona bu hususta birşeyler söylesin. Buna gıybet demediler.

 

3. Özür: Fetva sual etmektir. Mesela “kocam, yahut babam, yahut filan kimse şöyle yapıyor” diye sual etmek. Gerçi bu mertebeye ruhsat vardır. Ama en iyisi adını söylemeye ruhsat var ise de adını söylemeyip böyle yapan bir kimse hakkında ne dersin? diye sual etmektir. Zira adını açıklamakla müftinin kalbine bir şey gelebilir.

 

Ebu Süfyan’ın karısı Hint, “Ebu Süfyan bahil bir adamdır, evladımın nafakasını tam vermiyor. Ona bildirmeden malından bir şey alsam, caizmidir?” dedi. Resulullah (SAV): “Kifayet miktarı almak caizdir.” buyurdu.

 

Gerçi bahillik sıfatını ve evlada zulüm etmek sıfatını anlatmak gıybet olur, fakat fetva özrü ile Resülüllah (SAV) caiz gördü.

 

4. Özür: İnsanlar şerrinden korusun diye birini tanıtmak (Onu tanıtmak). Mesela bid’atci ve hırsızlara güvenmek istiyenlere onları tanıtmak, yahut bir kadınla evlenmek istiyene, bir köleyi satın almak istiyene onların kusurunu söylemek. Öyle ki gıybet etmese, o kimse ondan zarar görecek. Onun için bu gıybeti yapmak daha iyidir. Zira gizlemek müslümanlara hiyanet olur. Nitekim tezkiye taleb olunanlara ve şahidlere ta’n etmek caizdir. Bunun gibi, bir kimse hakkında müşavere yapılsa, ona ta’n etmek caizdir.

 

Peygamber (SAV) Efendimiz buyuruyor ki: “Fasıkta bulunan kötü sıfatları açıklayın ki, insanlar ondan sakınsınlar.” bu da açıklama yapılmadığı takdirde bir zarar ihtimali olan yerde caizdir. Ama böyle olmazsa, caiz olmaz. Demişler ki, üç kimsenin gıybetini yapmak caizdir: Zalim Sultanın, bid’atçinin ve açıktan fasıklık yapanın. Bunların gıybetinin caiz olmasının sebebi şudur ki, bu üç sınıf kendi ayıblarını örtmez. Onun için başkasının söylemesinden de acı çekmezler.

 

5. Özür: Bir kimsenin bilinen lakabı, aybını bildiriyorsa, ve bilinen bu lakabı ile rencide olmuyorsa, o adıyle ondan bahsetmek ve gıybet caizdir. Mesela kör, aksak ve benzerleri gibi. Ama en iyisi, mesela, köre, görmiyen yahut gözü kapalı ve buna benzer mümkün tabirleri söylemektir.

 

6. Özür: Aybını izhar edip pervasızca yapanlar, hayasızlar, meyhanecilik yapıp fasıklığı açıktan yapanlar, gasib zalimler, çalgıcılar ve bütün haktan korkmayan ve halktan utanmayan kimseler gibi şahısların gıybetinde mahzur yoktur.[2]

www.GAVSUALAZAM.de


[1] Zübdetül Vaizin Adlı Kitap; Dürretül Vaizin. 2.C. S.959,960

[2] Kimyayı Saadet.S.391

© 2003-2004   www.Gavsulazam.de   Her Hakki Mahfuzdur.