Cenab-ı Hakk (CC) Ayet-i Kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:

“Sizin yanınızda olanlar tükenir, Allah (CC) katında olanlar ise bakidir, tükenmez. Sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en güzeli ile vereceğiz.”[1] (Nahl S. A.96)

Onlar, yaptıkları hayırlı amellerin karşılığını ahirette almak için sabırla beklerler, sonsuz olanı geçici olana tercih ederler. Bunun içindir ki haram yollarla elde edebilecekleri her türlü kazancı reddederler. Bu gibi kimseler bol bir rızka nail olurlarsa şükrederler, ahiret mükafatlarına namzet olurlar. Dar bir rızıkla rızıklanırlarsa kanaat ederler kısmetlerine razı olurlar, bunun için de ahiret mükafatlarına namzet olurlar.

 

Mümin olarak amel-i salih işleyen herkesi, hoş ve güzel bir hayat ile yaşatacağına dair Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Kuran-ı keriminde buyurur ki:

“Kadın olsun erkek olsun, her kim mümin olarak salih amel işlerse, Biz onu (dünyada) mutlaka çok güzel bir hayat ile yaşatırız. (Ahirette ise) mükafatlarını yaptıklarının en güzeli ile ödeyeceğiz.”[1]

 

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri sadece ahirette değil, dünyada da huzurlu bir hayat bahşeder. Bu, iman edip salih ameller işleyenlere bir vaad-i Sübhânî’dir.

Mümin, insanın rızkı Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin takdiri ve tedbiriyle olduğunu bildiği için, ilahi taksime razı olur,rızkı ne kadar az da olsa kalbi rahat eder.

 

Kafirin ise kanaatı olmadığından, rızkı ne kadar çok ve zengin de olsa kalp darlığından kurtulamaz.

 

Diğer bir Ayet-i Kerime’de şöyle buyuruluyor:

“İman edip ameli salih işleyenlerin kötülüklerini elbette örteriz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.”[2]

 

“Ey iman edenler Allah’tan (CC) korkulması gerektiği gibi korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin (Ölün).”[3]

 

“Hiçbir günahkar bir başka günahkarın günahını yüklenemez. Eğer yükü ağır olan kimse (bir başkasını) onu taşımaya çağırsa, bu, yakın akrabası da olsa kendisine ondan hiçbir şey yükletilmez…”[4]

 

“İman edip salih amel işleyenler, Allah’tan (CC) korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah’tan (CC) sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah’tan (CC) korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah (CC) iyilikte bulunanları sever.”[5]

 

Kuran’da düşünen, düşündükten sonra vicdanıyla gerçekleri gören ve bundan dolayı Allah’tan (CC) korkup sakınan insanlardan bahsedilir. Hiç düşünmeden, bir gelenek gibi atalarından gördüklerini körü körüne uygulayanların ise hatalı oldukları haber verilir.

 

Bu kişiler kendilerine sorulduğunda dindar olduklarını, Allah’a (CC) inandıklarını söylerler. Ancak düşünmedikleri için Allah’tan (CC) korkup sakınarak davranışlarını düzeltmezler.

 

Aşağıdaki ayetlerde düşünmeyen bu kişilerin zihniyetleri şöyle belirtilmektedir:“De ki: ‘Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?’. ‘Allah’ın dır (CC)’ diyecekler. De ki: ‘Yine de öğüt alıpdüşünmeyecek misiniz?’ De ki: ‘Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?’ "Allah’ındır (CC)’ diyecekler. De ki: ‘Yine de sakınmayacak mısınız?’ De ki: ‘Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Her şeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O (CC), koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor.’ ‘Allah’ındır (CC)’ diyecekler. De ki: ‘Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?’ (Allah’tan CC.) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah’ı CC. Zikredip anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Şeytan’ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler,s onra peşlerini bırakmazlar.”[6]

 

Ayette de haber verildiği gibi düşünen insan doğru olanı görür, düşünmeyen insan ise şeytan onu nereye sürüklerse oraya gider. Önemli olan bu tarz düşüncelerin insana hiçbir fayda sağlamadığını, aksine gerçekleri, önemli olayları düşünmelerini engellediğini bilmek ve zihni bunlardan arındırmaktır.

 

İnsan ancak boş düşüncelerden arınmış bir zihinle gereği gibi düşünebilir. Bu şekilde Allah’ın (CC) Kur’an’da bildirdiği gibi, “boş şeylerden yüz çevrilmiş” olur.

 

Abdullah İbnu’z-Zübeyr’in (RA) anlattığına göre, “Kendilerinin müslümanlığı kabul etmeleri ile, Allah’ın (CC) onları azarladığına dair (şu) ayetin inmesi arasında dört yıldan fazla zaman olmamıştır.”

 

“Onlar, daha önce kendilerine kitap verilen ve zaman geçtikçe kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdi.”[7]

 

Allah (CC) ve ahiret inancı güçlü olmayan, Kuran’ı iyi bilmeyen insanlar hayır ve güzellik yönünde değil de, olumsuz yönde düşündükleri için, düşünmelerinin sonucunda gerçekten de pek faydalı sonuçlar çıkmaz. Örneğin dünya hayatının geçici olduğunu, bir gün gelip de öleceklerini düşünürler, ancak bundan dolayı büyük bir karamsarlığa kapılırlar. Çünkü vicdanen dünyada Allah’ın (CC) emirlerini uygulamadan geçirdikleri bir hayatın, ahirette onlara kötü bir son hazırladığının farkındadırlar.

 

Bir kısmı da ölünce yok olacaklarına inandıkları için karamsarlığa kapılırlar. Oysa Allah’a (CC) ve ahiret gününe inanan, akıl sahibi bir insan dünya hayatının geçici olduğunu düşündüğünde bambaşka sonuçlara varır. Herşeyden önce dünyanın geçici olduğunu anlaması, ahiretteki gerçek ve sonsuz hayatı için çok şevkli bir çaba içerisine girmesine neden olur.

 

Buradaki yaşamın er ya da geç biteceğini bildiği için dünyevi çıkarların ve hesapların hırsına kendini kaptırmaz. Son derece tevekküllü olur. Bu geçici hayatta meydana gelen hiçbir olay onu üzmez. Daima sonsuz ve güzel bir hayata kavuşmanın umudunu taşır.

 

Dünyadaki nimetlerden ve güzelliklerden de çok fazla zevk alır. Çünkü Allah (CC) dünyayı insanları denemek için eksik ve kusurlu yaratmıştır. Bu eksik ve kusurlu dünyada bile insanın hoşuna giden çok sayıda güzellik varsa, cennetteki güzellikler hayal edilemeyecek kadar muhteşemdir diye düşünür.

 

Her gördüğü güzelliğin aslını ahirette görebilmeyi umar. Ve bunların tümünü de derin derin düşünerek kavrar.

 

Dolayısıyla bir insanın “sonunda gerçekleri görerek ya karamsarlığa düşersem” diye endişelenmesi ve bundan dolayı düşünmekten kaçması onun için büyük bir kayıp olur. Çünkü Allah’a (CC) olan imanı sayesinde daima umut içerisinde olan ve olumlu düşünen bir insan için karamsarlığa neden olabilecek hiçbir olay yoktur.

www.GAVSULAZAM.de


[1] Nahl.S. A.97

[2] Ankebut.S.A.7

[3] Ali İmran. S. A.102

[4] Fatır S. A.18

[5] Maide.S. A.93

[6] Araf S. A.201-202

[7] Hadid S. A. 16

© 2003-2005    www.GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur...