AYB

Eksiklik, noksanlık, toplumun normal karşılamadığı hususlar...

Istılahi tabir olarak "ayb" veya "ayıp", yapılan bir alış-veriş neticesinde satılan bir malin eksikliğinin çıkması veya daha önceden bilinmesi üzerine ortaya çıkan hukuki durumla ilgili bir fıkhi kavramdır.


Eksiklik, noksanlık, toplumun normal karşılamadığı hususlar. İstılahi tabir olarak “ayb” veya “ayıp”; yapılan bir alışveriş neticesinde satılan bir malın bir eksikliğinin çıkması veya daha önceden bilinmesi üzerine ortaya çıkan hukuki durumla ilgili bir fıkhi kavramdır.

 

Alışverişi yapanlardan her biri muhayyerlik hak ve yetkilerine sahiptir. Alınan malda bir eksiklik veya noksanlığın görülmesi üzerine muhayyerlik hakkının kullanılmasına “Hiyaru’l-Ayb” adı verilir.

 

Özellikle bu hak alıcı için söz konusu olduğundan alıcı isterse malı geri verebilme hakkına sahiptir. Mutlak bir alışverişte satılan bir malın satıştan önce var olduğu sabit ve satıştan sonra da giderilmesi imkansız olan bir ayıbı bulunursa; alıcı malı geri verme veya belirtilmiş değeri ile kabul edip etmeme hususunda serbesttir. Ancak malı aldığını kabul ettiğini söyleyip, malın değerinde bir indirim yaparak bedelini ödemesi söz konusu olamaz. Alıcı malı ele geçirdikten sonra böyle bir kusur ortaya çıkarsa satıcıya malı geri verip alışverişi feshedemez. Fakat malı ele geçirmemiş ise ve bu arada maldaki bir aybı öğrenirse alışverişi bozma hakkına sahiptir.

 

Alışveriş sırasında ayıp serbestiliği şartını sözkonusu etmeye gerek yoktur. Hiyaru’layb iki kısımdır: Birincisi; aybın satıcının bilgisi ve isteğiyle yapılmış olmasıdır. Mesela, satılacak bir süte önceden su karıştırılması veya sade yağa margarin katılması gibi. İkinci kısım ise malda tabii bir eksikliğin bulunması. Bu da iki türlüdür.

1- Aleni ayıp,

2- Gizli ayıp.

 

Aleni ayıpta satılan bir malda bulunup, bakıldığında görülebilecek bir ayıp ise bu zahir ve aleni bir ayıptır. Mesela satılan bir atın tek gözlü veya topal olması gibi. Gizli ayıp ise ilk anda bakıldığında görülmeyen eksiklik ve ayıptır. Satılan fındık yahut cevizlerin içinin çürük olması gibi. Hiyaru’layb’ın bir hak olarak sabit olabilmesi için bazı şartların bulunması gerekir: Satılan malın cinsinden başka malların büyük bir ekserisinde böyle bir aybın bulunmaması.

 

Malda ortaya çıkan aybın, alışverişin gerçekleşmesinden önce satıcının elindeyken meydana gelmiş olması. Ortaya çıkan bu aybın akdin feshinden önce varlığını sürdürüp alenen görünmesidir.

 

Hz. Resul-i Zişan (SAV) Efendimiz şöyle buyurdular: “Şunun bunun ayıplarını takib etmekten, araştırmaktan ve açıklaması caiz olmayan ırz ve namusa dokunan şeyleri, şuna buna açıklamaktan çekininiz.”[1]

www.GAVSUALAZAM.de


[1] Muhtaru’l Ehadisin Nebeviyye Tercümesi. S.51; Buhari, Müslim


© 2003-2004   www.Gavsulazam.de   Her Hakki Mahfuzdur.