Bidayet, belli ve rastgele bir hayattan meşru olana çıkmakla başlar… Emre geçilir. Sonra bu da kalkar; kader başlar. Bunun neticesi yine rastgele yaşanan bir hayata dönülür. Bunu iyi anlatmak için şu misali vermek yerinde olur:

İlk önce bilinen bir hayat başlar. Yani: Çocukluk alışılmış bir hayat olarak devam eder. Yedi yaşıa gelince birden değişir; tahsil çağı başlar. Bir zaman serbest yaşamayı kaybeder. Netice yine eski hayata döner, serbest yaşar. Fakat bu dönüş eskisine az benzer, birtakım vazifeler uhdesine tevdi edilir.

İşte bir velînin ilk ve son devrine misal. O velînin tekrar bilinen hayata dönmesi lâzımdır. Ve döner. Ama bu arada onun için şart olan kendini bilmektir. Artık ilk devir geçilmiş, son devre ulaşılmıştır. Bu devir son derece nazik bir devir sayılır; bu yüzden yeme, içme, giyme, evlenme ve daha başka maddî zaruretlerin giderilmesinde dinî emirleri tatbik etmesi icap eder. Bütün hareketlerinde Hz. Peygambere (SAV) uyması gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

- “Resûl’ün (SAV) yararınız için getirdiği şeyi alın. Yasak ettiği şeyleri yapmayın.”

- “Söyle, eğer Allah’ı (CC) seviyorsanız bana uyun; bunu yaparsanız Allah (CC) da sizi sever.”

Nefsini kurtar. Onun tembelliğini gider. Şahsî ve kötü arzularını kır. İçinde ve dışında Allah’ın (CC) birliğinden gayrisi kalmasın; için tevhid nuru ile dolsun; dışın ibadetle bezensin. Emir ve yasak babında titiz ol. Senin daimi adetin bu minval üzere devam etsin. Anlayışın, davranışın ilahi emirlerle olsun. Yürüyüşün ve duruşun ona göre ayarlansın. Gecen gündüzün böyle geçsin. Darlığını ve genişliğini buna göre ayarla. Hastalığına burada şifa ara; sağlığını bu yolda devam ettir.

İşte kader yoluna böyle gir. Burada kader seni kucaklar. Varlığın hiçbir tesiri olmaz. Kuvvetin bir iş göremez olur. Ortada yalnız kader hüküm sürer.

Kalem ne yazdı ise sana gelir. İlahî bilgi seni kuşatır. Emniyet ve muhafaza altında bulunursun. Hakk (CC) seni her kötülükten esirger.

Bu arada birçok sapıklık yolları açılır. Sakın yolunu değiştirip sapmayasın. Birçok kimseler bu yolda şaşar, ama sen şaşma. Zaten ilahi kuvvet seni esirger. Yeter ki O’na (CC) teslim olmasını bilesin. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri şöyle buyurdu:

- “Kur’an’ı biz indirdik, onun muhafızı biziz.”

- “Biz böylece ondan kötülüğü çevirdik. Çünkü O, bizim doğru kullarımızdandı.”

Yolunu şaşırmak istemediğin müddet esirgenirsin.

Elinden muayyen bir zaman için bazı kısmetin eksilir. Bu az bir zaman devam eder; yani nefsini yola getirinceye kadar. Buna alışman lazım.

Ey tabiat içinde kalan, ey nefis ve kötülüğün geçiş yollarında duran zavallı; bırak onları. Senin için bunlar bir yüktür. Bunlar senin için yük olmasın. Fenanın eşiğine bu yükle varılmaz; fenayı buluşun Hakk’a (CC) yaklaşma haliyle başlar. Fenanın kapısına varılmayınca Hakk’a (CC) vusul nice olur.

Bırak bu yükleri. Ufak bir hal görünce erdiğini sanma. Dünya varlığını kalbinden çıkar. Çıkar ki o tabiat karanlıkları iman nurunu söndürmesin.

Tabiat ölmez. Sen ölünceye kadar o zulmet olmaz, bunu iyi bil. Eğer yok olsa insan melek olur. Tecelliye uyulur. Hikmet kalmaz; emirler hükümsüz olur.

Bekle; bir zaman böyle gider. Daha sonra her arzun verilir. İşte bunu anlatan şöyle bir Hadis-i Şerif vardır:

- “Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz.”

İşte bir zaman maddî şeyleri bırakıp sonra istemek. Buna istemek denmez, “sevdirildi” denir.

İşte bir zaman sonra sana da isteklerin verilir; zamanı gelince bol bol.

Bu hal Peygamberlerindir (AS). Onlar en çok istidatlılardır. Zaman geçince ilahi rahmet şümulünü gösterir.

Her velî, halince Peygamberleri (AS) kendine örnek almalıdır.

İşte işin ilki bir garip halle başlar. Sonu ise olgunlukla biter. Her velî, kendini emre vermeli. İlahî emirler dışına çıkmamaya gayret etmelidir.

 

Kaynak: Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (KSA), Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler)

                           Her hakkı mahfuzdur... 2003-2005, WWW.GAVSULAZAM.DE