......................................................................
Her şeye, her istediğini yapacak surette galib ve hakim…
......................................................................

 

 

“Galip gelen, emri altına alan, kahreden, herşeye, her istediğini yapacak surette galip ve hakim” manalarına gelen “el-Kahhâr” İsm-i Şerif’i, Kur’an-ı Kerim’de 6 defa geçmekte. “Deki: ‘Allah (CC) her şeyin yaratıcısıdır. O (CC) tekdir, Kahhar(her şeyi emri altında)’dır.”[1]

“el-Kâhir” İsm-i Şerif’i de Kur’an-ı Kerim’de iki defa geçmekte. Firavun ve adamları kendilerini “el-Kâhir” olan Allah’ın (CC) ismiyle isimlendirmişler. “Biz onlara (iman edenlere) galip geleceğiz.”[2] demişler, ama kendileri kahrolmuşlardır.

İnsanın ürettiği teknolojiyle Rabbinin (CC) yarattıklarının sayımını yapabilmiş değil. O KAHHAR olan Rabbimiz (CC) milyarlarca yıldızı, yedi kat gökyüzünü ve yeryüzünü yıllardır yörüngesinde döndürür. Hiçbiri onun çizdiği yörüngeden dışarı çıkamaz. “Yâ Kahhâr, Yâ Kahhâr” diyerek esen fırtınalar, dağlardaki milyarlarca ağaçların çürüyen, kuruyan, kurtlanan dallarını budayıp temizleyiverir. “Ya Kahhâr" diyerek coşan denizler, denizdeki kirleri, durgunluğu giderir ve canlılara can verirler. Eğer aslanda ve yılanda Rabbimizin (CC) Kahhâr ismi tecelli etmeseydi, insanlar aslanı eşek yapar, yılanı yük yüklemek için ip yapardı.

Eğer Kahhâr ismi Kahraman insanlarda tecelli etmeseydi, insanlık zalimlerin elinde inim inim inlerdi. Kahraman müslüman Kahhâra iman ettiğinden önce nefsini yener, sonra zalimlere karşı dikilir.

“Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhâr olan Allah'ın (CC) huzuruna çıka(rıla)caklardır.”[3]

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri insanlardan nasıl sıkıntıyı gidermeye ve onların kalplerine ferahlık vermeye kadirse, onları büyük bir azapla kahretmeye de kadirdir. Kuran’da Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kendi katından gönderdiği azaplarla helak olmuş kavimlerden örnekler verilir. Bu insanlar hak dinden yüz çevirdikleri ve Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne baş kaldırdıkları için sabah vakti, onlar hiç şuurunda değillerken üzerlerinde dolaşan büyük bir felaketle yok edilmişlerdir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin insanları kahretmek için gönderdiği azap hiçbir azapla kıyaslanamaz. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri inkar eden toplulukların üzerine evlerini yerinden söken kasırgalar göndermiş, üzerlerine balçıktan taşlar yağdırmıştır. Uyardığı insanların üzerine onların içinde oturdukları şehirleri yerle bir eden sağanaklar isabet ettirmiştir. Toprağın altını üstüne getiren depremleri üstlerine göndermiş onları tek bir çığlıkla hepsini yerin dibine geçirmiştir. Açıkça görüldüğü gibi Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin bir insanı kahretmesi hiçbir şeyle kıyaslanamaz.

Fakat bütün bu sayılanlar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin dünya hayatında insanlara tattırdığı acılardır. Ve onları yaptıklarından dolayı dünyada yaşarken kahretmesidir. Ama asıl olan insanın Allah-ü Teala (CC) Hz.leri tarafından cehennemde görülmemiş bir azapla kahredilmesidir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sonsuz rahmetine karşılık O'nun (CC) kadrini tanımayan ve nankörlük eden insanlar ahirette cehennem azabıyla karşılaşacaklardır. Dünyada işledikleri suçların tam karşılığı ahirette kendilerine verilecektir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onları cehennemin en dar yerine attığında inkarcılara daha önce hiç karşılaşmadıkları bir acı tattırır; cehennem ateşiyle yanan derilerini yenileriyle değiştirir ve onların üzerine ateşten duvarlar örer. Böylelikle onları kahreder. Öyle ki insanın dünyada çektiği acılar cehennemde karşılaştıklarının yanında hiç kalır. Bu yüzden de cehenneme giren insan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kendisini öldürmesi ve azaptan kurtarması için yalvarır.

O (CC) dünya hayatında kendisinden yüz çevirenleri cehennemde sonsuz gücüyle kahredecektir. Bu O'nun (CC)  kesin olarak gerçekleşecek olan vaadidir...

“O (CC), kulları üzerinde kahredici olandır. O (CC), hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır.”[4]

“De ki: ‘Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?’ De ki: ‘Allah'tır (CC).’ De ki: ‘Öyleyse, O'nu (CC) bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?’ De ki: ‘Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?’ Yoksa Allah'a (CC), O'nun (CC) yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: ‘Allah (CC), herşeyin yaratıcısıdır ve O (CC), tektir, kahredici olandır’.”[5]

“O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah (CC) sorar:) ‘Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır’.”[6]

Bu İsm-i Şerif kahr'dandır. Kahr, bir şeye onu hor, hakir veya mahv ve helak edebilecek surette galib olmaktır. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Kahhâr'dır, her veçhile üstün ve daima galiptir. Kuvvet ve kudretiyle her şeyi içinden ve dışından kuşatmıştır. Hiçbir şey O'nun (CC) bu ihatasından dışarı çıkamaz. O'na (CC) karşı her şeyin boynu büküktür. Kahrına yerler, gökler dayanmaz. Kahrı ile nice ümmetleri ve milletleri mahv ve perişan etmiştir.
Kahr ve lutf: Kahrın zıddı lütufdur. Lütuf, iyi muamele ile birinin gönlünü hoş etmek demektir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kahrı da vardır, lütfu da vardır. Yani Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, lütfu için de, kahrı için de sebepler, vasıtalar yaratmıştır. Mesela imân ve irfan, adalet, doğruluk, hayır severlik ve bütün güzel huylar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin lütfuna ulaştıran vasıtalardır. Küfür, şirk, isyan, bilgisizlik, zulüm, yalancılık ve bütün kötü huylar da kahrına çarptıran sebeplerdir.


[1] Rad S. A.16

[2] Araf S. A.127

[3] İbrahim S. A.48

[4] Enam S. A.18

[5] Rad S. A.16

[6] Mümin S. A.16

 
   
 

İlahi (CC)! Sen her istediğini yapacak surette galipsin. İnkarcıları kahreden, mü'minleri sevindirensin.

Allah'ım (CC)! Bize Hz. İbrahim'i (AS), Hz. Musa'yı (AS) ve Hz. Nuh (AS) kavmini hatırlatan sensin. Ey yüce Rabbimiz (CC)! Bize verdiğinle bizi böbürlendirme! (AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler: Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kahrından sakınmalı, lütfunu istemeli. Allah (CC) H.zleri lütfunun da, kahrının da sebeplerini bildirecek kitaplar ve bunları öğretecek mürşitler ihsan buyurduğu gibi, insanlara bu hakikatleri sezip anlayacak bilgi cihazı da bağışlamış ve sonra lütfu ile kahrından herhangi birini istemek üzere onları serbest bırakmıştır. İnsanlar dünyaya gelir, büyür, reşit olur. Derken bakarsın Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin verdiği serbestliğe rağmen iki sınıfa ayrılıverir: Biri lütufunun sebeplerinden, öteki kahrının sebeplerinden hoşlanır. Her biri kendi zevkina göre arkadaş da bulur, beğendiği yolda yol alır ve bu uğurda ömrünün günlerini, saatlerini tüketir gider. Böyle yapmakla evvelki sınıf hal diliyle: “Yâ Rab (CC)! Bizi lütfuna erdir!” Öbürleri de yine hal diliyle: “Yâ Rab (CC)! Bizi kahrına çarptır!” demiş olurlar ve bir gün gelir, her sınıf istediğini bulur. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kahrından yine O’na (CC) sığınırız.

Kul, Rabbinin (CC) herşeye galip ve hakim olduğunu, ahirette sadece O'na (CC) hesap veereceğini, yaratıklardan hiçbirinin, O'nun (CC) hükmünün dışına çıkamayacağını bilmeli, O'na  (CC) ortak koşmaktan sakınmalıdır.

 

İsm-i Şerif'in Faideleri: İhlasla “Yâ Kahhâr” diye bir müslüman bu isme devam etse, düşmanlarına karşı galip gelir, şeytani ve nefsani duygulardan emin olur.

 

 

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.