......................................................................
Yaradılmışlara faydalanacakları şeyleri ihsan eden…
......................................................................

 

 

“Rızık veren” manasına gelen “er-Razzâk” İsm-i Celili, Kur’an-ı Kerim’de bir defa geçmekte: “Şüphesiz Allah (CC) rızık verenin ta kendisidir, çok çetin kuvvet sahibidir.”[1] Altı defada “Hayru-r-Râzikîn” rızık verenlerin en hayırlısı anlamında geçmekte.

Bize can veren de, ten veren de O Allah (CC) Hz.leri’dir. Tenimiz topraktan yaratıldığından, gıdamızda topraktan yaratılmakta.

Rızk, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin bilhassa yaşayan mahlukatına faydalanmalarını nasip ettiği şeydir. Rızk yalnız yenilip içilecek şeylerden ibaret değildir. Kendisi ile intifa olunan her şeye rızk denir.

“İsa’nın (AS) havarilerinden bir kısmı ‘Rabbinin (CC) gökyüzünden bize sofra indirmeye gücü yeter mi?’ diye sormuşlardı da İsa (AS) ‘Eğer iman ediyorsanız Allah’tan (CC) sakının’ diye cevap vermişti.”[2]

Rad Suresi’nin 4’üncü ayetinde ifade edildiği gibi aynı su ile sulanan topraklarda ayrı ayrı rızıklar çıkaranın Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin olduğu bildirilmekte.

Yer sofrasında yiyecekler sunan, gök sofrasından yağmurlarla içecekler sunan ve kıpırdayan canlının rızkını veren “er-Razzâk” olan Allah’tır (CC). “Yeryüzünde kıpırdayanın rızkı Allah’a (CC) aittir”[3] buyurur.

Ekmek için ekmek gerek. Ateş için çakmak gerek. Durmayıp kıpırdamamız, çalışmamız gerek. “er-Razzâk” olan Rabbimiz (CC) toprağı ekmeğe, domatese, elmaya, limona dönüştürüyor. İnsanlık ailesi binlerce yıldır toprağı altın yapabilmek için “simya” ilmiyle uğraştı başaramadı. Ama Rabbimiz (CC) bize faydalı olanları, faydası oranında yarattı. Tenimiz topraktan geldiğinden gıdası da topraktan geliyor ve yine ölünce toprağa dönüyor.

Canımız ise Rahmân’dan (CC) geldiğinden gıdası da Rahmân’dan (CC) gelir. Tarih boyunca Peygamberler (AS) ve getirdikleri kitaplar da ruhumuzun gıdasıdırlar. Tenimiz sun’i, yapay gıdaları değil, tabii gıdaları istediği gibi canımızda yapay fikirleri değil, ilahi emirler yasaklar ve tavsiyeleri ister.

Ekmeği göğsümüzün üstüne sarsak midemiz doymaz. Kur’anı da başımızın üstünde tutsak ruhumuz doymaz. Onu iman olarak kalbimizin en derin yerine koyacağız ve amel-eylem çiçekleri şeklinde dışımızda meyve verecek.

Aynı akıla, bedene, kültüre ve çalışmaya sahip iki kişi bir zaman sonra birinin zengin olduğunu, öbürünün iflas ettiğini görüyoruz.

Çok çalıştığı halde zengin olamayanı gördüğümüz gibi, az çalıştığı halde zengin olanı da görüyoruz. “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.[4] Çalışırız. Zengin olursak şükreder, zekatla, sadakayla dağıtırız. Fakir olursak sabreder, şükreder çalışmaya ve kimseye yük olmamaya devam ederiz. Kimse gönül rızasıyla fakir olmak istemez. Ama olunuyor, çalışıyor, çabalıyor ve yine fakir kalıyor. Rabbimiz (CC) bunun hikmetini: “Onların dünya hayatındaki geçimliklerini biz taksim ettik. Birbirlerine iş gördürsünler diye bir kısmını diğerleri üzerine derecelerle üstün kıldık.”[5] diyerek haber veriyor.

“Her akıl bir olsa, koyuna çoban bulunmazdı” diye bir atasözümüz var. İnsanlık ailesinin terziye, marangoza, ustaya, doktora, hocaya ihtiyacı var. Akıllar, zevkler, kuvvetler denk olsaydı herkes aynı şeyi yapar ve dünya çekilmez olurdu.

Çalışmaya devam edelim. Rabbimizin (CC) taksimine razı olalım. Yine çalışalım. Çünkü helal mal kazanmak için çalışmak bir mü’min için ibadettir. Bülbülün, Kartalın, Karıncanın, Filin, Hamsinin, Balinanın vücudlarına uygun olarak rızıklarını taksim eden Rabbimiz (CC) bütün insanlığa yetecek rızkı da yaratmaktadır.

Ancak insanlar inkara yönelirse ateist-gavurlaşırsa hayvandan daha aşağı olur ve milyonlarca insana yetecek serveti kendi tekelinde tutar ve insanlara zulmeder. “Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar gafillerin ta kendisidirler.”[6] buyurur Rabbimiz (CC).

Rabbimiz (CC) yeryüzünü bizim için yarattığını “O (CC), yeryüzündekilerin hepsini sizin için yarattı.”[7] diye haber verir ama, “Yeyiniz, içiniz israf etmeyiniz. O israf edenleri sevmez.”[8] diye sınır koyar.

Rızık konusunda kuşlar gibi olmamızı ister Peygamberimiz (SAV), ve şöyle der: “Siz Allah’a (CC) hakkıyla tevekkül etseydiniz, kuşları doyurduğu gibi Allah (CC) sizi de doyururdu. Kuşlar sabah erkenden aç giderler, akşam tok olarak dönerler.”[9] buyurur.

İşinizin durumuna göre erken vakti ne ise ona göre davranacaksınız, kuşlar gibi kanat çırpacaksınız, ama eve dönünce yarını düşünerek ailenin ağzının tadını kaçırmayacaksınız. “Sabahın sahibi var” deyip tevekkülle geceleyeceksiniz.

Hz. Adem’den (AS) beri milyarlarca insan geldi geçti yeryüzünden bir avuç eksiltemedi. “Allah’ın (CC) nimetlerini saymakla bitiremezsiniz.”[10] O nimetlerden kazanmaya çalışın. “Kaybettiğinizde yerinmeyin, çok verdiğinde sevinmeyin.”[11]

Ekmek için ekelim. Ekmek sayısınca insan değil, insan sayısınca ekmek üretelim. Adil bir şekilde yardımlaşalım. O zaman Rabbimiz (CC) bizi hesap etmediğimiz yerlerden de rızıklandırır.

Zahiri rızklar, her türlü yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanılacak eşya, nukut, mücevherat ve hatta bir kimsenin çoluk çocuğu, karısı, vücudunun çalışma kudreti, bilgisi, mülk ve serveti hep bu kısımdandır. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri insanlara eşyanın hassalarını, tabiat kanunlarını ve her şeyi idare eden esasları öğretmiştir. Bunlar hep insanlar için rızk ve refah sebepleridir. Kainatta her şey bir hazînedir, boş şey yoktur.[12]

“Rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ” Ayet-i Celilesi tabiatta gizli olan bu hazineler üzerine dikkat nazarlarımızı çekmek için indirilmiştir. Şu halde her şeyi incelemek ve ondaki hassalardan faydalanmak icab eder. Yoksa malından, kudretinden, ilminden intifa edemiyenler merzuk değil, nasipsizdir. Manevi rızkların kaynağı semavi kitaptır. Fakat bugün dünya yüzünde hiçbir harfi değişmeyen ve indirildiği gibi aslını muhafaza eden tek kitap Kur’an-ı Kerim’dir. Kuran, en son Kitab olarak bütün peygamberlerin sonuncusu ve yükseği, kainatın kendisi ile iftihar ettiği Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’e indirilmiştir. Diğer kitapların ortada asılları yoktur. (Kitab-ı mukaddes) namı ile ellerde dolaşan kitaplar, insan eliyle kirletilmiş, birçok hükümleri değiştirilmiş, birçok tahrifat yapılmıştır. Bu cihet, Kur’an'ın şehadetiyle sabit olmuş bir hakikat-ı katiyyedir. Onun için onlarda manevi rızk yoktur, bilakis zehir vardır. Bunlardan sakınmak gerekir.

Maddi rızklar, yaradılışında saftır, temizdir. Fakat insan eliyle kirlenirse, insan ondan nefret ve istikrah eder. Mesela, Nisan yağmuru temiz bir kap içinde toplanırsa, o suyu herkes kana kana son damlasına kadar içer, fakat aynı su içine kirli bir el dalarsa, hiç kimse onu içmek istemez. Manevi rızklar da böyledir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin vahiy suretiyle indirdiği hakikatlere insan eli karışırsa saffet-i asliyesini kaybeder. Ruhun muhtaç olduğu gıdayı veremez bir hale gelir.


[1] Zariyat S. A.58

[2] Maide S. A.112

[3] Hud S. A.6

[4] Necm S. A.39

[5] Zuhruf S. A.32

[6] Araf S. A.179

[7] Bakara S. A.29

[8] Araf S. A.31

[9] Tirmizi, Zühd, Hadis 2441, İbni Mace, Zühd H. 4164

[10] İbrahim S. A.34

[11] Hadid S. A.23

[12] bak: Al-i İmran S. A.191

 
   
 

İlahi (CC)! Yarattıklarının rızıklarını da beraberinde halk edensin. Bizleri türlü nimetlerinle rızıklandıran, açlığımızı gideren, susuzluğumuzu dindirensin.

Ya Rabbi (CC)! Bizleri bu dünyada rızıklandırdığın gibi, ahirette de rızıklandır. Gönlümüzü aşkınla doldur!(AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler: Kulun, her istediğini talep etmede helal yollardan hareket ettikten sonra, Rabbine (CC) müracaat etmesi lazımdır. Sebeplerine yapıştıktan sonra, rızkları taksim eden Allah'ın (CC) taksimine razı olup kanaat getirmek ve O'na (CC) şükür etmek ve hamd etmek lazımdır. Allah'ın (CC) kendi hazinesinden kendisine verdiğini ne israf etmeli, ne de cimrilik etmeli, orta bir yol tutmalıdır.

 

İsm-i Şerif'in Faideleri: İhlasla “Yâ Razzâk” diye bir müslüman bu isme devam etse, rızkı artar, maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulur.

 

 

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.