......................................................................
Muhasib: Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilat ve teferruatiyle hesabını iyi bilen; Hesap Görücü, her şeyi  saymışçasına bilen, hesaba çeken…
......................................................................

 

“Yarattıklarının hepsine yeten ve hesaba çeken, Hesap Gören” manasına gelen “el-Hasîb” İsm-i Celil’i Kur’an-ı Kerim’de 5 defa geçmekte. Ayrıca yedi defa da “Hesabı çabuk görendir” manasına gelen “seri‘ül-hisâb” geçmektedir. “Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah (CC) herşeyin hesabını tam olarak yapandır.”[1]

“Benzemez hesabı hesabımıza” Zerre kadar iyilik karşılığını görecek. Zerre kadar kötülük de yine karşılığını görecektir. (Zilzal) Onun için organlarımızın hepsi, dinimizin kontrolü altında hareket etmeli.

Daraldığımız, bunaldığımız, bir işin altından kalkamadığımız zamanlarda “Hasbünallah” Allah (CC) bize yeter deriz ve biraz olsun rahatlarız.

O (mü’minlere) insanlar “şüphesiz düşmanınız olan insanlar sizin için kuvvetlerini topladılar. Onlardan korkunuz.” dedi de bu onların imanını artırdı ve onlar: “Allah (CC) bize yeter, O (CC) ne güzel vekildir.” dediler.

Dünyanın bütün orduları birleşse bir mü’minin üzerine yürüse “el-Hasîb”e iman eden bir Müslüman “Hasbünallah=Allah bize yeter” der ve yoluna devam eder.

Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın (CC) risaletini tebliğ edenler, O'ndan (CC) içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın (CC) dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah (CC) yeter.”[2]

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri insanı yaratır ve henüz o döl yatağındayken ona suret verir. Her insanı özenle ve bambaşka bir yaratılışla dünyaya getirir. Annesinin rahmindeyken ve o daha hiçbir şeyin şuurunda değilken onu korur, beslenmesini ve gelişmesini sağlar. Anne karnında geçen dokuz aylık süre insan için karanlık bir devredir. Hiç kimse bu dönemi ve dokuz ay içinde Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kendisi için nasıl inanılmaz mucizeler gerçekleştirdiğini bilmez. Fakat Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, daha insan tek bir hücreyken bile onun ilk haline şahittir. Çocukluk dönemi de aynı şekildedir. İnsanın hafızasında çocukluğuyla da ilgili yalnızca birkaç anı kalır. Ama Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, o bilmezken bile her an yanındadır, her yaptığına şahittir.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin şahit olduğu yalnızca insanın amel olarak yaptıkları değil aynı zamanda içinden de geçirdikleridir. Çünkü Allah-ü Teala (CC) Hz.leri insanın hem içine hem dışına kısaca ruhuna tam anlamıyla hakimdir. O, nefsini koruyarak neyi, ne için yaptığını bilmezken Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onun her hareketini ne amaçla yaptığını bilir. İnsan gizlenmiş tek bir hücre halindeyken de, ölmek üzere son nefesini verirken de Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onun yaptıklarına şahittir. Dünyada yaşadığı süre boyunca otururken, konuşurken, yemek yerken, uyurken, gece gündüz her saniye işlediklerini tüm ayrıntılarıyla bilir, ağzından çıkan her konuşmayı, her lafı işitir, aklından geçirdiği her düşünceyi tespit eder. Hiçbir şey O'ndan (CC) gizli kalmaz.

Oysa insan hayatı boyunca yaptığı işleri, söylediği sözleri unutur. Yıllar geçtikçe zihnindeki anılar bulanıklaşır. Geçmişte yaşadıklarını saymaya kalksa ancak çok az şey sayabilir. On yıl önce yaşadığı bir olay kendisine hatırlatılıp o an ne düşündüğü sorulsa hiçbir şey hatırlayamaz. Sanki bütün yaşadıkları zihninden silinmiş gibidir, geriye çok az bir kalıntı kalmıştır. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri ise bütün insanların hayatları boyunca yaptıklarını, her saniye kafalarından neler geçtiğini bilir. Hiçbir şeyi unutmaz. Hesap günü herkesin önüne kötülüklerini, iyiliklerini, salih amellerini ve günahlarını eksiksiz getirir. Bu yüzden insanın yapması gereken, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kendisine şahit olduğunu asla unutmamasıdır.

“Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah  (CC) yeter.”[3]

Bazı şeyler vardır ki, onlar rakamlarla ifade olunur. Bu gibi şeylerde, neticeyi öğrenmek için bir takım hesap ameliyeleri yapılmak iktiza eder ve muhasipler bu ameliyeleri tamamlamadan neticeyi bilemezler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyyet varsa, hepsinin neticelerini hiçbir ameliyeye muhtaç olmadan, doğrudan doğruya ve apaçık bilir. Çünkü O’ (CC) nun ilmi, hiçbir kayıt ve şarta, tetkik ve tefekküre veya herhangi bir ameliyye icrasına bağlı değildir.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri çabuk hesaplıdır. Kıyamet günü, mükellef olan her insanın Allah-ü Teala (CC) Hz.leri karşı vereceği hesap vardır. Çünkü, alınmış sayısız nimetlerin, pek tabiidir ki, bir gün hesabı sorulacaktır. Onun için, kıyametin bir adı da “Hesap günü” dür. Fakat, dünyaya ne kadar insan gelmiş geçmiştir, bunların sayısını Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başka kimse bilmez. Halbuki biz, dünyada, kendi aramızda görüyoruz ki mesela, bir su-i istimalden dolayı mahkeme altına alınan tek bir şahsın hayat safhalarından yalnız su-i istimali anlaşılan tek bir safhanın hesabı üzerinde günlerce ve bazan aylarca heyetler çalışıyor, raporlar hazırlanıyor ve daha bir çok yorucu şeyler. Buna rağmen, hakikatin olduğu gibi anlaşılması mümkün olmuyor. Dünyaya gelip gitmiş, sayısız insanların hesaplarını da sakın buna benzetme! Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, ilk insandan son insana kadar hepsinin hayatı boyunca ne kadar nefes aldıklarını ve her nefeste, iyiden kötüden neler yapaklarını, göz açıp yumacak kadar kısa bir zamanda hesabını görür ve karşılığını verir, İşte Allah-ü Teala (CC) Hz.leri böyle bir muhasiptir.

İnsanoğlunun en kıymetli sermayesi, ömrüdür. İnsanın ömrü, kendi mülkü değildir. Belki Allah-ü Teala (CC) Hz.leri tarafından bilahare hesabı görülmek üzere verilmiş ariyet bir sermayedir, İnsan, ne kazanacaksa onunla kazanacaktır. Ömrü ise; her gün, her saat, hatta her nefes aldıkça bitip tükenmekte, sual ve hesab yaklaşmaktadır. Onu durdurmak elde değildir. Şu halde ömür ne uğurda harcanılıyor ve ne ile mübadele ediliyor, buna dikkat etmek lazımdır. Çünkü hesab günü, herkes bu sermayeyi sahibine ödedikten sonra, onun sarf ve mübadelesinden hasıl olacak kara göre mükafat görecek veya açığına göre mesul olacaktır. İflası tahakkuk edenlerse, ebedi hüsran, ve azab içinde kalacaktır.

Hesap başında meydana çıkacak netice: Kar, ziyan, iflas. Kar, iman kazanmış, iyi işler yapmış (bütün farzlar, vacibler, sünnetler, müstehaplar burada dahil) olan kimselerin hesabı. Ziyan iman kazanmış olmakla beraber, bir çok kötü işler de yapmış (bütün haramlar, mekruhlar burada dahil) veya birçok iyi işler yapmak için önüne çıkan fırsatları kaçırmış olanların hesabı. İflas- Allah’a (CC) sığındık - bu, imansızlıktır, bunlar için felah yoktur.


[1] Nisa S. A.86

[2] Ahzab S. A.39

[3] Nisa S. A.6

 
   
 

Allah'ım (CC)! Her insanın hayatı boyunca yapıp ettiklerini bilen Sensin. Bütün tafsilat ve teferruatıyla hesabını en iyi yapansın.

Allah'ım (CC)! Hesapla bilinecek ne kadar şey varsa, sonuçlarını apaçık bilen Sensin.

Ya Rabbi (CC)! Tetkik ve tefekküre muhtaç olmayan, tek Sensin.

Allah'ım (CC)! Hesabımızı kolaylaştır! Ne olur zorlaştırma.

Ya Rabbi (CC)! Göz açıp yumuncaya kadar seri'al hisâb'sın. Hesapların verildiği o günde, sana karşı bizleri mahcup bir durumda bırakma. Dünyadayken ve henüz ölüm gelip bizi bulmadan kendimizi hesaba çekmeyi bizlere nasip eyle! (AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler: Bilmek lazımdır ki, karsız geçen her lahza, o nefis heder olmuş bir ziyandır. Onun için, içinde bulunduğu vaktin kıymetini bilmeli ve onunla ahireti için ne kar edebilmek mümkün ise onu kazanmağa çalışmalı, İnsan, gaflet içinde ise uyanmalı, kendi haline kalarak, başını avuçlarının arasına alıp şöyle bir düşünmeli; hayatından ne sarfetmiş ve karşılığında ne kazanmıştır? Hesap başına varmadan, kendi kendini hesaba çeken çok şey kazanır.

Gerek ölüme kadar, gerek ölümden sonra korktuğu şeylerden kurtulma, umduğu şeylere erişmenin yalnız iman ve salih amel sahiplerine vad buyurulmuş olduğu Kuran-ı Azimüşşanda tekrar tekrar beyan edildiğine göre, karını zararını tanıyan uyanık bir Müslüman için, iman ve salihat hakkındaki bilgilerini çoğaltmak ve bu uğurda faaliyetini arttırmaktan daha tabii bir şey olamazdı. Ne çare ki, yaşadığımız asırda hayat yükü ağırlaştı. Bir de zaruri olmadığı halde ve hatta bir çoklarının lüzumsuz ve belki de mazarratlı olduğu halde (moda) diye sayısız ihtiyaçlar belirdi ve bunlar hakiki ve zaruri ihtiyaçların önüne geçti, ardı arkası kesilmeyen mütevali hamleler halini aldı. Biz mütemadiyen bunları karşılamak ve temin etmek için, ömrümüzün bir çok saatlerini o uğurda harcayıp duruyoruz. Bu itibarla, ömrümüzün bir çok seneleri bir su gibi boşu boşuna akıp gitmiştir. Bununla beraber meyııs olmak da doğru değildir.

Ömrün her lahzasını fırsat bilerek, onunla kaçırılmış fırsatları telafiye çalışmalı, zayi edilmiş bir ömrün son bir lahzasında, kendisine ebedi Cenneti kazandıracak iyi bir iş yapmağa muvaffak olursa, geçen bütün zayiatı telafi ederek ziyandan kurtulmuş olur. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden hidayet ve tevfik istiyelim.

 

İsm-i Şerif'in Faideleri: İhlas ile bu İsm-i Şerif’e devam edenlere, Allah (CC) Hz.leri’nin kendini hesaba çekmesinden önce, kendi kendini hesaba çekmek müyesser olur ve onlara, dünya hayatında “Eyvah! Ben hangi yoldayım. Toparlanmalıyım!” diyerek kendilerine çeki düzen vermeleri nasip olur (İnşa Allah),  zalimden kurtulmak nasip olur ve onların duaları kabul olur.

 

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.