......................................................................
“el-Hâfid (cc) :” Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, değerini alçaltan…

“er-Râfi’ (cc) :” Yukarı kaldıran, yücelten, değerini yükselten…

......................................................................

 

 

“Yukarıdan aşağıya indiren, Alçaltan” manasına gelen “el-Hafîd” İsm-i Celil’i Kur’an-ı Kerim’de : “O (CC) aşağılatıcı, yücelticidir.”[1] olarak geçmektedir. Kıyametin alçaltıcı ve yükseltici olduğunu haber verir şeklinde geçer. Kıyameti yapan ve yaratan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri olduğuna göre, alçaltan ve yükselten de O’dur (CC).

“Yükselten” manasına gelen “er-Râfi’” İsm-i Şerif’i ise bir defa “Râfi’” olarak[2], bir defa da “Râfi’-ud-derecât”[3] olarak geçmekte. Yine bu İsm-i Şerif Kur’an-ı Kerim’de 13 defa da “....yükseltti”, “....yükseltir” şeklinde fiil olarak çeşitli Ayet-i Kerime’lerde geçmektedir.

Nefsinin hevasını baş tacı eden, günah sokaklarında gezen, isyan edenleri cehennemin en alt derekelerine alçaltan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, nefsinin hevasını ayaklar altına alan, salih insanlarla beraber olan, iyi ve güzel yerlerde dolaşan, Rabbine (CC) itaat edenleri Cennetin en üst derecelerine yükseltendir.

Kuyunun dibine atılan Hz. Yusuf (AS) Mısır’a sultan oldu. O’nu (AS) atanlar ise bir gün Hz. Yusuf’un (AS) önünde secdeye kapandılar.

Yılanları yerde süründüren “Hâfid”, kuşları yükseklerde uçuran “Râfi’” olan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’dir. Gökyüzünü direksiz yükselten[4], Peygamberlerin (AS) derecelerini yükselten[5], Hz. İsa’yı (AS) kendi katına yükselten[6], Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz’in şanını yücelten, iman eden ilim sahibi olanların derecesini yükselten Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne iman eden mü’minler de Peygamberlerin (AS) ve iman eden alimlerin önüne kimseyi geçirmezler.

Yeryüzünde hiçbir yazarı çizeri, filozofu, siyasiyi, askeri, bilgini Peygamberin (SAV) önüne geçirmediği gibi denk bile tutmaz. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yücelttiğini kimse alçaltamaz. Alçalttığını da kimse yükseltemez.

Hz. İbrahim’i (AS), Hz. Musa’yı (AS) hepimiz severiz ama Nemrut’la Firavun’un seveni yoktur. İnsanların belirli bir zeka düzeyi, görme, düşünme ve düşündüklerinden çıkarım yapma kabiliyeti vardır. Bir insan kendi bedeninin işleyişindeki kusursuzluğa baktığında var olan ince tasarımı görebilir. Gördüğü tasarımın detaylarındaki akıl alametleri karşısında, bu detayları planlayan, tasarlayan ve var edenin bilincine varabilir.

Ancak kuşkusuz bu sayılanlar sahip oldukları yetenekleri kullanan kişiler için geçerlidir. Bu kişiler yukarıda bahsettiğimiz süreci karşılaştıkları her olayda yaşar ve gördükleri şeyler üzerinde düşünüp aklederler. Bir de karşılaştıkları olaylar üzerinde düşünmeden geçmeye alışmış insanlar vardır ki bunlar, yeryüzündeki insanların çoğunluğunu oluştururlar. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu insanlar dünyaya gelir, büyür, herkes gibi sıradan bir hayat geçirir ve ölürler. Oysa Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Kuran'da düşünüp öğüt alanları övmüş, diğerlerini ise aşağılık kılacağını bildirmiştir: “Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı (CC) zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) ‘Rabbimiz (CC)! Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz (CC)! Şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur’.”[7]

Düşünüp öğüt alanlar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yücelttiği kişilerdir. İnsan olmanın gereklerini tam olarak yerine getirirler ve bu yönleriyle diğer canlılardan (hayvanlar, bitkiler ve düşünmeyen insanlar) tamamen ayrılırlar. Diğer grup (düşünmeyen insanlar) ise, insani yeteneklere sahip olmalarına rağmen bunları kullanmazlar ve basit bir yaşam sürdürürler. Bir nevi hayvan gibi, fiziki ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir yaşamı seçerler. İşte bu insanlar da, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yarattığı ancak vicdanlarını kullanmadıkları, düşünmedikleri ve sıradan bir ömrü seçtikleri için alçalttığı kişilerdir. Bu kişilerle ilgili Kuran'da şöyle bir örnek verilmiştir: “İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.“[8]

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, istediği kulunu yukarıdan aşağı atıverir. Şan ve şeref sahibi iken rezil ve rüsvay eder ve bu muamelesi çok defa, kendisini tanımayan, emirlerini dinlemeyen asilerle başkalarını beğenmiyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanımayan zorbalar hakkında tecelli eder.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin düşürdüğünü yine Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başka kimse kaldıramaz. Eğer bunlar bu akıbetten uyanıp ta, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne iltica ederek vaziyetlerini kurtarabilirlerse, bu muamele kendileri için büyük bir nimet olmuş olur. Bir de bu kötü sıfatlarda onlara ortakken, henüz bu akıbete düşmemiş olanlar, bunlardan ibret alarak salah-ı hal peyda ederlerse, kendi menfaatları için büyük bir anlayış göstermiş olurlar. Çünkü bu kötü sıfatlar, insanı bu akıbete sürükleyici sebeplerdir.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri istediği kulunu indirdiği gibi, istediği kulunu da yükseltir. Şan ve şeref verir. Bazı gönülleri iman ve irfan ışığiyle parlatır, yüksek hakikatlerden haberdar eder. Bazı gönülleri de gaflet ve cehaletle karartır. Onlar da alçaklık çevrelerinde mıhlanır kalır.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yükselttiği insanlar çok defa melek huylu, tatlı dilli, yemekten ziyade yedirmekten zevk alan, temas halinde bulunduğu insanların ayıplarını, kusurlarını örtüp, eksiklerini tamamlayan, istihkak sahiplerine malıyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle yardım eden, hakikaten nazik, kibar insanlardır. Onlar bu istikametten ayrılmadıkça Allah-ü Teala (CC) Hz.leri de kendilerinden bu nimeti almaz.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin itibardan düşürüp aşağılattığı kimseler yine çok defa mukaddesatını arka planlara atarak geçici dünya zevkleri için yalan, binbir çeşit hile ve tezvir tuzakları kuran, birbiriyle boğuşup çarpışan, haksız, utanmaz, kavgacı mahluklardır. Bunların görünüşleri göz doldursa bile, gönülleri hakiki insanlık meziyetlerinden sıfır olduğu için kelp tabiatlıdır. İnsanlık mahfiline çıkacak kabiliyetleri yoktur. Yüzlerce insan bir masada tatlı tatlı sohbet ederek yemek yer, fakat iki köpek bir laşenin başında hırlaşır durur. İnsanı Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden uzaklaştıran dünyalık da, bir laşedir.


[1] Vakıa S. A.3

[2] Al-i İmran S. A.5

[3] Mü’min S. A.15

[4] bak: Rad S. A.2

[5] bak: En’am S. A.165

[6] bak: Nisa S. A.185

[7] Al-i İmran S. A.191-192

[8] Bakara S. A.171

 
   
 

Ey Allah'ım (CC)! "el-Hâfid" isminle kibirlileri alçaltan sensin. Şan ve şeref sahibiyken, rezil ve rüsvay edensin.

İlahi (CC)! Firavun'un, Nemrud'un, Karun'un hakkından gelen sensin.

Ey Allah'ımız (CC)! İşittik ve itaat ettik. Dönüşümüz ancak sanadır.

Ey Allah'ım (CC)! "er-Râfi'" isminle istediğin kuluna şan ve şeref verip yükselten sensin. Gönülleri iman ve irfan ışığıyla parlatıp yüksek hakikatlerden haberdar edensin. Bizleri dünyada ve ukbada şeref ve şan verdiğin kullarından eyle! Rezil ve rüsvay eylediğin kullarından olmaktan bizleri muhafaza eyle! (AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler: Bilmek lazımdır ki, düşüren Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’dir, fakat sebebi insanın kendisidir. Dikkat edilirse, düşenlerin uzun zamanlar bu kötü sıfatlarla haşir neşir oldukları görülür. Herkesin bildiği gibi maddi olsun, manevi olsun yıkan ve yükselten sebeplerden her biri daima ayni neticeyi verir ve hiç şaşmaz.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri insanlar içinde yükselmeğe layık olanları da bilir, olmayanları da. Bildiği gibi de yapar. Her işi hikmetli ve yerli yerinde olur. Bize düşen vazife, insanlığa yaraşmayan kötülüklerden kurtulmağa çalışmaktır. Ancak böylelerinedir ki, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri yardım eder.

 

İsm-i Şerif'in Faideleri:

“el-Hâfid (cc):” İhlasla “Yâ Hâfid” diye bir müslüman bu isme devam etse, duası kabul olunur, zalimlerin şerrinden korunur.

“er-Râfi’ (cc):” İhlasla “Yâ Râfi’” diye bir müslüman bu isme devam etse, maddi ve manevi dereceleri, yükselir, imkanlara kavuşur.

 

TENBİH: “el-Hâfid” İsm-i Şerif’ini tek başına okumayıp “er-Râfi’” İsm-i Şerif’i ile beraber okumalıdır.

 

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.